Semih Yılmaz
Günlerden pazardı. Ramazan ayının yaklaşık yirminci günüydü. Babam evde bizimle olduğundan canımız hiç sıkılmıyordu. Pazar günleri bizim en yoğun günümüzdü. Evin ihtiyaçlarını almak için marketlere giderdik ve yorgun argın dönerdik. Alışveriş yorucuydu.
O akşam, alışveriş sonrası anneannemlere iftara davetliydik. İşlerimiz bitince oraya gittik. İçeri girdiğimizde masanın üzerinde cacık duruyordu ve oruçlu olduğum için bütün kokusunu duyabiliyordum. Cacığın diğer yemekler arasında benim için ayrı bir yeri hep olmuştu çünkü ferahlık veriyordu, kokusu tadı başkaydı. Tok olsam bile cacığa yok diyemezdim, şimdi çok da açtım. Açlık hissim her şeyin önündeydi. Cacığı görünce kendimi kaybettim ve masaya bir gölge gibi yürümeye başladım. Masaya ulaşır ulaşmaz cacığa ellerim uzandı ama kaşık yoktu. Şimdi yeni bir görev beni bekliyordu. Görevim anneme görünmeden bir kaşık bulmaktı. Kaşığın olduğu çekmeceye doğru gittim. Kimseye çaktırmadan bir kaşık aldım ve masaya döndüm. Uzandım, cacık beni kendisine çağırıyordu. Dayanamadım ve kaşığı daldırdım. Kaşığı ağzıma götürürken bir yandan oruç olduğum aklıma geldi ama kendime dur, diyemiyordum. Hızla bir kase cacığı bitirdim. Kimseler farkında olmadan oturma odasına süzüldüm ve televizyonda maç açtım. Kendimi biraz suçlu hissediyordum. Ağzımdaki cacık bulaşığını silmeyi unutmuştum. Şimdi bir peçete ile suç delillerini kaybetmek gerekiyordu. Mutfağa gittim, son delili yok ederken peçete elimde annem ağzımı silerken gördü. Göz göze geldik. Annem:
-Oğlum, sen cacık mı yedin, dedi. Yalan söyleyemezdim. Zaten içime koca bir öküz oturmuştu. Suçlu hissediyordum. Ağlayacak gibiydim. Sessiz kalma hakkımı kullandım. Annem:
-Oğlum, sen oruçtun, dedi. Ben de:
-Halen oruçluyum anne, nasıl olduğunu anlamadım, kendime geldiğimde cacık bitmişti. Galiba bana melekler yedirdi bu cacığı dedim. Annem:
-Kasenin hepsini mi melekler yedirdi, ne kadar da seni severlermiş, dedi. Tebessüm etti. Bu sırada herkes sofradaydı, dışardan gelen ezan sesi ile bardak, çatal, kaşık, su sesleri birbirine karıştı. Zaten ezana birkaç dakika kalmış, aslında sabretsem daha iyi olurmuş, diye içimden düşündüm. Ne yapabilirdim ki?.. Onlar da masaya cacık koymasaydı.