Ahmet Emir Koç, Semih Yılmaz,
İlker Çitgez
Günlerden pazardı ve hava bir hayli güneşliydi. İnsanlar
sıcağa aldırmadan kendilerini sokaklara atmışlardı. Yaşlı insanlar kalp krizi
riskini düşünmeden otobüsleri doldurmuş, teyzeler ise kollarına çantalarını
almış telefonla konuşarak yollarda ilerliyorlardı. Hiç kimse hiçbir şey
düşünmüyordu uzaktan bakılınca. Sadece yürüyorlar, koşuyorlar, konuşuyorlar,
bir yerlere gitmeye çalışıyorlardı. Yalnız bir adam vardı kalabalığın içinde
hareket etmeden sadece kalabalığı izleyen. Uzun boylu, zayıf, esmer tenli, kırk
yaşına yakın bir adamdı bu. Elleri cebindeydi. Hızla yanından geçen insanlar
onu görmüyor gibiydi. Kimi ona çarparak yoluna devam ediyor kimi ise ona
aldırış bile etmiyordu. Hava sıcaktı ve insanlar ellerinde su şişeleriyle
geziyordu. Kimileri şemsiye almıştı güneşten korunmak için. Herkes terliyordu
ama adam terlemiyordu, susamıyordu, konuşmuyordu… Kimdi bu adam? Şehrin
ortasında durmuş ne yapıyordu? Nerede yaşıyordu? Yabancı mıydı? Belki de akıl
sağlığı yerinde değildi.
Adam hava kararıncaya kadar tek adım atmadan, tek
kelime etmeden, bir şey yiyip içmeden aynı yerde bekledi ve kimse onun farkına
varmadı. Sokak lambaları yandı, araçlar hızlandı. Dedeler, nineler, teyzeler,
çocuklar, ablalar, ağabeyler hepsi evlerine dönüyordu. Hatta kimsenin farkına
varmadığı kuşlar bile yuvalarına dönmüştü.
Vakit gece olduğunda sokaklarda kimsecikler
kalmamıştı ama adam halen oradaydı ve hareketsizdi. Gece bekçilerin dikkatini
çekti adam ve ilk kez onun farkına varan birileri oluyordu. İki bekçi adama
doğru usulca yürüdü ancak onun hareketsizliğinden korktular. Gece gece
başlarına iş almak istemediler.
Sabah oldu. Günlerden
pazartesiydi. Sıcak hava yerini bulutlu bir güne bırakmıştı. Yollar yine
kalabalıktı ama sadece sabah, öğlen ve akşam. Adam hiç kımıldamadan orada
duruyordu. Adam, birkaç kişinin dikkatini çekmiş olacak ki yanına yaklaşıp
önüne bozuk para bırakanlar olmaya başladı.
Akşam olduğunda adamın önünde hayli bozuk para
birikmişti. Şehrin ortasındaki hareketsiz adam artık insanların dikkatini
çekmeye başlamıştı. Gelip geçerken bakıyorlardı, yerinde mi?
İkinci gece bekçiler aynı adamı aynı yerde görünce
cesaretleri arttı ve yanına gitmeye karar verdiler. İyice yaklaştılar, tam
dokunacaklardı ki adam kayboldu.