19 Şubat 2025 Çarşamba

BEKLİYORUM


Zeynep Akbulut

Beklemekle geçtiği doğrudur günlerimin
Sabahları servis bekliyorum sessizce
Sonra bitmesini ilk dersin, son dersin
Bekliyorum heyecanla ulaşmayı evime

Ödevlerimin bitmesini beklediğim de oluyor
Yemeğin hazır olmasını beklediğim de

Cumayı beklemek ayrı bir şey olsa da
Sonra pazartesiyi bekliyorum
Bekliyorum ara tatilleri, uzun tatilleri
Ve bir üst sınıfa geçmeyi

Beklemekle geçtiği doğrudur günlerimin
Doğum günü, anneler günü, babalar günü
Öğretmenler günü, kız çocukları günü
Unutuyorum bazen önceki günü, dünü

Farkında olmuyorum giden günlerimin
Onlar benim farkımda mı bilmiyorum
Sadece her gün 
Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum

ZAMANIN DURDUĞU YER

Zeynep Ayten

Gözlerinin derin yeşili miydi
Rüyalarda kaybolduğum ormanlar
Gözler ormana benzetilir miydi
Yoksa sevginden miydi bu olanlar

Kaşlarının karasıydı belki
Seni unutturmayan, beni yoran
Belki senin kadar sevdim bu derdi
Geceler boyu beni uyutmayan

Bir kez daha sen gülümsesen bana
Unuttursan tüm dertlerimi bir an
Yeniden yeniden âşık olurdum sana
Gülüşünle dururdu bize zaman

18 Şubat 2025 Salı

ÇINAR GÖLGESİ

Hayrettin Eymen Bulut

Her zaman değilse de 
Bazı durumlarda tek kalmak iyidir
Keskin bir kalabalıktansa
Bir çınarın gölgesindeki yalnızlık
İyidir daima

GEÇECEK

Hayrettin Eymen Bulut

İçimin yanmasına rağmen
Üşüyorum durup dururken
Bir yandan da terliyorum
Sessiz sedasız yerimde otururken

Ölmeyeceğimi biliyorum oysa
Yine de üzüyor beni bu hâlim
Uyusam ve her şey geçmiş olsa
Yürümeye bile yok hâlbuki mecalim

Nasıl olsa geçecek bir hafta belki on gün
Beni perişan edip biliyorum geçecek
Geçecek ağırlarım ve içimdeki hüzün
Hangi dert kalıyor ki hayatta sonsuza dek


15 Şubat 2025 Cumartesi

YAPRAK

Üner Taha Aydemir


Yapraklar da ayrılır vakti geldiğinde
Ama kendi isteğiyle
Ağaçtan sıkılırmış yapraklar 
Bahane olurmuş sonbahar 

Pek farklı değildir insan da
Sıkılmış yerinden
Gelmiş dünyaya
Sabırsızlığı biraz da bu yüzden

Burada da farksız
İnsan hazırlıyor kefen parasını
Daha doğmadan 
Çünkü ölmek için doğar insan

