Yiğit İbrahim Karain, Zeynep Göktaş, Aysel Zümra Yuvacı,
Ahmet Said Yurttaş, Elif Erva Öztürk, Umut Pekyiğit
Gece büyük bir sarsıntıyla uyanmış, anne babasını ve ablasını
bile göremeden büyük bir karanlığın içinde kendisini bulmuştu. Sarsıntılar,
gürültüler, bağrışmalar duyuluyordu ancak karanlıktan dolayı ne olduğunu
anlayamıyordu. Bir süre sonra yerinden doğrulup el yordamıyla etrafını
yoklayarak ilerlemeye çalıştı ancak kırık duvarlar ve birbirine geçmiş
eşyalarla her yer doluydu. Yürüyemedi. Yatağının yanında, masasında telefonu
vardı, ona ulaşmaya çalıştı ama onu da beceremedi. Biraz kendisini toparladıktan
sonra bağırmaya başladı:
-Anneee, babaaa, ablaaa!
Kimseden ses gelmiyor arada sarsıntı ve çatırtılar devam
ediyordu. Yatağının kenarına uzandı ve beklemeye başladı. Zaman geçmek
bilmiyordu ve karanlıktan korkuyordu. Annesi, babası ve ablasını merak etti.
Acaba onlar ne haldeydi? Saatler öncesini düşündü. Hiç akıllarında böyle bir
şey yoktu. Neşe ile akşam yemeğini yemişlerdi, film izlemişler, çay içmişlerdi
ve ödevlerini tamamlamıştı. Huzur içinde uyumuştu ama uyumasının üzerinden
birkaç saat geçtikten sonra neden olmuştu bunlar?
Düşünüyor, düşünüyor, düşünüyordu. Arada cılız sesiyle:
-Annee, babaaa, ablaa diye sesleniyor ancak bir cevap
alamıyordu.
Birkaç saat böyle geçti. Bazen düşünmekten yoruldu ve daldı.
Uyuyor ama hemen yeniden uyanıyordu. Yine tam gözleri dalmak üzereydi ki bir
ses duydu:
-Meeert, neredesin?
Hayal mi görüyorum, rüyada mıyım, diye düşündü. Ancak aynı
sesi yine duydu:
-Meeert, kardeşiiim!
Ses ablasına aitti. Sevindi. Sanki birkaç saatliğine duran
dünya yeniden dönmeye başladı. Var gücüyle bağırdı:
-Ablaaa, buradayım. Her yer karanlık ve bir şey görmüyorum,
yerimden de çıkamıyorum. Sen neredesin?
-Çok yakınındayım, yanındaki odadaydım biliyorsun.
Bekleyelim, sabaha doğru mutlaka bizi kurtaracaklar. Annem ve babamdan haberin
var mı?
-Bağırdım ama cevap alamadım. Sana da seslenmiştim.
-Ben baygındım galiba yeni kendime geldim.
Bu küçük konuşma her ikisi için de bir umut ışığı olmuştu.
Sanki karanlık biraz dağılır gibi olmuştu. Ablası Mert’e enerjisini
tüketmemesini söyledi. Arada bir ses vermesini istedi sadece.
Bir süre böyle geçti. Anne babalarından halen ses yoktu.
Vaktin sabaha yaklaşmasıyla birlikte Mert’in bulunduğu yerde küçük bir aydınlık
oluştu. Ablasına bağırdı:
-Abla, burada küçük bir boşluk var ve içeriye ışık geliyor.
Senin bulunduğun yerde ışık var mı?
-Hayır, burası karanlık.
Sabahın gelmesiyle sesler arttı. Mert yakınından bulduğu
küçük bir parçayla duvara vuruyor, arada bağırıyordu:
-Kimse yok mu?
Birkaç saat de böyle geçti. Nihayet Mert’in sesini duyan
birileri olmuştu. İçeriye ışık gelen yerden konuşmaya başladılar:
-Kaç yaşındasın, adın ne, evde kaç kişi var, gibi sorulara
Mert cevap vermeye çalıştı ve ablasına da durumu bildirdi.
Birkaç saat süre çalışmadan sonra nihayet Mert’i kurtarmayı
başarmışlardı. Mert dışarıya çıkar çıkmaz önce su istedi ve ardından ablasının
da hayatta olduğunu söyledi. Kurtarma ekibi Mert’in gösterdiği noktada
çalışarak ablasına da ulaştılar ancak anne babasından halen haber yoktu. Mert’in
ablası anne ve babanın odasının bulunduğu yeri ekibe tarif ederek onları da
aramalarını istedi. Kurtarma ekibi ve yardım eden insanlar o bölgede de
çalışmaya başladı. Her yerde bağıran, ağlayan, yardım isteyen insanlar vardı.
Bütün şehir savaştan çıkmış gibiydi, toz duman her yerdeydi.
Bir süre sonra anne babanın odasına da ulaşıldı. İkisi de
baygındı ancak ilkyardım ekibi ikisinin de hayatta olduğunu söyledi ve ilk
müdahaleyi yaptılar. Bir süre sonra ikisi de uyandı ve başuçlarında iki
çocuklarını gördüler. Tebessüm ettiler birbirlerine, sarıldılar. Kendilerini
kurtaranlara teşekkür ettiler. Tam o sırada enkazın altından çıkan beyaz
muhabbet kuşu ürkek bir sıçrama hareketinden sonra Mert’in omzuna konmuştu.
Nihayet ailenin son bireyi de kurtulmuştu. Etraftaki
insanlar kendileri kadar şanslı görünmüyordu. Her yer büyük bir felaketi
yaşamış gibiydi. Mert’in aklına komşuları, arkadaşları, öğretmenleri,
akrabaları geliyordu. Yalnızca Mert’in değil diğer aile bireylerinin de aklında
olan aynı şeylerdi. Kurtuldukları için sevinçliler ancak başlarından geçen
facia için üzgündüler. Artık onları yeni ve sıfırdan bir hayat bekliyordu.