NURGÜL ASYA KILCI
KAAN ERDOĞAN
MEHMET ZAHİD ÖKTEN
MİRAÇ KAĞAN GÜLER
TAHA METİN YILDIRIM
SELİM KURT
TUNAHAN CEYLAN
İnsanlardan bir kötülük beklemesem de onlar zaman zaman kötü olabiliyordu. Oysa bütün insanların birbiri hakkında iyi şeyler düşündüğü, kötülükten uzak bir dünyada yaşamak istiyordum. Pazara gitsem, çürük ürünlerle dolu poşeti evde fark ediyordum. Çarşıya gitsem hesap öderken farklı bir fiyat vitrinde farklı bir fiyatla karşılaşıyordum. Yalnızca yolda yürüsem pat diye karşıdan gelip bana çarpan birileri oluyordu mutlaka. Hatta bazıları omuz atıp geçiyordu.
Bazı insanlar yollara tükürüyor, çöplerini fırlatabiliyorlardı. İnsanların yanından geçerken konuşmalarına şahit oluyordum, çoğu argo kelimelerle birbirine şaka yaptığını düşünüyordu.
Böyle olmamalıydı ama böyleydi. Haber dinleyemez olmuştum, gazete okuyamaz olmuştum. İnsanlar çıldırmış gibiydi. Ne zaman bir film izleyecek olsam konuşma sahnelerinde mutlaka kesintiler oluyordu. Yalnızca bu kadar değil elbette… Bir filmi baştan sona izlemek mümkün olmuyordu.
Maça gitsem, yarısında bırakıp ayrılıyordum stadyumdan. Oysa, oraya eğlenmek için geliyordu insanlar fakat sergiledikleri hareketlerin insanlıkla alakası yoktu.
Günlerce düşündüm. İnsanları yeniden iyiliğe ve doğruluğa yöneltmek için bir çözüm bulmalıydım. Evimin alt katındaki çalışma odamda planlar yaptım, deneyler yaptım. İnsanlar, bedensel rahatsızlıkları için ilaçlar kullanıyordu, ameliyatlar oluyordu. Düşünce ve tavır yönünden de insanları iyileştirmek gerekiyordu ama insanlar hasta olduklarının farkında bile değildi.
Kırk gün, kırk gece evimden dışarı çıkmadım. Amacım insanların davranışlarını düzeltecek ve onları iyi insan olmaya yöneltecek bir tedavi yöntemi bulmak, bir ilaç icat etmekti.
Kırkıncı günün gecesinde ilacımın içeriğini tamamen netleştirmiştim. Birkaç deneyden sonra bu ilacı piyasaya sunabilirdim. İlacımı denemek için bir kobay lazımdı. Belki de kırk kobay lazımdı. Sonunda ilacımı evimizdeki kedi ve kuş üzerinde denemeye karar verdim. Kedi, onu sahiplendiğimiz günden beri evimizdeki kuşa göz dikmişti. Ne zaman onları yalnız bıraksam mutlaka kafesin dibinde buluyordum onu. Kuş ise hep korkmuş oluyordu bu zamanlarda. Kedimin mamasının içine özenle her gün aynı miktarda bu ilaçtan ilave ettim. Kırkıncı günün sonunda kedimin artık kafesteki kuşa sevgi ile baktığını görebiliyordum. Kafesin kapağını açarak kuşu dışarıya çıkardım. Kuş, kedinin ayaklarının arasında bile olsa kedi, ona kıyamıyordu.
Artık tüm insanlığı kurtarmanın zamanı gelmişti. Bulduğum ilaçla ilgili makaleler yazdım. Bu ilacın etkilerini ve insanlığı taşıyacağı yeri anlattım. Makalem, yayımlanır yayımlanmaz büyük bir yankı oluşturdu. Sürekli ilaç firmaları beni arıyor ve ürünün içeriğini soruyordu fakat kimseye bu formülü veremezdim.
Benden ilacın formülünü alamayan firmalar daha piyasaya inmemiş bu ilaç hakkında olumsuz reklamlar yapmaya başladılar. Kimilerine göre bu ilaç insanlara zarar veren ve onları doğal yapısından uzaklaştıran bir zehirdi. Kimileri ise bu ilacın insanları robotlaştıracağını söylüyordu. Hatta bazıları güya bu ilaçla yapılmış deneylerden zarar gören hayvanların görüntülerini yayıyorlardı.
Benim amacım zaten ilaç satışı değildi. Sadece insanlığı kurtarmak istiyordum.
Bir sabah uyandığımda bilgisayarımdaki tüm verilerin silindiğini fark ettim. Sanırım bilgisayarıma ulaşılmıştı. Neyse ki tüm çalışmalarımı önce kâğıt üzerinde yapmıştım. Bu ilk saldırıyı böylece zarar görmeden geçiştirmiştim.
Bir süre bu yeni buluşumla ilgili yayın yapmadım. İnsanların bu süreci unutmasını umuyordum.
Kedime son dozu verdikten sonra kırk gün geçmişti aradan. Bu esnada kedimin yeniden eski davranışlarına kavuştuğunu fark ettim. Demek ki bu karışım kalıcı bir etki sağlamıyordu. Sürekli kullanılmak zorundaydı. Bu durum beni yeni arayışlara yönlendirmişti ister istemez fakat daha fazla ilerleyemiyordum. Hem bazı insanlar zaten özellikle iyi biri olmaktan kaçınıyordu. İçinde yaşadığımız dünyada kim iyi ve dürüst biri olmayı isterdi ki? Dürüstlük, iyilik, erdem, hoşgörü, ahlak gibi kavramlar yalnızca hikayelerde, destanlarda kalmıştı. İnsanlar kendilerini iyi bir insana çevirecek formüle neden ihtiyaç duyacaklardı ki?
Kırk gün, kırk gece düşündüm. İnsanların zaten özünde, yaratılışında iyilik yok muydu? İnsanlar bilerek, isteyerek insanlıktan uzaklaşmıyor muydu? Yapay yollardan bir topluma yön vermek ne kadar mantıklıydı? Kafamdaki sorular bitmek bilmiyordu.
İnsanları gözlemlemeyeli aylar geçmişti. Yeniden dışarı çıkmalıydım ve insanları gözlemlemeliydim. Hazırlığımı yapmış, dışarıya çıkacaktım ki kedim ayaklarımın arasında dolaşmaya, boynunu çoraplarıma sürmeye başladı. Bana bir şeyler söylemek ister gibiydi. Belki de kendisini kobay olarak kullandığımın farkındaydı. Kısa süreliğine de olsa onu kullanmıştım insanlık adına. Bu beni iyi bir insan olmaktan uzaklaştırmış mıydı? Belki de ben de iyi bir insan olmaktan uzaklaşıyordum.
Dışarıya çıktım ve düşünerek yürüdüm. Galiba başka insanları düzeltmekten, onları iyileştirmekten önce dikkat etmem gereken şey kendimi korumaktı. Kötülerden, kötü düşüncelerden uzak kalmak bile büyük bir başarıydı.
Bir süre dolaştım ve yeniden evime girdim. Odamdaki takvimde 23 Kasım, 2075 yazıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder