14 Ekim 2023 Cumartesi

GÜNLÜK PARÇASI

Yusuf Kerem Köse

Evet, bugün de her zaman olduğu gibi annem ve babam çay içip televizyon izliyordu. Kardeşim de oyuncaklarıyla anlamadığım bazı şeyler yapıyordu. Ben ise boş boş oturup kafa dağıtmaya çalışıyordum çünkü kafam o kadar dolu ki bir şeyler daha girse çatlayacak gibi oluyor. Aslında bunun birden çok nedeni var. Biraz sınav stresine kapıldım galiba. Derslerimle sorunum yok, notlarım iyi ama beni çok yoruyor onlarla meşgul olmak. Ayrıca annem ve babam beni bir türlü anlamıyorlar. Dertleşeceğim ya da içimi dökeceğim kimsem yok. Bir tek sana yazabiliyorum sevgili günlüğüm. Herkes bana bir garip davranıyor, nedenini anlamıyorum. Zaten anlasam her şey çözülecek ama…

GÜNEŞ

 Muhammet Onur
Güneş olmasaydı
Göremezdik birbirimizi
Biz gözlerimizle görüyoruz sanırız
Güneştir gösteren bize her şeyi
 
Güneşli havaları seviyorum en çok
Geceyi sevemiyorum
Güneş varsa mutluluk var
Güneşli havalarda bir türlü
İçerde duramıyorum

UZAK DAĞ

Yusuf Kerem Köse
Bazen küçük penceremden
Bakıyorum dışarıya
Karışımızdaki küçücük dağa
Soruyorum babama
Neden küçük bu dağ
 
O sana küçük geliyor, der
Ona her sorduğumda
Benim de aklımı karıştırıyor
Neden bu dağ uzaktan bakınca
Bu kadar küçük duruyor orada
 
Aslında küçük değil
Biraz uzak gibi
Ama ölçsek mesafeyi
Kısacık bir ip gibi
Uzaklığı onu gizemli kılıyor
O küçücük dağa
Ulaşmak çok zor
Yakından görmek istesem
Dürbünle bile olmuyor

HARİTALAR

Metehan Darıcı
Boş vaktim olunca
Alıyorum elime atlası
Bakıyorum haritalara
Ne kadar çok ülke var
Ne kadar çok dağ var ırmak var
 
Ülkeler nasıl kuruldu
Adlarını kim verdi
Oralarda yaşayan insanlar
Hangi dili konuşuyor
Neler yiyorlar
 
Onlar da bizim gibi
Yaşamış mı Kurtuluş Savaşı
Onların da var mı
Kahramanları
 
Çöllerde yaşayan insanları merak ediyorum
Ya da kutuplarda, ekvatorda
Bir kısmı yeşil dünyanın
Bir kısmı sarı haritalarda
 
Haritaya bakmak
Bakmak gibi yıldızlara
Uzak dünyalara, sonsuza

BEN

Kadir Üstündağ
Aslında çok hayat dolu biriyim
Koşarım ama yorulmam
Erken kalkarım ama geç uyurum
Arkadaşlarım çağırdığında
Dünyanın diğer ucunda olsalar bile
Gider onları bulurum
 
Araçlarla yarış yaparım
Rüzgar gibi koşarım
Ama nedense bugün
Elim kolum kalkmıyor
Yorgun gibiyim biraz
Halsiz gibiyim biraz
Kırgın gibiyim biraz
 
Bugün böyleyim
Ama yarın
Yine eski benim

AĞACIN DALLARINDAKİ ÇİÇEK

 
Elif Sude Göçer
Bir ağacın dalında
Oluşmaya başladım
Yapraklarım açıldığında
Derin bir nefes aldım
 
Güneşi gördüğümde
Hayretle bakakaldım
Ne güzelmiş bu dünya
Şimdi farkına vardım

GÜNEŞ VE AY

 
Hanzade Eligüzel
 
Güneş doğar
Herkesi uyandırmak için
Ay doğar
Gece bizi aydınlatmak için
 
Güneş doğunca ay batar
Ay doğunca güneş batar
İkisi sanki birbirinden kaçar
Ama aynı uzayda yaşar

