Üner Taha Aydemir
Nereden duymuşsa şöyle bir şiir duymuştu:
trrrrum,
trrrrum,
trrrrum!
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!
Boş zamanlarında ya da söyleyecek bir sözü olmadığında hemen bu dizeleri söylerdi. Şairini tanımazdı zaten edebiyatla, şiirle de pek arası yoktu. Hatta kitap okumayla arası yoktu. Yine de okuması istenen kitapları kaşla göz arasında bitirirdi ama keyif almazdı. Onun ilgisi makinalaraydı. Bir yerde bir makine sesi duymayagörsün. Ne tarz bir cihazdan geldiğini, ne kadar güçle çalıştığını ezberden söylerdi ama çoğu da tutmazdı.
Daha önce evde epey eşyayı hurdaya ayırmak zorunda kalmıştı ailesi onun yüzünden. Önce annesinin dikiş makinesi, onun makine sevdasından nasibini almıştı. Bir kez ip sardığı için makinesiyle uğraşan annesine yardım etmek istemiş, saatlerce makineyi sökmüş, sonra toparlayamamış, eskisinden beter bir vaziyette makine hurdaya dönmüştü. Ama içini görmüştü ya makinenin, işleyişini anlamıştı bunlar onun için büyük bir keyifti. İçinde bir motor olmamasına rağmen bir kez de televizyon yeniletmişti ev halkına. Televizyona yeni özellikler ekleyebileceğini iddia etmiş, antensiz de çalışabileceğini söylemiş, üstelik elektrikten de tasarruf edebilecekleri uygulamalar yükleyeceğine herkesi inandırmıştı. Bir haftalık uğraştan sonra televizyonda yalnızca sarı bir ışık kalmıştı. Kendisine o kadar güveniyordu ki az yakan bir duvar lambası icat ettiğine ailesini inandırmaya çalışmıştı. Tepedeki lambayı çıkarıp artık duvardaki televizyonu lamba yerine kullanmayı çağın buluşu olarak görüyordu. Hatta komşularına, arkadaşlarına televizyonlarını lambaya çevirmeyi teklif etmişti. O günden beri arkadaşları ve akrabaları onun gerçek ismini bırakarak Edison, diye hitap etmeye başlamışlardı.
Yalnızca bu eylemlerini evde gerçekleştirmekle kalmıyordu. Okulda hatta okula gidip geldiği serviste bile onun izleri vardı.
Teneffüs zilinin sıkıcı olduğunu her fırsatta söylemiş, okul idaresi müsaade ederse keyifli melodiler yükleyebileceğini her teneffüs ve her gün farklı melodiler şeklinde zilin çalacağını söylüyordu. Okul idaresi bunların zaten mümkün olduğunu söyleyince derse geç giren öğretmenlerin adının da anons edileceğini belirtti Edison, kendisinin yapacağı sistemde. Okul müdürü hayli heyecanlanmıştı ancak bir haftalık uğraş sonunda yaptığı sistem her teneffüs farklı bir melodi çalıyordu çalmasına. Yalnız derse girmeyen öğretmen olarak okul müdürünü ve yardımcılarını anons ediyordu.
Boş zamanlarında vakit geçirmeyi sevdiği tek yer şehrin sanayisi idi. Orada saatlerce yapılan işleri izliyor fakat kimseye fikrini söyleyemiyordu. Söylese de dinleyen olmazdı zaten. Aslında en büyük hayali bir araba yapmaktı. Arabada hem motor vardı hem elektronik hem mekanik. Bir araba yapsa artık kimseye kendisini ispat etmek zorunda kalmayacaktı.
Her zamanki sanayi ziyaretlerinden birinde eski otomobiliyle dolaşan yaşlı bir amca dikkatini çekmişti. Dükkan dükkan dolaşan bu adam ustalarla tartışıyor, bir şeyler söylüyor, kızıyor sonra başka bir dükkana gidiyordu. Sanayinin çıkışına geldiğinde arabası olduğu yerde kaldı. Adam araçtan indi birkaç ustaya seslendi ama dönüp bakan yoktu. Adam çaresizce kaldırımın kenarında dururken onun haline üzüldü. Çok basit bir sorunu var aracın oysa, diye içinden geçirdi. Birkaç kablo ile halledilebilecek bir şeydi. Kaldırım kenarında oturan adama yaklaşıp:
-Geçmiş olsun, galiba arıza yaptı, dedi. Adam başını kaldırmadan:
-Sizin eseriniz! İki haftadır şu sanayide gezmediğim usta kalmadı. Senin ustan da görmüştür ihtimal ama bir çözüm bulamadı kimse, dedi.
