NURGÜL ASYA KILCI, ZEYNEP YURTTAŞ, KAAN ERDOĞAN, MEHMET ZAHİD ÖKTEN, MİRAÇ KAĞAN GÜLER, TAHA METİN YILDIRIM, SELİM KURT, TUNAHAN CEYLAN
1. Bölüm: Metin de Metin
Büyük seçim gününe sadece birkaç gün kalmıştı. Başkan adayları birer ikişer adaylıktan çekiliyorlardı. Çekilmeyenleri de bir şekilde ikna etmeye çalışıyordum. Israrla adaylıktan çekilmeyen Selim ve Miraç’a da bir hafta boyunca kantin masraflarını karşılama vaadinde bulunarak onları da bu yarışta saf dışı bırakmıştım. Asya’ya bir kutu toka hediye etmiştim başkan adaylığından çekilmesi için. Tunahan’a dedemden kalan saati hediye etmiştim. Seçimlerin sonuçları aslında şimdiden belliydi çünkü tek aday bendim. Artık kocaman bir Başkan olacaktım. Hem de Sınıf Başkanı. Muhtarlıktan bile önemliydi sınıf başkanlığı sadece maaşım yoktu ama bir süre çalışır ve güzel işler yaparsam belki sınıfım beni maaşa da bağlardı. Zaten çok fazla masraf etmiştim tek başkan adayı olarak kalmak için. Bir şekilde bu zararımı telafi etmem gerekiyordu.
Nihayet seçim günü gelmişti. O güne kadar giymediğim ayakkabılarımı giydim, yeni çantamı elime aldım, saçlarımı taradım ve okulun yolunu tuttum. Okulun her köşesini fotoğraflarımla donatmıştım. Diğer sınıflarda da vardı Başkan seçimi fakat bütün okulun gözü bizim sınıftaydı. Hatta Okul Müdürü bile bizim seçimleri gözlemlemek için 3. ders saatinde bizim sınıfa gelecekti. Herkes sessizdi. Sonucu belli olan bu seçim neden merak uyandırıyordu, bilmiyordum.
Sınıfa büyük bir gururla girdim. Sınıfta farklı birini görmüştüm. Kimdi bu diye hatırlamaya çalıştım ama yabancıydı. Okulda bile daha önceden hiç görmediğim biriydi bu. Sınıf sessizdi ve herkes bana bakıyordu. 3. ders saati geldiğinde bu sessizliğin nedeni biraz kendini belli etmeye başlamıştı. Sınıfta oturan yabancı çocuğun adı Metin’di ve okulumuza yeni gelmişti. Fısıltıyla konuşulanlardan anladığım kadarıyla gerek notları gerek davranışları bakımından çok tanınmış bir çocukmuş. Hatta kendine ait sosyal medya hesapları binlerce kişi tarafından takip ediliyormuş. Buraya kadar bir sorun yoktu ancak Metin’in de gelir gelmez Sınıf Başkanlığı’na aday olduğunu öğrendiğimde kan beynime yürümüştü. Tanımadığım bu çocuğu adaylıktan vaz geçirmek için vaktim yoktu. Tek tesellim, kimsenin bu çocuğu tanımıyor oluşuydu. Tanımadığı birine kim oy verirdi ki? Biraz moralim düzelmişti. Bu esnada Metin’i süzüyordum uzaktan. Kendini beğenmiş bir tavrı vardı. Çokbilmiş duruyordu. Nedense huylanmıştım bir kere. Bu esnada sıramdaki hediye paketi dikkatimi çekti. Üzerinde adım yazıyordu. Paketi açtığımda dünyam başıma yıkılmıştı. Metin, kendisine ait kitapların yanı sıra çikolatalar, üzerinde ismi yazan kalemler, anahtarlıklar, takvimlerle doldurmuştu poşeti. Poşeti açtığımı gören Metin yanıma geldi ve:
-Adaylıktan çekilmeye ne dersin? Zaten bu seçimin galibi benim. Eski okulumdan buraya Sınıf Başkanı olmak için geldim. Kimse benden bu başkanlığı alamaz ama yine de istiyorsan çekilme ve boyunun ölçüsünü al.