ÇİLEK

 

Livanur Ekici
Tadı bambaşka güzel
Kıpkırmızı rengi de
Çilekli ise eğer
Dondurmalar hep bende
 
Kokusu başka güzel
Kolonyası bile var
Çileksiz bahçe tarla
Sorarım neye yarar
 
Çilekli pasta olsa
Her gün her vakit yerim
Pastayı güzel yapan
Yalnız çilektir derim
 
Çilek faydalı besin
Onu çocuklar yesin
Çilek yiyebilenler
Değerini hep bilsin

CUMHURİYET

 Elvin Su Topçu
Cumhuriyet bizlere
Ata’mızdan armağan
Onu yaşatmak gerek
Biliriz sonsuza dek
 
Gençler ve çocukların
En büyük emaneti
Bu şanlı cumhuriyet
Yaşatacak milleti
 
Yüz yıl geride kaldı
Şimdi asırlık oldu
Küçücük bir fidandı
Şimdi bir çınar oldu


YILDIZLAR

 Eymen Akif Şahin
Türlü türlü yıldızlar
Uzaydan bize bakar
Çok merak ediyorum
Hangisinde hayat var
 
Kutup, takım yıldızı
Bazısının ismi var
Anlamıyorum neden
Tümüne ad koymazlar
 
Bazen şekler bürünür
Gökyüzünde görünür
Parçalanıp ölenler
Nerelere dökülür
 
Sönmüş yıldızlar uzak
Yerlerde kara delik
Keşke gidip de baksak
Bu fikir tam delilik
Saymaya kalkışınca
Rakamlar biter gibi
Düşünüyorum her gün
Kim onların sahibi
Yıldızların sahibi

 

KEŞKE BİR AĞAÇ OLSAM

Emir Celal Çat 
Ağaçlar da insanlar gibi
Nefes alıp veriyorlar
Mutlu olunca şenleniyorlar
Doğaya renk katıp
Kuşlara yuva oluyorlar
 
Bir pikniğe gittiğimizde
Önce ağaç arıyoruz
Hamak yapmak ya da gölgesinde
Dinlenmek istiyoruz

Yaprakları, dalları var
Dallarında kuşları var
Dünya ne kötü olurdu
Olmasaydı ağaçlar

FLAMİNGOLAR

Belinay Coşkun

Pembe pembe ayakları
Eşsiz uzunlukta burunları
Upuzun bacakları
Gezerler göllerde sulak yerlerde
 
Onlar gibi uçabilseydim ben de
Gezerdim ülke ülke
Bir evim olmazdı
Okulum olmazdı ama
Dünya benim yuvam olurdu
 
En sevdiğim canlılar
Bizim şehrimize hiç uğramayan
Flamingolar

KUŞLAR

Alp Mete Akbaş
Gökyüzünün sahibi onlar
Çünkü kanatları var
Ve hiç yorulmadan
Diyar diyar uçuyorlar
 
Özgürlüğün sembolü olsalar da
İnsan bu kimileri çok acımasız
Yakalayıp tutuyorlar
Kafeslere koyuyorlar
 
Kuşların ülkesi gökyüzü
Kafes onlar hapishane
Kuşları hapsetmeyelim
Özgürlüğü onlardan dinleyelim

İNSANLAR

 Aziz Toptaş
İnsanlar türlü türlü
Kimi üzgün kimi neşeli
Yollarda, pazarlarda, çarşılarda
Her yer insan seli
 
İyisi de var kötüsü de
Zengini de var fakiri de
İnsanlar türlü türlü
İnsanlar da renk renk
 
Çoğu zaman
Güç olsa bile anlaması
Sevmeli insanları

ULU TÜRKÇEM

 Tayfun Tabuk
Türkiye’min dili
Ülkemin hürriyeti
Dünyada var eder beni
Asırlar geçse bile
Unutma Türkçeyi
 