RADYO

Hayrettin Eymen Bulut, Mehmet Çınar Köksal

Son zamanlarda bilgisayar oyunlarından iyice usanmıştım. Benim için artık hiçbir anlamı yoktu boş boş bir ekranın önünde yorulmanın. Heyecanı kalmamıştı. Oysa eskiden böyle miydi? Zamanın nasıl geçtiğini bilmezdim bilgisayar başına oturduğumda. Hatta zaman zaman sabahladığım olurdu yaz tatilinde ama artık eski büyüsü yoktu oyunların. 
Bir süre televizyon izlemeye merak saldım. Özellikle dizi filmler fena gitmiyordu. En azından her gün beklediğim bir bölüm oluyordu bir kanalda. Bir süre sonra onların da aynı şeyleri tekrar ettiğini fark ettim. Artık bir diziye başladığımda sonraki bölümü tahmin ediyordum ve sanki ben yazmışım gibi oynuyordu oyuncular. Öyle bir aşamaya gelmişti ki oyuncuların söyleyecekleri sözleri bile tahmin ediyordum ve onlardan önce ben söylüyordum. Bir süre de eğlencesine devam ettim dizi izlemeye fakat onun da tadı kalmadı. 
Sonra radyo dinlemeye başladım.  En azından taşıması kolaydı. Bu radyonun elli yıl öncesine ait olduğunu söylüyordu ailem fakat bana o kadar da eski gelmiyordu. En fazla sekiz on yıllık bir radyoydu bu. Üstelik gözlerim kapalıyken radyo dinlemek ayrı bir zevkti. Televizyon ya da bilgisayar gibi sürekli ona odaklı yaşamam gerekmiyordu. Galiba bulmuştum sonunda can yoldaşı olacak bir aygıt. Radyoyu icat eden adam çok değerli bir insan olmalıydı. Televizyon ya da bilgisayar gibi insanı hareketsiz bırakmıyor, esir almıyordu. Üstelik çok kaliteli ve bilgilendirici programlar vardı. Hele o müzikler yok mu? Sanat değeri olmayan müzik parçaları radyoda yer almıyordu. Tüm şarkılar, türküler en az elli sene öncesinin zevkini barındırıyordu. Dinledikçe ruhum dinleniyordu. Zamanda yolculuk yapıyor gibiydim. Dünyaya bakışım değişmişti sanki. Ben bu asrın, bu günlerin çocuğu değil gibiydim. 
Belki de radyo beni böyle rehin almıştı ama memnundum hayatımdan. Bütün boş vakitlerim ve dolu vakitlerim radyoyla geçiyordu. Bu aygıtı icat eden adama saygım artıyordu. Elli yıl öncesinin zevkine ruhum boyanmış gibiydi.
Her sabah ilk işim radyoyu açmaktı. Bazen de radyoyla uyuyordum. Sabaha kadar başucumda radyo açık kalıyordu. Arada haberler veriliyor sonra yine müzikle devam ediyordu yayınlar. 
O sabah radyonun sesinde bir gariplik hissettim. Sanki değişmişti yayın ya da hoparlör bozulmuş gibiydi. Belki de bu kadar fazla açık kalmamalıydı radyo. Sonunda bozulmuştu işte. Elli yıldır bozulmayan radyoyu dinleye dinleye bozmuştum belki de. Ya tamir gerekirse? Ya birkaç gün radyosuz yaşamam gerekirse? Başka bir radyo ile idare ederim, diye düşündüm. 
Sesi de azalmıştı radyonun. Saat sabahın yedisini gösteriyordu. Sesini biraz daha yükselterek yataktan doğruldum. Haberler veriliyordu radyoda. 
Önce şair Orhan Veli Kanık, Ankara'da yol yapım çukuruna düştükten iki gün sonra İstanbul'da bugün öldü, haberini duydu. Orhan Veli yaşıyor muydu ki diye düşündü. Ardından haberler devam etti: 
Türk Tugayı, Kore'de Kunuri Muharebesi'ni kazandı.

SİYAH


Miraç Kağan Güler

Herkesin sevdiği bir renk var
Benim sevdiğim renk siyah diyorum
Siyah bir renk değil ki diyorlar
Bana göre siyah da bir renk
Hem de benim rengim

Üzerimde siyah bir kıyafet yoksa
Kendimi kötü hissediyorum
Çantam siyah, ayakkabılarım siyah
Siyah asaletin rengi, biliyorum

Siyah değil mi gece
Siyah değil mi kitaplarda yazılar
Siyah değil mi bazı tahtalar
Siyah değil mi kurşunkalemlerimizin ucu
Siyah olmasaydı eğer
Dünya nasıl olurdu
 

ÖTESİNE GEREK YOK


Zeynep Yurttaş

Nerelisin diye sorulduğunda bana
Zaralıyım diyorum. 
Kimileri zararlı anlıyor
Kimileri Zara’nın nerede olduğunu soruyor
İnsanlar nasıl bu kadar cahil olabiliyor
Anlamıyorum
Zara, Zara işte
Dünyanın merkezi
Gerek var mı söylemeye
Ötesini

HAYAL

Selim Kurt

Legolar muhteşem şeyler
O minik parçalar birer sanat eseri gibidirler
Sen ne istersen oluverir o şeyler
Birer harikadır istediğin takdirde

Legolar yalnızca bir oyuncak değil
Legolar gizli bir dünya
Bir kez başlayınca onlarla oynamaya
Bilemezsin ne çıkacağını ortaya

Keşke diyorum kocaman bir bahçem olsa
İçi Legolarla dolu
Ve bir ev yapsam onlardan
Yaşasam orda ömür boyu

KİM DAHA GÜÇLÜ

Mehmet Zahid Ökten

Karıncaların kendi gövdelerinden
Çok yük taşıdığını duyanlar şaşırıyor
Şaşıracak ne var bunda
Günümüzde çocuklar
Kilolarından çok fazla 
Yük taşıyorlar
Ders yükü
Bilgi yükü
Gelecek kaygısı yükü
Dünyanın yükü
Ama kimse görmüyor onları
Ve devam ediyor insanlar şaşırmaya
Küçücük bir karıncanın taşıdıklarına