Elif Erva Candan
Sürekli televizyon izliyordu. Hatta televizyon karşısında uyuyor, uyanır uyanmaz yeniden televizyon izlemeye başlıyordu. Kanal farkı yoktu Miray için. Yeter ki kendisini içine çekecek görüntüler, sesler olsun. Bazen bir çizgi film bazen dizi film bazen sinema filmi onu hayattan koparmaya yetiyor, reklam ve haber programı geldiğinde kanal değiştiriyor ve izlemeye devam ediyordu. Etrafındaki insanların kim olduğunu, ne konuştuğunu bilmiyordu çoğu zaman. Odadan çıkması gerektiğinde bile geri geri yürüyor, gözünü ekrandan ayırmıyordu.
Önceleri bu bağımlılığın farkında değildi. Bir süre sonra hayatı yalnızca televizyon olan odadan ibaret hale geldi. 24 saat boyunca ekran başındaydı ve uyku düzeni de kalmamıştı. Gecenin bir saati uyanıyor, izlemeye devam ediyor, gündüzün bir saatinde uyuyakalıyordu.
Bir süre sonra garip rüyalar görmeye başladı. Rüyaları onun için sanki televizyon ekranında bir şeyler izlemek gibiydi. Bir kanaldan diğerine geçer gibi rüyadan uyanıyor ekrana bakıyor, ekran karşısında uyuyor rüyada gözünü açıyordu. Rüyalarında da hareketsizdi. İnsan rüyasında koşmaz, atlamaz, oynamaz, şarkı söylemez mi? Hiçbirini yapmıyordu. Rüyalarını bile sadece izlemekle yetiniyordu.
Bir süre sonra bu duruma da alıştı. Hayat onun için artık izlediği rüyalar ve izlediği televizyondan oluşuyordu.
Rüya mı yoksa bir televizyon programı mı olduğunu bilmediği bir vakitte oturduğu yerden sıkıldığını hissetti. Çıkıp biraz nefes almak, dışarıya bakmak istiyordu. Belki de bunlar izlediği bir filmin kahramanının aklında geçen şeylerdi. Yine de usulca kalktı yerinden. Güneş doğmuş olmalıydı. Dışarısı aydınlıktı. Perdeleri açtı ve dışarıya baktı. Hava almalıydı. Balkona çıkmaya karar verdi. Balkonun kapısını araladı. Evinin balkonunun bu kadar uzun olduğunu bilmiyordu ve gün ışığı almayalı, görmeyeli kaç zaman olmuştu kim bilir? Gözlerini kısarak dışarıya bakıyordu. Bu balkonda birkaç tur atılabilir diye düşündü ve yürümeye başladı. Yürüdükçe balkon uzuyor, uzuyordu. Geri dönüş güç olacaktı yürüdüğü balkonda. Ayakları kaç zamandır bu kadar yere basmamıştı. Yorulduğunu hissettiği anda başı dönmeye başladı. Tutunacak bir duvar, parmaklık, balkon demiri arıyordu ki havada olduğunu hissetti. Ağır çekimde bir film kahramanı gibi diğer katların balkonlarını geçiyor, usul usul yere yaklaşıyordu. Kimi çamaşır asmıştı balkona kimi çiçek saksısı koymuştu. Düşerken arka fonda bir de müzik sesi duyuluyordu ve hoş bir müzik değildi bu. Eğilip aşağıya baktı, okula gitmek için servis bekleyen bir çocuk tam düşeceği yerde bekliyordu. Çocuğa seslenmeye çalıştı ancak sesi çıkmıyordu. Büyük bir gürültü ile çocuğun üzerine düştü. Yerinden kalkamıyordu. Çocuk sağlamdı ve şaşkın şaşkın kendisine bakıyordu. Miray çocuğa baktı:
-Özür dilerim, bir şeyin var mı?
Çocuk konuşmuyordu. O sırada siren sesleri duyuldu. Miray hareket etmek istiyordu ancak hareket edemiyordu. Kumandayı aradı yakınında ancak yoktu. Kanal değişmenin vakti gelmişti. Her yer simsiyah olmuştu. Sesler kesilmişti.
Gözlerini tekrar açtığında üzerine doğru eğilen sağlık görevlilerini gördü. Eli, yine kumandayı aradı ama bulamadı. Yatıyordu. Yan tarafa döndüğünde az önce üzerine düştüğü çocuğu gördü. Çocuk da yatıyordu. Çocuğa doğru seslendi:
-Özür dilerim. Çocuk başını hareket ettirdi ve:
-Önemli bir şeyim yok ablacığım. Senin durumun daha ağır. Ben birazdan taburcu olacağım.
Günlerdir kimseyle konuşmuyordu ve ilk kez bir çocukla konuşma ihtiyacı hissediyordu. Konuşmaya başladı. Kendisini, hayatını, rüyalarını, izlediği filmleri anlattı durdu. Artık bir arkadaşı vardı yaşı kendisinden küçük olsa bile.
Öğleye doğru çocuk taburcu oldu. Ayrılırken:
-Seni ziyarete geleceğim Miray abla, dedi. Miray’ın eli yine kumanda aradı, bulamadı.
Kaç gün, kaç gece kaldı orada Miray, bilmiyordu. Sadece zaman zaman uyanıyor, uyuduğu anda yine rüyalarını seyretmeye devam ediyor fakat uyanınca hiçbirini hatırlamıyor, kumanda arıyordu.
Bir sabah uyandığında yine kumanda aradı, bulamadı. Başucunda birileri bir şeyler konuşuyordu. Onlara doğru bakarak:
-Üzerine düştüğüm çocuk, hani yanımda yatmıştı öğleye kadar, geldi mi beni ziyarete, dedi.
Kısa bir süre sessizlik oluştu.
-Şurada yatıyordu ve siz onu gönderdiniz. Benim tek arkadaşım oydu hayatta. Mutlaka geleceğim, demişti. Gelmedi mi? Uğramadı mı?
Sağlık görevlileri suskundu. Birbirlerinin yüzüne baktılar. Miray’a baktılar. Görevlilerden biri Miray’a yaklaştı:
-Balkondan düştüğünden beri bir ay geride kaldı. Boş bir zemin üzerine düşmüştün. Yanında da kimse yatmadı senin hiç. Kimsenin üzerine düşmemişsin yani.
Miray, olanları anlamakta güçlük çekiyordu. Eliyle kumanda aradı, yoktu.