Mustafa Kemal’in yolundan gitmeli
Türkçeyi sevmeli
Sevdirmeli
Nesillere öğretmeli ve
Asırlar geçse bile
Unutma Türkçeyi

ORMANLAR

Erin Kılıç
Çeşit çeşit hayvan
Çeşit çeşit bitkisi var
Şelaleler otlar
Hepsinden var
 
Keçiler, ceylanlar ve yılanlar
Her yer hayvan dolu
Dereler su dolu
Ormanlarda hepsinden var

ÇİÇEKLER

Ecrin Kılıç
Mis gibi kokarlar
Etrafa neşe saçarlar
Renkli renkli türleri var
Gül papatya bunlardan bazıları
 
Bir değil yüzlerce
Bin değil binlerce
Çeşidi var
Ne güzel kokarlar

BOYALAR

Ecrin Kılıç
Boyalar rengarenk
Boya boya bitmezler
Çizer çizer bitmezler
 
Sarı kırmızı mor pembe
Her renkten boyarlar
Her renkten çizerler
Bir araya gelince
Renk renk olurlar
Gökkuşağı gibi dururlar
 
Mor pembe sarı kırmızı
Dağ, ağaç, çiçek çizerler boyarlar
Mor pembe sarı kırmızı
Her renkten boyarlar

KURNAZ TİLKİ

 
Zehra Fırat

Bir varmış bir yokmuş. Yemyeşil ağaçları, masmavi göğü olan bir orman varmış. Bu ormanda her yarışta hile yapan bir tilki varmış. Tilki, her zaman hile yapar ve bütün ödülleri kaparmış. Orman Kralı Arslan durumu fark etmiş. Ona bir ders vermek istemiş. Kral’ın yaveri ona demiş ki:
-Kralım, bence tilkiye ders vermek için şöyle yapalım… Kralın yaveri anlatacağı her şeyi anlatmış ona. Arslan, yaverinin fikrini çok beğenmiş. Hemen orman gazetesine ormanın komutanının seçilmesi için bir koşu yapılacağını haber yaptırmış. Tilki gazeteyi görür görmez:
-Ben bu yarışı da kazanırım çünkü özel yeteneklerim var, diye ortaya atılmış. Gel zaman git zaman yarış zamanı gelmiş. Sunucu, Arslan’ın yaveri imiş. Yaver demiş ki:
-Yarışmamıza katılacak herkes burada mı?
Yarışmaya bir tavşan, bir goril, bir ayı, maymun ve bizim kurmaz tilki katılıyormuş. Yaver:
-Üç, iki, bir… dediğinde yarışma başlamış. Tilki yavaş yavaş koşup herkes onu geçince kestirme bir yola sapmış. Bir anda en önde koşan gorilin önüne geçmiş. Goril ne olduğunu, tilkinin kendisini nasıl geçtiğini anlamamış. Tilki yine kazanmış. Tilki:
-Yine ben kazandım! Demiş. Goril şaşkınmış:
-Tilki bir anda çalılardan çıktı, demiş. Tilki hile yapmadığını iddia etmiş. Tüm hayvanlar bir anda tilki mi haklı, goril mi haklı tartışmasına başlamış. Yaver onları sakinleştirmiş. Yaver:
-İlk tilki bitirdiği için… Tilki yaverin sözünü kesmiş:
-Yaşasın, ben kazandım! Diyerek kutlamaya başlamış. Herkes yuvasına kızgın bir şekilde dönmüş ama bir tek tilki mutluymuş. Tilki artık komutan olduğundan her gün yemiş, içmiş, uyumuş. Günler böyle geçmiş. Arslan’ın vereceği ders asıl şimdi başlıyormuş. Kral’ın arkadaşları kaplan, çita ve jaguar ormana saldırıyormuş gibi yapmışlar. Herkes kaçmış ama tilki yavaş koştuğu için kaçamamış. Onu yakalamışlar. Bütün orman sakinleri geri gelmiş ve kral öne çıkıp:
-Hile yapabilirsin ama gerçekleri kapatamazsın, demiş. Tilki artık utancından ormandan kaçmış ve bir daha onu kimse bu ormanda görememiş.
 

