Betül Seyhan
Nasıl bir cümle kuracağımı bilemiyordum. Tamamen yabancısı olduğum bir mekandaydım. Gün batmak üzereydi. Mevsim sonbahardı ama yaz gitmek niyetinde değildi. Bir şeyler söylemem isteniyordu; bir kelime, bir cümle. Susuyordum. Alışmayı umuyordum bu duruma. Düşündüm sessizce, konuşmanın ucunda ölüm yoktu. Bir şeyler söylemenin, aklıma gelenleri dile getirmenin. Zaten öyle demişlerdi: Sen sadece konuş, söyle, anlat. Sorulara cevap ver.
Bekliyorlardı. İki kişiydiler ve bir şeyler söylememi bekliyorlardı. Dışardan çocukların sesleri geliyordu. Çığlık çığlığa sesler. Onların yerinde olmak ister miydim? Bu sorunun cevabını düşünmek için vaktim yoktu. Bir şeyler söylemem gerekliydi artık. Derin bir nefes aldım ve sözcükleri zihnimde sıraladım:
-Ne anlatayım, dedim. Boşluğa düşen bu cümle benim değildi aslında. Nasıl olmuşsa ağzımdan çıkmıştı. Oysa farklı bir şey diyecektim galiba. Ama sessizliği bozdu bu cümle.
Gerginlik biraz azaldı. Yaşlıca olan kişinin yüzündeki sert tavır yumuşar gibiydi. Başını yerden kaldırmadan:
-Ne anlatmak istersiniz bizlere, dedi. Mesela okuduğunuz son kitabı mı, izlediğiniz son filmi mi, en sevdiğiniz yemekleri mi?
Şaşkındım ama sessizlik bozulduğu için rahatlamıştım.
-Dilerseniz size en sevdiğim yemeğin tarifini anlatabilirim, dedim.
Bu öz güven nereden gelmişti, bilmiyordum. Kovulmam mümkündü fakat kimse çık dışarı demiyordu. Devam ettim:
-Dolmalık biber seçiminden başlayalım işe. Çok iri olmamalı ama ufak da olmamalı. Üzeri naylonumsu biberlerden uzak durmalısınız. Önce biberlerin saplarına parmağınızla bastırmalısınız ve geri çekmelisiniz. Tüm biberlere bu işlemi uyguladıktan sonra sıra iç harcını hazırlamaya gelir. Bu arada sormayı unuttum, siz biber dolmasını etli mi seversiniz, etsiz mi?
Kendilerine soru sormam bir an yüzlerinde bir endişe oluşturdu fakat ikisi aynı anda cevap verdi:
-Etsiz.
-Etsiz biber dolmasının çok lezzetli olacağını zannetmiyorum. Dilerseniz başka bir şey anlatayım.
Yaşlı adamın yanında duran kişi saatine baktı. Yaşlı adama işaret verdi ve ilave etti:
-Zaman bizim için hayli kıymetli. Şayet anlatacağınız başka bir şey yoksa daha fazla birbirimizin vaktini almayalım.
Tam da kelimelerim artık peş peşe gelmeye başlamıştı. Hatta oturup çay isteyesim bile gelmişti. Usulca kalktım, kapıya yöneldim. Tam kapıdan çıkarken annemin sesini duydum. Hayli uzaktan geliyordu ses.
-Kızım, okula geç kalıyorsun. Haydi artık uyan.