Rengim atmış, ter basmıştı beni. Arkadaşlarıma baktım. Hepsinin elinde aynı poşetlerden vardı ve Metin’i çoktan benimsemişlerdi bile.
-Kimse oy vermeyecek olsa bile ben adaylıktan çekilmeyeceğim. Asıl sana şimdiden geçmiş olsun, nereye geldiğini, benim kim olduğumu keşke biraz araştırıp da aday olsaydın, dedim.
Metin gülümsüyordu. Tebessümünde bile iticilik vardı.
Bütün öğretmenler ve idareciler sınıfımıza geldi. Oy kullanma işlemi bir ders sürecekti. Oy kullanan arkadaşlarım yüzüme bakıyor, tebessüm ediyor sonra başlarını öne eğiyorlardı. Bunun ne anlama geldiğini bilemiyordum ta ki oylar sayılıncaya kadar.
Dersin sonunda oylar sayıldı. Yirmi beş kişilik sınıfta bana yalnızca beş oy çıkmıştı. Tuna, Selim, Miraç ve Asya’nın oyları olmalıydı bu oylar. Benim oyumla beş oy almıştım toplam.
Sınıf arkadaşlarım kimi Başkan seçtiklerini bilmiyordu ama işin açığı ben de bilmiyordum. Sınıf öğretmenimiz bana Başkan Yardımcısı olduğumu söyledi ama ben itiraz ettim:
-Başkanı olmadığım sınıfın Başkan Yardımcısı olmak bana yakışmaz. Hele hele de bir saat içinde bana oy vermekten vaz geçip sınıfa yeni gelen birine oy veren bu arkadaşlara Başkan Yardımcısı olamam.
Herkes şaşkındı. Bu sınıftan ayrılmak belki de iyi bir düşünceydi. Hatta sınıftan değil, okuldan bile gitmeyi düşünmeye başlamıştım.
2. Bölüm: Erken Seçim
Bu sınıf beni anlamamıştı. Oysa onlar için kafamda ne projeler vardı. Mesela yazılıları kaldıracaktım, denemeleri iptal edecektim. Sınıftan sıraları kaldırıp minderler koyacaktım. Dersleri 10 dakika, teneffüsleri 40 dakika yapacaktım. Daha neler, neler yapacaktım ama sınıfım beni anlamamıştı. Şimdi ya sınıfımı değiştirmeliydim ya da ben değişmeliydim.
Gece boyu uyumadım. Sınıfımın bana takındığı bu tavır bir ihanet değil de neydi? Sınıfa 3 ders önce gelmiş birini Sınıf Başkanı seçmek… Akıl alır gibi bir şey değildi.
Sabaha doğru şöyle bir karar verdim. Sınıftan ayrılmamalı ve sınıfımın bana yaptığı ihaneti onlara hep varlığımla hatırlatmalıydım.
Metin’in iyi bir Başkan olabileceği aklımdan bile geçmiyordu. Ertesi sabah okula, sınıfıma gittiğimde kimseye selam vermedim. Sadece bana oy veren dört kişiyle tebessüm ettik acı acı birbirimize.
Derslere gelen öğretmenler Sınıf Başkanı kim, diye bile sormuyorlardı:
-Metin, gelmeyen var mı? Metin, tahtayı açar mısın? Metin, arkadaşlarına şu soruyu anlatır mısın? Metin, çayımı getirir misin? Metin şu metni okur musun?
Metin de Metin… Öğretmenler de Metin’in büyüsüne iyice kapılmıştı.
Matematik Öğretmeni soru yazıyordu tahtaya:
Metin’in 10 dönüm tarlası var. Bu tarlanın etrafın telle çevirmek istiyor….
Ya da Türkçe Öğretmeni:
Başkanınız Metin hakkında uzun bir metin yazmanızı istiyorum. Metnin yazım ve noktalama kurallarına dikkat etmenizi istiyorum.