CİMRİ KEDİ SİMSİR

Sude Gökçe Çelen
Bir varmış bir yokmuş, Simsir adında bir kedi varmış. Bu kedi çok cimriymiş. Simsir hiçbir arkadaşına yemeğinden, mamasından vermez, yanına geleni kovarmış. Bu yüzden diğer kediler ondan uzak dururmuş. Simsir’in sahibi ona çok öğüt vermiş:
-Bak, cimrilik yapma sonra çok yalnız kalırsın, dermiş. Simsir ise sahibini dinlemez, sahibinin söyledikleri bir kulağından girip diğerinden çıkarmış. Hep kendi dediğini yaparmış. Burnun dikine gidermiş. Bir gün gerçekten etrafının boş olduğunu görmüş. Çok ama çok yalnızmış. Başka kediler birbirleriyle oynarken o yalnız dolaşıyormuş. Bu duruma çok üzülmüş.
Bir süre sonra hatasını anlayan Simsir, arkadaşlarından özür dilemiş ve artık paylaşmayı öğrenmiş, böyle bir hata yapmamaya karar vermiş.

UÇMAK İSTEYEN KEDİ

Muhammet Aziz Toptaş, Sude Gökçe Çelen, Ecrin Kılıç, Zehra Fırat
Sessizce başının üzerinden geçen bulutları izliyordu. Bulutların üzerine çıkmak istiyordu, orasını merak ediyordu. Orda yaşamak istiyordu çünkü orada yaşamanın eğlenceli olduğunu düşünüyordu ayrıca orda yaşarsa her şeyi görebilecekti. Sessizlik ona huzur verecekti. Fakat kanatları yoktu, dört tane ayağı vardı üstelik bıyıkları da vardı. Gözleri de hayalleri gibi parlak iki yeşil boncuk gibiydi. Onun adını yaşadığı evdeki çocuklar Pamuk koymuşlardı. Pamuk henüz bir yaşına girmiş küçük bir kediydi.
Gözü hep kuşlardaydı, gökyüzündeydi. İnsanlar onun kuşları yemek istediğini zannediyordu ama o sadece onlardan biriyle konuşmak, onlarla oynamak ve onlar gibi uçmak istiyordu. Hiçbiriyle oturup da konuşamadığı için kuşlar Pamuk’tan korkuyor, Pamuk onlara yaklaşır yaklaşmaz kuşlar telaşla uçup kaçıyorlardı. Mutsuzdu Pamuk. Ne olurdu kuşlardan birkaç tanesi kendisiyle dost olsa, oynasa.
Günler, haftalar geçiyordu.
Bir gün Pamuk’un aklına ağaca çıkıp uçmaya çalışmak geldi. Minik tırnaklarıyla ağacın gövdesine tutunurken bir yandan da ağaca:
-Canın yanıyor mu? Diye soruyordu. Sonunda birkaç hamle ile ağacın dallarına çıktı. Ağaçta bir tanecik bile kuş kalmamıştı. Pamuk, yine üzülmüştü ama uçmak fikrinden vaz geçmedi. Dallar incecikti ve rüzgar esiyordu. İnmek istedi ama ağaca çıkmak kadar kolay değildi ağaçtan inmek. Çaresizce miyavlamaya başladı. Miyavlama sesini duyan Aziz yalınayak koşarak ağacın altına geldi ve kollarını açarak Pamuk’un ağaçtan kendisine zıplamasını bekledi ama Pamuk durmadan miyavlıyordu. Aziz bahçede bulduğu sandalyeyi sürükleyerek ağacın altına getirdi ve üzerine çıkarak Pamuk’a uzanmaya çalıştı. Bu kez Pamuk Aziz’in şefkat dolu kollarına kendisini bıraktı. Korkmuştu…
O gün Pamuk evden hiç çıkmadı ve uçamayacağına inanmaya başladı. Uçamayacaksa şayet niçin yaşıyordu ki? Bu sorular kafasında dönüp duruyordu.
Ertesi gün Pamuk; kafası yerde, kuyruğu düşük vaziyette yaylana yaylana yürürken önünde kendisinden kaçmayan küçük bir kuşa rastladı. Kuş; telaşlandı ama uçamıyordu. Pamuk, kuştan korktu, kuş da Pamuk’tan. Pamuk ön ayaklarını yere uzattı ve sessizce kuşu izlemeye başladı. Evet, bu kuş gerçekten de uçamıyordu. Dakikalar böylece geçti. Kuşun annesi olanca şamatayla kuşun yanına kondu ancak bir yandan da Pamuk’a öfkeyle bakıyordu. Bir süre sonra Pamuk’un kötü niyetli olmadığını anne kuş ve yavru kuş anladılar ve neşeyle Pamuk’a baktılar. Pamuk yerinden kalktı ve yanlarına gitti. Orada bir sohbet başladı miyavlar ve cik cikler arasında. Aziz, olanları pencereden izliyordu. Bir süre sonra Pamuk ve kuşlar dost oldu.

