fabl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fabl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Kasım 2023 Perşembe

SESİNİ BEĞENMEYEN KAPLAN

 Elif Erva Candan


Küçük bir Kaplancık varmış. Çok tatlı minik bir Kaplancık. Herkes çok severmiş onu ama bir eksiği olduğunun farkındaymış. Yaşı gelmiş geçiyormuş. Tüm yaşıtları kükrüyor, ava bile çıkıyormuş ama o, yavru kediyi andıran sesiyle kükreyemiyormuş. Kükremeye kalkıştığında da etrafındakiler gülüyormuş ve tatlılığının sebebi de aslında buymuş. Gerçekten bu haliyle tatlıymış ama o tatlı olmak yerine güçlü ve asil olmak istiyormuş. 

Bir gün bu duruma bir çare bulmak gerektiğini anlamış. Bu konuda bir şeyler yapmalıymış. Ormanın bilginine gitmeye karar vermiş. Yolda bir tavşanla karşılaşmış. Korkmuş açıkçası tavşandan. Kükremeye kalkmış kedi gibi sesiyle. O anda tavşan kahkaha atmış:

-Demek sen meşhur tatlı kaplansın… İlk duyduğumda inanmamıştım, gerçekmiş meğer diyerek güle güle zıplayarak uzaklaşmış. Bizim Kaplancık daha da üzülmüş bu sözlere. Neyse, demiş içinden ve bilgenin yaşadığı ağaç kovuğuna ulaşmış. Orman bilgini bir sincapmış. Orman bilgini dikkatle Kaplancık’ı dinlemiş ve sonunda ona demiş ki:

-Tatlı kaplan, sen bu halinle de güzelsin ancak kendi türünde olanlar gibi olmak istiyorsun. İki tepe ilerde bir dere var. Yedi gün boyunca o dereden gün doğarken su içersen kendi türünün sesine kavuşabilirsin, demiş. 

Kaplancık o gün geceyi uyumadan geçirmiş. Sabahın ilk saatlerinde ilk suyunu içmiş. Daha sonraki kalan altı gün için ise derenin kenarında uyumayı tercih etmiş. Bu durum ihmale gelecek gibi değilmiş kendisi için. İki, üç, dört, beş derken sonunda yedinci güne ulaşmış ve yedinci gün suyu içtikten sonra göğsüne derin bir nefes çekip kükremiş. Öyle kükremiş, öyle kükremiş ki ormanda ağaçlardan kuşlar havalanmış. Uçurumlardaki taşlar, topraklar yuvarlanmış sesinin gürültüsünden.  Az kalsın, sesinden kendisi bile korkacakmış. Çok mutlu olmuş. 

Artık eski mekânına dönmenin zamanı gelmiş. Sesi gürleşince yürüyüşüne bile bir asalet geldiğini seziyormuş. Dönüş yolunda daha önce kendisiyle alay eden tavşana rastlamış. Tavşan, dişlerini göstererek gülecek gibiyken Kaplancık derin bir nefes almış ve basmış kükreyişi.  


2 Kasım 2023 Perşembe

GÖÇMEN SERÇE

 Atıf Kaan Salar, Metehan Ersoy

    Yumurtasını çatlatarak dışarı çıkmayı başaralı üç hafta olmuştu. Kısa mesafeli de olsa uçabiliyor, kendi ihtiyaçlarını görebiliyordu. En yakın markete gidebiliyor, arkadaşları ile küçük gezintiler yapabiliyordu. Arkadaşı olan diğer kuşlar zaman zaman uzun uçuşlar yapmayı teklif ediyordu ama kendisi daha küçüktü. Üstelik onların kanatları, bacakları uzundu. Kendisini onların yanında maskot bir kuş gibi hissediyordu. Zaten onların yediklerini de yiyemiyordu.
    Artık yaz günlerinin bunaltıcı sıcakları geride kalmaya başlamıştı. Canı hiç dondurma istemiyordu çünkü geceleri üşüyordu bile. Böyle zamanlarda annesine, kardeşlerine sokularak sabahı ediyordu.
Bir gece büyük bir gürültüyle uyandı. Yuvalarının içi buz gibiydi. Dışarda vuuu vuuu sesleri ve su sesleri duyuluyordu. Biraz ilerleyip dışarıya bakmak istedi ama yeniden savrularak yuvaya düştü. Herkes tedirgindi. Annesi:
    -İşte sonbahar geldi, artık işimiz daha zor, dedi. Minik serçe annesine:
    -Neden işimiz zor, diye sordu. Anne:
    -Sonbahar böyle yağmur ve rüzgarla geçer, ardından kış gelir. Kar yağar. Günlerce yuvamızda mahkum kalırız evladım, dedi.
    Küçük serçe korkmuştu anlatılanlardan. Gece bitti. Gece boyu bunları düşündü. Yağmur ve rüzgar durdu ve bütün aile güneşin doğması ile birlikte dışarıya çıkmaya başladılar.
Hemen yanlarındaki minareye yuva kurmuş olan leylek ailesinde bir telaş vardı. Minarenin tepesine konarak onları izlemeye başladı. Her şeylerini toplamışlardı. Leylek arkadaşının yanına gitti ve sordu:
    -Neden toparlanıyorsunuz, bu telaşınız ne?
Bir yandan valizini hazırlayan leylek:
    -Bilmiyor musun serçe kardeş, biz leyleklerin göç vakti geldi, dedi. Serçe anlamaya çalıştı:
    -İyi ama nereye, ne için gidiyorsunuz. Leylek yine başını işinden kaldırmadan:
    -Kışın buralarda kalırsak ölürüz, güneye, daha sıcak yerlere gidiyoruz ama seneye baharda görüşürüz yuvamız burada. Burası bizim yazlığımız, dedi. Gece boyu anlatılanları ve yaşananları düşününce serçe de bu leylek grubu ile göç etmeye karar verdi. Hemen bir çırpıda annesine gelerek ondan leyleklerle beraber göçmek için izin istedi. Annesi:
    -Biz her iklim koşulunda yaşarız ve çelimsiz kuşlarız evladım, dedi. O yüzden bizim göçmemize gerek yok. Küçük serçe:
    -N’olur, n’olur anneciğiiiim. Baharda geleceğim ve size gördüğüm yerleri anlatacağım, söz, dedi. Anne üzülmüştü bu duruma:
    -İyi de senin kanatların küçücük, o uzun yolun yarısına varmadan yorulursun, dedi. Bu sırada anne ve yavruyu dinleyen leyleklerden birisi:
    -Endişe etmeyin, dedi. Onu biz kanatlarımızda taşıyacağız sırasıyla. Yorulmayacak, dedi. Bu sözler serçeyi daha da ümitlendirdi. Kardeşleri ile vedalaştı ve arkadaşı olan leyleğin kanatlarına tutunarak güneye doğru uçmaya başladılar.
    Leylekler çok yukarda uçuyorlardı. Kendileri o kadar yukarıya hiç çıkmamışlardı. Bulutlara yakın gidiyorlardı. Günlerce uçtular, uçtular ve bir sabah tıpkı yaz günlerindeki gibi sıcak bir ülkeye vardılar.     Leylek ailesinin burada da evi vardı. Bu kışı minik serçe ailesinden uzakta geçirecekti ama mutluydu çünkü burada da serçeler vardı. Bahara kadar buradaki serçelerde kalacak, onlara kendi ülkesini, bölgesini anlatacaktı. Baharda tekrardan leylek ailesi ile ülkesine dönmek için biletini şimdiden ayarlamıştı.