-Ben de usta sayılırım ama dükkanım yok, diye karşılık verdi ihtiyar adama. İhtiyar adam bu sözler üzerine kendisiyle kimin konuştuğunu görmek için başını doğrulttu:
-Senin okulun yok mu? Bırak eğlenceyi Allah aşkına, diyerek tekrar önüne baktı. Bu esnada aracın ön kaputunun açık olduğun gören Edison:
-Amca, ben işaret verince aracı çalıştır, dedi. İhtiyar birden tebessüm etti. Yüzünde umut belirmişti. Aslında umut değildi de bu, kendisiyle birilerinin ilgilendiğini görmenin sevinciydi belki de.
Edison kaputun altında bir şeyler yapıyor, uğraşıyor, kendinden emin bir biçimde:
-Elbette çalışmaz bu araç, diyordu. İki üç saat geçmişti ama ihtiyarın beklediği işaret henüz gelmemişti. Üstelik aracın içinden bazı parçalar sürekli dışarıya, sağa sola atılıyordu. Elleri, yüzü yağ ve kir olmuştu Edison’un. Onun bu hararetli çalışmasını gören ustalar da birer ikişer başına toplanıp onu izlemeye başladılar. Onların geldiğini gören Edison zaman zaman onlardan alet, kablo, tornavida istemeye başladı. İhtiyar içinden: Allah gönderdi bu çocuğu, diyordu.
Vakit akşam olmuştu ve bütün ustalar Edison’un işinin bitmesini bekliyordu. Nihayet Edison işareti verdi aracın sahibine ve araç tek marşta çalıştı. Bu büyük bir başarıydı. Ustalar şaşkındı çünkü bu araç artık işe yaramaz demişlerdi. Edison yüzü, gözü yağ içinde gülümsüyordu. İhtiyar araçtan indi ve sarıldı Edison’a. Artık veda zamanı gelmişti. Borcunu sordu ihtiyar, Edison:
-Duanız yeter amca, diye cevapladı. Tekrar aracına dönen ihtiyar bir silecekleri çalıştırıyordu sürekli. Sonra uzun uzun korna çaldı. Dörtlü lambalar sistemli biçimde yanıyor, sönüyordu. Farlar disko ışıkları gibi açılıp kapanıyordu. Sonunda araç hareket etti ancak silecekler, korna, lambalar hepsi çalışıyordu durmadan. İhtiyar inerek:
-Delikanlı, frene basınca korna çalıyor, gaza basınca silecekler çalışıyor, vitesi takınca lambalar yanıyor, kornaya basınca araç geri gidiyor. Peki ama ileriye nasıl gidecek, diye sordu. Edison bir süre düşündü:
-Hepsini bu sürede nasıl öğrendiniz, maşallah amca, dedi. Aracı ilerletmek için klima düğmesini açmayı deneyin, vites artırmak için de klima seviyesini tercih edin bakalım.
İhtiyar, söylenilenleri yaptı, işe yarıyordu. Buna alışması zaman alacaktı ama olsun, aracı çalışıyordu. Edison araca yanaşarak:
-Pencere düğmelerinin ne işe yaradığını biliyor musunuz? Aracınızı daha keyifli kullanın diye yanıp sönen renkli ışıklar ekledim. Sağ cam tuşunda mavi ışık var. Sol cam yeşil, arka camlar kırmızı ve sarı. Gerektiğinde trafik lambası olarak bile kullanırsın bunu, dedi.
Yanından ışıkları yanıp sönerek, korna çalarak, silecekleri son sürat çalışan araç geçerken Edison baktı, bir nefes aldı, şimdi zamanıydı bu şiirin:
trrrrum,
trrrrum,
trrrrum!
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!