MAHALLE MAÇI

Yiğit İbrahim Karain
 
Maçların en güzeli
Mahallede yapılanıdır her zaman
Yeni yeni arkadaşlıklar kurulur
Yeni dostluklara maçlarla varılır
 
Maç yapmak mahallede
Çok eğlenceli
Kendimiz yapıyoruz kaleleri
 
Top kaleden geçmesin diye
Atıyorum kendimi topun üstüne
O top kaleden bu tarafa geçmemeli
 
Her yerde maç var sahada, salonda
Ama mahalle maçının yeri başka


YAĞMUR

Zeynep Gökçe Yılmaz
Hava kararır birden
Yağmurlar yağarken
Şimşekler çakar
Gök gürülder
Aydınlanır ortalık
 
Bazen yağmur dönüşür doluya
Vurur tıkır tıkır pencerelere
Düşer tıkır tıkır çatıya
Yağmurları çok severim
Doluyu da
Ama gök gürültüsü
Bana bazen geliyor ürkütücü
 
Bazen yağmur yağarken dışarı çıkarım
Yağmurda oynarım


 

TARİHİN HİKAYELERİ

Yiğit İbrahim Karain
Tarihi eserler
Ne güzeller
Her birinin bir hikayesi var
Çeşit çeşit
Birisi Atatürk Kongresi
Birisi Çifte Minare
Hepsi ayrı güzel
İstersen gez gör
Hepsi tarihin ağzından
Şaşırtıcı hikâyeler
Ne güzeller
Tarihi eserler

GÖKKUŞAĞI

 

Aysel Zümra Yuvacı
Bir zamanlar Nazik adında rengarenk bir gökkuşağı varmış. Yirmi renkten oluşuyormuş ama renkleriyle çok övünüyormuş. Herkes onun renklerini, güzelliğini kıskansın istiyormuş. İnsanlar sürekli onun altında fotoğraf çekinirlermiş. Nazik, sürekli güneşe ve bulata hava atarmış. Onları küçümsermiş ve o gün güneş küstüğü için doğmamış. Bu sebepten gökkuşağının renkleri de görünmemiş. Gökkuşağı da anlamış ki güzelliklerin sahibi aslında kendisi değil.

OKUL

Ömer Ali Çamcı
Okul bence ne iyi ne kötü bir yer
Bilgiler öğreniyoruz bu iyi
Arkadaşlarımız var bu da iyi
Oyunlar oynuyoruz çok iyi
 
Ama sabahın er saatinde kalkmak
Mesela kışın kar yağarken sınıfta durmak
Ya da akşamları yorgun dönmek
Kötü
 
Eve gelince ödevlerle boğuşmak
Kimi zaman okuldan hastalık kapmak
Tatillerin kısa olması
Bazen arkadaşlarla tartışmak
Kötü
 
Yine de düşünüyorum
Okul olmasaydı hayat çok boş olurdu
Üstelik geleceğim de karanlık olurdu

