Atıf Kaan Salar, Akın Eliş
Bahar geldim, geliyorum diyordu. Güneşli bir hafta sonu sabahıydı. Ağaçlar yapraklarını salmak üzereydi. Kuşlar bahar telaşına düşmüşlerdi bile. Toprak ısınmaya başlamıştı. Sabahın ilk saatleriydi. Mutfaktan gelen kahvaltı kokusu evin her yerine yayılıyordu. Uyandı, gözlerini ovuşturdu, gelen kokulardan kahvaltıda kızartma olduğunu seziyordu. Kızartmaya dayanamazdı. Yıldırım gibi yataktan fırladı. Yere düşen yorganını ayağı ile yatağına attı, elini yüzünü yıkamaya koştu. Musluğu açtığı anda büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Sular kesilmişti. Birden uyandığındaki heyecanı öfkeye dönüştü. Mutfağa gitti ve annesine:
-Sular yine mi kesik anne, dedi. Annesi evde suyun bulunduğunu yüzünü mutfaktaki suyla yıkayabileceğini söylediyse de bunu yapmadı. Kahvaltı manzarası keyfini yerine getirdi yeniden. Annesi:
-Haydi herkesi kahvaltıya çağır, dedi. Oda oda dolaşarak önce babasını çağırdı. Babası uyanıktı. Sonra ağabeyinin odasının kapısının önüne geldi. Kapıyı vursa ihtimal azar yiyecekti. Vurmasa, annesi vermişti emri. Bir süre bekledi. Sonra küçük küçük kapıya vurdu ve:
-Kahvaltı hazııııır, dedi. Sular olmasa da, diye ilave etti. Ağabeyi, elinde telefonla kapıyı araladı:
-Geliyorum, dedi.
Kahvaltı uzun sürmedi. Sular olmadığı için herkes tatsızdı. En iyisi kahvaltı sonrası bir yerlere gitmekti. Belki sular gelirdi.
Herkes gidecek bir yerler bulmuştu. Planlar yapılmıştı. Annesinin arkadaşlarıyla günü vardı. Babası maça gidecekti. Ağabeyi test çözmeye kütüphaneye gidecekti. İki senedir gidiyordu zaten. O da evi kendilerine yakın olan arkadaşına gitmeyi düşündü.
Ev yarım saat içinde boş kaldı. Bulaşıklar tezgah üstünde yığılıydı. Çamaşırlar makinanın önünde küçük bir tepe gibiydi.
Dışarıya çıktığında güneş onu bütün sevecenliği ile selamladı. Arkadaşının iki sokak ilerdeki evine doğru yürüyor bir yandan da etrafa bakıyordu. Az ilerde çalışan belediye ekiplerinin su boruları ile uğraştığını gördü. En azından birkaç saate sular gelir diye içinden geçirdi. Yüzünü de yıkamamıştı halen. Annesi normalde bu duruma hep kızardı.
Arkadaşının evine geldiğinde binadaki sessizlik birden içine bir korku düşürdü. Kocaman binada kimse yok gibiydi. Dışarısı ne kadar hayat dolu ise içerisi de o kadar bunaltıcıydı. Belki de daha kimse uyanmamıştı. Belki onların da suyu kesikti ve bina bu yüzden sessizdi. Arkadaşı 7. Kattaydı. Asansöre yöneldi, bindi ve 7 numaraya bastı. Asansörün kapılar kapanır kapanmaz korkusu daha da büyüdü çünkü asansör ışıklarından biri yanıp yanıp sönüyordu. Üstelik hareket ederken asansör sallanıyordu. İçi darala darala 7. kata ulaştı ve kendisini dışarıya zor attı.
Kapının ziline basacaktı ki kapının açık olduğunu gördü. Heyecanı daha da arttı. Zile bastı ama zil çalmıyordu. Bir daha bastı, sonra kapı tokmağını tıklattı. İçerden ses gelmiyordu. Kapıyı usulca araladı. İçeri halen boştu.
-Mert, evde misin, diye seslendi. Cevap alamadı. İçeriye girecekti istemese de çünkü merak ediyordu, herkes neredeydi. Ayakkabısını çıkarmayı bile unutmuştu, içeriye adım attı ve kapı hızla kapandı. Paniği iyice arttı, kapıyı açmak istedi, açılmıyordu. Mert’in odasına doğru yürüdü, kimsecikler yok gibiydi içerde. Mert’in odasının kapısını tıklattı ama ses yoktu. Korkuyla kapıyı açtı. Mert bilgisayarın başındaydı ve kulaklık takmıştı. Kendisini görünce sadece baktı ve yanındaki sandalyeyi işaret etti. Bu tuhaflığa daha fazla katlanamadı ve bilgisayarın fişini çekti. Mert öfkeyle baktı, kulaklığı çıkardı:
-Ne yaptığını sanıyorsun, dedi.
-Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun, kapı açık, evde kimse yok, apartman sessiz ve sen oturmuş oyun oynuyorsun…
Mert güldü:
-Pencereden geldiğini gördüm ve kapıyı oyuna oturmadan önce ben açık bıraktım. Evde kimse yok çünkü evde sular kesik. Apartmanda da sessizlik var çünkü onların da suyu yok, dedi.
Derin bir nefes aldı. Ayakkabılarını fark etti. Utandı. Kapıya doğru tekrar yürüdü ve ayakkabılarını çıkardı. İçeriye girecekti ki vaz geçti. Tekrar ayakkabılarını giydi. Eve dönmeye karar verdi. Asansörü kullanmadı. Döne döne indi 7. kattan.
Evine dönerken yolda çalışan belediyecilere baktı, kimse yoktu yerinde. Hatta yolda çalışma yapıldığına dair bir iz de yoktu. Eve döndü ama anahtarı yoktu. Kapının eşiğine oturdu. Sabah beri yaşadığı şeyleri düşündü, ailesinden birilerinin gelmesini bekliyordu. Beklediği sadece ailesi değil aynı zamanda suların da gelmesini bekliyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder