Bir varmış bir yokmuş, uzak diyarlarda bir ormanın kıyısında üç kardeş buğday başağı yaşarmış. Buğday başaklarının ikisi hep güzellikleri konusunda kavga ederlermiş ama üçüncü ve küçük olan başak onlara karışmazmış. Diğerlerinden daha güzelmiş ve parlakmış oysa. Ama nedense onların kavgalarına hiç mi hiç katılmazmış. Diğer kardeşleri onu çok kıskanırmış ve onunla alay ederlermiş. Küçük buğday başağı onlara karşı çok iyi kalpliymiş. Üç kardeş yanlarında ağaçlarla beraber yaşıyorlarmış ama bir gün açlıktan neredeyse ölecek bir çocuk görmüşler. Çocuk bir deri bir kemik kalmış. Buğday başaklarını görünce ağzı sulanmış. Üçü de çok korkmuşlar. Çocuk küçük buğday başağına yönelmiş. Koparmadan onu, yere yatmış ve yemeye başlamış. Tam yarısına geldiğinde başka insanların sesleri gelmiş. Bir süre sonra çocuğun annesi ve babası gelmiş. Annesi:
-Hadi gel, bilmediğin bitkileri yeme, demiş. Babası:
-O kadar acıktıysan yemek hazır, demiş.
Hemen çalılıkların arasından dışarıya çıkmışlar. Buğday başakları çok şaşırmışlar. Kaç yıldır insan görmemişler. Kısa ve üzücü bir şey vardı. Küçük buğday başağının tam yarısını çocuk yemişti. Birkaç dakika sonra bunu fark eden kardeşler hemen alay etmeye başlamıştı. Küçük buğday başağı çok üzülmüş ve sessizce ağlamaya başlamıştı. Kendini topraktan sökmeye çalışmış. Ama böyle büyümek zorundaymış. Aradan birkaç yıl geçmiş ve büyük bir fırtına başlamış. Buğday başakları bir o yana bir bu yana sallanmışlar. Neredeyse köklerinden kopacaklarmış. Kardeşleri bir yandan kendilerini korumaya çalışıyor bir yandan da alay ediyorlarmış.
…
Aradan epey zaman geçmiş. Artık kardeşlerin toprağa tohumlarını saçma vakitleri gelmiş ama küçük buğday başağının tam zamanı gelmemiş. Fırtınadan sonra kurak olan topraklar verimli topraklarla buluşmuş. Rüzgar kurak toprağa doğru esmiş. İki kardeşin tohumları rüzgarda uçup kurak toprağa düşmüş bu duruma kardeşler üzülmüş.
Kardeşlerini gören küçük buğday başağı da çok üzülmüş. Yenmiş tarafıyla tohumları toplamış, kendisini verimli toprağa giden rüzgarın kollarına bırakmış. Onu örnek alan kardeşleri de o günden sonra iyi birileri olmuşlar ve mutlu yaşamışlar.