GÜÇLERİM

 

Tülay Mustafaoğlu
Hava kar su yer
Bütün güçler bende
Benden bu güçleri alamaz kimse
Dünyayı kurtaracak gücüm var benim
Kötülükten, kötülüklerden
Ben varken bu dünyada
Kimse güzellikleri kaldıramaz yeryüzünden

12 Ekim 2023 Perşembe

KIŞIN BÜYÜSÜ

Atıf Kaan Salar
Kar kışın bize en güzel hediyesi
Kar yağarken oynamak
Ya da bakmak pencereden yollara
Her mevsim özlenesi
 
Sokaklarda en çok
Kar yağarken mutlu çocuklar
Kimi kartopu oynar
Kimi kardan adam yapar
 
İlkbahar güzel tamam
Sonbahar da hüzünlü
Yazın geziyoruz durmadan
Ama başka kışın büyüsü
 
Bir de şöyle bir şey var
Başka mevsimde olmaz
Çok yağınca kar
Haberlere bakarız
Tatil olur okullar



BAHAR ÇİÇEKLERİ

Umut Bulut
Çiçek denilince aklıma
Önce gelir ilkbahar
Çiçekçilerde de var
Ama baharda başka
 
Hepsinin anlamı başka
Tıpkı renkleri gibi
Hastanede bile var
Ağrı kesici gibi
 
Annelere sorsanız
Çiçektir tüm çocuklar
Çocuklara sorsanız
Çiçektir tüm analar



ÜZÜCÜ KEDİ MANZARALARI

Fatıma Meryem Er
Kediler mi bilmiyor trafik kurallarını
Yoksa insanlar mı umursamıyor onları
Yollarda, kaldırımlarda
Her gün görüyoruz ezilmiş canları
 
Yolda bir kedi ölüsü görmek
Bizler için çok üzücü
Onların umursanmadığını bilmek
Daha da üzücü



EN SEVDİĞİM MEVSİM

Metehan Ersoy
Kim ne derse desin
En sevdiğim mevsim kıştır benim
Üşümeyi severim
 
Kışı severim çünkü kar
Yalnızca kışın yağar
Ve kar yağınca sevinir bütün çocuklar
 
Kardan kale yapılır
Kardan kule yapılır
Kardan adam yapılır
Kar varken sonsuzdur oyunlar
 
En güzel oyunlar arkadaşlarla
Karda oynanır
En iyi zaman
O zamandır
 
Yine de en çok
Kışın hastalanır insan
Keşke bir ilaç olsa
İnsanlar kışın hiç hasta olmasa
Çocuklar doyasıya
Karda oynasa



MANTI GÜZELLEMESİ

Metehan Ersoy
Ne zaman çok acıksam
Canım hep mantı çeker
Hatta bir yerde görsem bile
Mantı bana kaş göz eder
 
Akşam eve geldiğimde
Mantı kokusu varsa evde
Dünyanın en mutlu insanı ben olurum
Yoğurtluysa hele bir de
 
Yemek ayırmak pek hoş değil
Ama yine de mantı başka
Başka bir şey var onun tadında
Özellikle kulaksız olanında
 
Belki de yüzyılların izi
Onu böyle lezzetli kılan
Mantısız bırakma bizi
Ne olur Yüce Yaradan



11 Ekim 2023 Çarşamba

YONCA GONCA

 Elif Erva Candan
Gezerken yolda gördüm
Dört yapraklı bir yonca
Aldım elime dedim
Bu nasıl nasıl yonca
 
Şanslı derler bulana
Değersiz bulmayana
Nerde buldun nerede
Diye sorarlar bana
Bilsem derim onlara
 