Ben ise içinde Metin geçen hiçbir soruya bakmıyordum, hiçbir metni yazmıyordum. Öğretmenlerim bu durumun farkında bile değildi.
Metin, artık Sınıf Başkanı gibi değil sınıfın ağası gibi geziyordu. Yoklama almıyor, sınıfı susturmak için çalışmıyor hatta son zamanlarda derse bile girmiyordu. Video çekimleri, fotoğraf çekimleri, söyleşiler… Metin’in adı vardı ama kendisi yoktu.
Birkaç kez öğretmenlerim yoklama alırken sınıfta gelmeyen var mı diye bana sordular. Cevap bile vermedim. Sınıf arkadaşlarım yavaş yavaş yaptıkları hatayı anlamaya başlamışlardı.
Uzun aradan sonra sınıfa gelen Metin, sınıftaki arkadaşlarından çay, tost getirmelerini istemiş hatta birine ayakkabılarını silmesini söylemişti.
Zamanla Metin yalnızca benim değil bütün sınıfın gözüne batan bir diken hâline gelmişti. Artık kıyıda köşede Metin hakkında olumsuz konuşmalar, gruplaşmalar başlamıştı. Sahi, bu çocuk bu okula neden gelmişti pat diye? Bu kadar yetenekli, becerikli bir öğrenciyi eski okulu neden göndersin ki?
Bu soru günlerce zihnimde dolaştı. Metin’in eski okulunu araştırdım ve buldum. Şimdi sıra eski okulunda yaşadığı şeyleri bulmaktaydı. Üşenmedim, eski okuluna kadar gittim ve nöbetçi öğrenciye Okul Müdürü ile görüşmek istediğimi söyledim. Okul Müdürü, benim gibi karizmatik bir öğrencinin bu talebini geri çevirmedi. Müdür’e durumu anlattım. Yaşadığım şeyleri söyledim. Müdür çok duygulandı. Metin’in bu okulda da benzer tavırlar sergilediğini ve devamsızlıktan kalmak üzere olduğunu söyledi. Okulla çok ilgisinin olmadığını da ilave etti. Hatta okuldan ayrılmasına öğretmenler de öğrenciler de çok sevinmişti. Oysa Metin, sadece Sınıf Başkanı olmak için bu okula geldiğini söylemişti. Artık Metin’in tüm hikâyesini biliyordum.
Gün geçtikçe bana oy vermeyen arkadaşlarım birer ikişer gelerek özür dilemeye, pişman olduklarını söylemeye başladılar. Dönem sonu gelmeden sınıfta yeniden bir Başkan seçimi yapılması gerektiği konuşulmaya başlanmıştı. Erken seçimdi bu. Herkes benim başkanlığıma kesin gözüyle bakıyordu. Yeniden aday olacağımı zannediyorlardı. Ben, aday olmayacağımı belirtmeme rağmen arkadaşlarım, öğretmenlerim her yerde benim propagandamı yapıyorlardı. Renkli afişler hazırlanmıştı. Pazartesi seçim yapılacaktı. Bu kez kimseyi ikna etmek zorunda da kalmamıştım. Aday değildim ama Başkanlık kesin gibiydi. Pazartesi okula gittiğimde sınıfımızda yeni bir öğrenci gördüm. Masamda adım yazılı bir poşet vardı. Poşeti aldım, içinde hediyeler vardı. Yeni gelen çocuğun Başkan adayı olduğunu öğrendim. Bu olayları sanki bir yerlerden hatırlıyordum. Yeni çocuğun etrafı çok kalabalıktı. Seçimleri izlemek üzere başka sınıflardan öğrenciler ve okul idaresi de sınıfımıza gelmişti. Bir ders süren oylama sonucunda bana hiç oy çıkmamıştı çünkü ben de yeni gelen bu çocuğa oy vermiştim. Mutluydum. Artık Sınıf Başkanlığı gibi bir hayalim yoktu. Benim hedefim daha büyüktü çünkü.