Atıf Kaan Salar, Metehan Ersoy
Yumurtasını
çatlatarak dışarı çıkmayı başaralı üç hafta olmuştu. Kısa mesafeli de olsa
uçabiliyor, kendi ihtiyaçlarını görebiliyordu. En yakın markete gidebiliyor,
arkadaşları ile küçük gezintiler yapabiliyordu. Arkadaşı olan diğer kuşlar
zaman zaman uzun uçuşlar yapmayı teklif ediyordu ama kendisi daha küçüktü. Üstelik
onların kanatları, bacakları uzundu. Kendisini onların yanında maskot bir kuş
gibi hissediyordu. Zaten onların yediklerini de yiyemiyordu.
Artık yaz
günlerinin bunaltıcı sıcakları geride kalmaya başlamıştı. Canı hiç dondurma
istemiyordu çünkü geceleri üşüyordu bile. Böyle zamanlarda annesine,
kardeşlerine sokularak sabahı ediyordu.
Bir gece
büyük bir gürültüyle uyandı. Yuvalarının içi buz gibiydi. Dışarda vuuu vuuu
sesleri ve su sesleri duyuluyordu. Biraz ilerleyip dışarıya bakmak istedi ama
yeniden savrularak yuvaya düştü. Herkes tedirgindi. Annesi:
-İşte
sonbahar geldi, artık işimiz daha zor, dedi. Minik serçe annesine:
-Neden
işimiz zor, diye sordu. Anne:
-Sonbahar
böyle yağmur ve rüzgarla geçer, ardından kış gelir. Kar yağar. Günlerce
yuvamızda mahkum kalırız evladım, dedi.
Küçük serçe
korkmuştu anlatılanlardan. Gece bitti. Gece boyu bunları düşündü. Yağmur ve
rüzgar durdu ve bütün aile güneşin doğması ile birlikte dışarıya çıkmaya
başladılar.
Hemen
yanlarındaki minareye yuva kurmuş olan leylek ailesinde bir telaş vardı.
Minarenin tepesine konarak onları izlemeye başladı. Her şeylerini
toplamışlardı. Leylek arkadaşının yanına gitti ve sordu:
-Neden
toparlanıyorsunuz, bu telaşınız ne?
Bir yandan
valizini hazırlayan leylek:
-Bilmiyor
musun serçe kardeş, biz leyleklerin göç vakti geldi, dedi. Serçe anlamaya
çalıştı:
-İyi ama
nereye, ne için gidiyorsunuz. Leylek yine başını işinden kaldırmadan:
-Kışın
buralarda kalırsak ölürüz, güneye, daha sıcak yerlere gidiyoruz ama seneye baharda
görüşürüz yuvamız burada. Burası bizim yazlığımız, dedi. Gece boyu
anlatılanları ve yaşananları düşününce serçe de bu leylek grubu ile göç etmeye
karar verdi. Hemen bir çırpıda annesine gelerek ondan leyleklerle beraber
göçmek için izin istedi. Annesi:
-Biz her
iklim koşulunda yaşarız ve çelimsiz kuşlarız evladım, dedi. O yüzden bizim
göçmemize gerek yok. Küçük serçe:
-N’olur, n’olur
anneciğiiiim. Baharda geleceğim ve size gördüğüm yerleri anlatacağım, söz,
dedi. Anne üzülmüştü bu duruma:
-İyi de
senin kanatların küçücük, o uzun yolun yarısına varmadan yorulursun, dedi. Bu
sırada anne ve yavruyu dinleyen leyleklerden birisi:
-Endişe
etmeyin, dedi. Onu biz kanatlarımızda taşıyacağız sırasıyla. Yorulmayacak,
dedi. Bu sözler serçeyi daha da ümitlendirdi. Kardeşleri ile vedalaştı ve
arkadaşı olan leyleğin kanatlarına tutunarak güneye doğru uçmaya başladılar.
Leylekler
çok yukarda uçuyorlardı. Kendileri o kadar yukarıya hiç çıkmamışlardı. Bulutlara
yakın gidiyorlardı. Günlerce uçtular, uçtular ve bir sabah tıpkı yaz
günlerindeki gibi sıcak bir ülkeye vardılar. Leylek ailesinin burada da evi
vardı. Bu kışı minik serçe ailesinden uzakta geçirecekti ama mutluydu çünkü
burada da serçeler vardı. Bahara kadar buradaki serçelerde kalacak, onlara
kendi ülkesini, bölgesini anlatacaktı. Baharda tekrardan leylek ailesi ile
ülkesine dönmek için biletini şimdiden ayarlamıştı.