Ha bulmuşum bir yonca
Ha bulmuşum bir gonca



HER ŞEY SAYAR

Semih Karataş
 
Küçücük bir kutuya
Sığdırmışlar her şeyi
Buluruz arayınca
İstenilen bilgiyi
 
Oyun için değildir
Ama oyunsuz olmaz
Çok vakit alsa bile
Fakat onsuz da olmaz
 
Eskiden kocamandı
Küçüldü cebe girdi
İlerledikçe yıllar
Sanki hep kilo verdi





KİTAPLIK

Aydın Çınar Yıldırım
Her kitap ayrı bir dünya
Rengârenk bilgi dolu
Her sayfa ayrı rüya
Okumak ilim yolu
 
Kütüphane bir deniz
İçi dolu inciyle
Her kitap ayrı bir iz
Bilginin sevinciyle
 
Saçar etrafa ışık
Aydınlanır okuyan
İçi dolu kitaplık
Işıktır aydınlatan



TAKVİM YAPRAKLARI

Meva Vural
Yaprak diyorlar
Ağaçta da var takvimlerde de var
İkisi de savrulur vakti geçince
Savrulan yapraklardan kimlerin haberi var
 
Düşen her takvim yaprağı
Geçen bir gün demektir
Bir gün daha büyümek
Bir gün daha eskimektir
 
Takvimler saatte masada duvarda
Üzerinde günler aylar sayılar
Biz dikkat etmesek de her zaman
Sessiz sessiz durmadan ilerliyorlar
 
Eski takvim yaprağı gibi
Yanıyor geçen günler bir bir
Geride kalan zaman
Nerede saklanıyor kim bilir



10 Ekim 2023 Salı

VATAN SEVGİSİ

Emir Sabri Ünsal
Kazandık kurtuluş savaşını zaferle
Atatürk’ün önderliğinde
Erkek çocuk kadın demeden
Savaştık vazgeçmeden
 
Barış içinde yaşa milletim
Bayrağım cumhuriyetim
Meclisinde egemenlik
Sonsuz yaşa ey devletim
 
Onuru için çalışan
Vatanının en çok sevendir
Bu vatana hizmet etmek
Benim büyük görevimdir
 
Bayrağım kaşlarını çatma
Senin için bütün çaba
En iyi olan Hak katında
Vatanı için çalışmaktır
 
Vatanıma karşı çıkmaktansa
Ölüm daha iyidir
Vatansız yaşayamaz Türk
Bunu tüm dünya bilir



OKUL

Salih Taha Balta
Yeniden başladı o yazın son gününden sonra
Yine sabah akşam okul ve dersler
Bilmiyorum ne zamana kadar gidecek
Bu bitmeyen zahmetli işler
 
Yine de iyidir bir okulun olması
Eğitim öğretim yeni konular bilgiler
Sonunda bir de mezuniyet var
Sadece oynamakla zaman nasıl geçer



FARKLI KAPILAR

 Mehmet Çınar Köksal

Çıktığımızda geri açılmayan kapılar
Döndüğümüzde yüzümüze bakmayan kapılar
Hepsinin bir hikâyesi var
 
Kapılar
Bir yabancının kolları gibi kolları var
Çoğu insan uzanmaya korkar
Ama aşinadır bazı kapılar
 
Giriş kapısı var çıkış kapısı var
Kapıların ardında saklı dünyalar
Hayaller hayatlar anılar
Hepsinin ardında farklı duygular



MEYVELER

Hanzade Eligüzel
Sulusu var susuzu var
Ama yine de hepsi tatlı
Keşke her mevsim
Bütün meyveler bulunsaydı
 
Kışın karpuz ister canım
Yazın ise mandalina
Meyveleri çok severim
Yardım eder sağlıklı olmama



YENİ YIL

Elif Sude Göçer
Süslere bakıyorum
Baktıkça hüzünleniyorum
Dışarda kar yağıyor
Yeni yıl için hava hazırlanıyor
 
Bir süs düştü çam ağacından
Çok korktum kırılacak diye
Hızlıca aldım yerden
Baktım her yerine
Döndüre döndüre
Taktım yeniden yerine
Kırılmasın diye nazikçe

Süslere bakıyorum
Baktıkça hüzünleniyorum
Nedenini sormayın bana
Çünkü ben de bilmiyorum