elif yüsra yaralı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
elif yüsra yaralı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mayıs 2024 Cumartesi

EVİMİZDEKİ MELEK

 Elif Yüsra Yaralı

Bu evde bir melek var
Bu evde bir çiçek var
Onu görebilenler yalnızca
Onun kalbindekiler

Hep yanımızda o melek
Bize oyun öğretir gülümseyerek
Şarkılar söyler güzel sesiyle
Bize neşe katar gözleriyle

Annem, annelerin en güzeli
Evimizin en kıymetlisi
Sen olmasan ne yapardım
Oturur ağlardım

Sen bu dünyadayken
Sabahlarım sabah gibi neşeli
Baharlarım çiçekli
Benim canım annem

4 Mayıs 2024 Cumartesi

SEVGİ

 
Elif Yüsra Yaralı

Sensiz hayat
Olmayan yıldız
Sensiz hayat
Doğmayan güneş

Sen gelince
Açan güneş
Sen gelince
Açan çiçek

Sen olmayınca 
Hayatım
Sevgim 
Ellerimden gider

27 Nisan 2024 Cumartesi

YABANCI

Yiğit İbrahim Karain, Umut Pekyiğit, Aysel Zümra Yuvacı, Elif Yüsra Yaralı, Zeynep Göktaş

1. Bölüm

Her zamanki gibi bir cumartesiydi. Havalar ısınmıştı. Bahçeler, yollar, piknik alanları artık doluydu. Herkesin gezdiği, piknik yaptığı bu günlerde onun Bilsem’e gelmesi gerekiyordu. Sabah erkenden uyandı, kahvaltısını yaptı ve Bilsem’e ulaştı. Dışarda havanın güzel olması, içerileri sıkıcı hale getiriyordu. Böyle havalarda koşmak, oynamak, çimenlerde yuvarlanmak, kelebekleri kovalamak istiyordu. İlk teneffüs Umut ve İbrahim yerde gördükleri böcekleri inceliyordu. Bu böcekleri daha önce hiç görmemişlerdi. Umut, böceklerden birinin gözlerini saydı, tam on iki tane gözü vardı. İbrahim’e bakarak:

-Ya senin de on iki gözün olsaydı, ne olurdu düşünsene, dedi. 

Bu sırada Zeynep, Aysel ve Elif bir oyun bulmanın çabasındaydı. Böcekler onların ilgisini çekmiyordu. Onlar, daha sakin ve bildikleri oyunlarla vakit geçirmek istiyordu. Elif bir süre sonra:

-Evcilik oynayalım, dedi. Ben sizin anneniz olayım. Aysel, küçük bebeği olsun evin. Zeynep ise evin ablası olsun. Zaten Aysel ve Zeynep gerçek abla, kardeş gibi ara sıra geçinemezdi. Tam roller dağıtılmıştı. Aysel, bebek olduğu için ceketini çıkarması gerekiyordu. Elif, bir anne şefkati ile Aysel’in ceketini çıkardı. Üşüyorum, diyerek ağlayan Aysel’e Elif çubuk kraker vererek onun susmasını sağladı. Bu esnada zil çalmıştı. Öğretmen gelene kadar oyun devam ediyordu. 

Umut ve İbrahim de sınıftaki yerlerini almışlardı fakat Zeynep, Elif ve Aysel, bahçedeki oyunlarını devam ettiriyorlardı. Bu sırada sınıfın kapısı gıcırtıyla açıldı. İçeriye daha önce görmedikleri biri girmişti. Öğretmen deseler, değildi… Öğrenci deseler, değildi çünkü bir öğrenciden büyüktü bu içeri giren kişi. İçeriye giren bu kişinin kıyafetleri farklıydı. Başka bir dünyadan, başka bir zamandan gelmiş gibiydi. Sessizce içerdeki çocukları izledi. Oturmak için kendine bir yer beğendi. Çocuklar susmuş, dikkatle bu davetsiz misafiri izliyordu. Kimdi bu adam? Sınıfa niye gelmişti? Ne anlatacaktı?

Bir süre bütün sınıf bir fotoğraf karesi gibi hareketsiz bekledi. Kimseden çıt çıkmıyordu. Umut, bu misafirin tarihî bir kahraman olmasını umut ediyordu. İbrahim ise keşke bu misafir bir robot olsaydı, diye aklından geçiriyordu. Elif, bu gelen kişinin Küçük Prens’in büyümüş hâli olmasını istiyordu. Aysel, olanlara anlam verememişti. Zeynep ise boş boş bakıyor, bu gelen kişi acaba tamirat için mi geldi sınıfımıza, diye düşünüyordu. 

Sessizlik uzun sürmedi. Davetsiz misafir, teneke kazıntısını andıran bir sesle:

-Siz burada ne yapıyorsunuz bakalım? Anlatın bana, dedi. 

Elif:

-Öğretmenimizi bekliyoruz, siz kimsiniz?

İbrahim:

-Burası sınıf, sınıfta ne yapılırsa onları yapıyoruz.

Umut:

-Bizi boş verin. Siz yoksa tarihî bir kahraman mısınız? Kıyafetlerinizi bu çağa ait değil. Hangi milletin kahramanısınız? Lütfen, sıradan bir kimseyim demeyin bize. 

Zeynep:

-Siz gelinceye kadar güzel güzel oynuyorduk. Öğretmenimizi bekliyorduk. Şimdi tek merakımız var, o da sizin kim olduğunuz?

Aysel, hâlen olanların şokundaydı. Az önce küçük bir kaza yaşamıştı ve canı yanıyordu. Gelen kişinin yüzüne bile bakmadı. Küçük bir süre yine sessizlik oldu ve yabancı konuşmaya başladı:

-Belki bir film kahramanıyım, belki Küçük Prens’tim ve büyüdüm. Umut’a bakarak:

-Belki de Asya’dan gelmiş tarihî bir kahramanım, dedi. 

Herkes sessizdi. Sorulacak soru kalmamıştı. Zeynep, kapıya baktı. Dışarıya gidip sınıfa bir yabancının geldiğini söylemek istiyordu fakat yabancı, onun niyetini anlamıştı:

-Otur yerine Zeynep, dedi. 

Zeynep, yabancının kendine adıyla hitap etmesinden korktu. 

Yabancı İbrahim’e bakarak:

-İbrahim, benim kim olduğumun önemi yok. Az önce söyledim kim olabileceğimi. Bugün buraya özel bir görev için geldim, dedi. İlave etti:

-İbrahim, ya senin de on iki gözün olsaydı. 

Bu cümleyi duyan Umut da çekinmeye başlamıştı yabancıdan. Bu yabancı her şeyi biliyor gibiydi. Öğretmen gelse ve bir an önce bu şaka bitse, diye düşündü Aysel. 

Umut’un aklına o sırada bu yabancıyı sınav yapmak geldi. 

-Madem her şeyi biliyorsunuz, Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihini bize söyler misiniz?

Yabancı:

-1299’da Söğüt’te kuruldu Osmanlı Devleti Umut’çuğum. Bana daha zor sorular sormalısın, dedi. Umut, bunun üzerine:

-İlk bilgisayarı yapan kişi kimdi ve hangi tarihte gerçekleşti bu olay, diye sordu. 

Yabancı:

-Ben o zamanlar küçük bir çocuktum. 1945’te ENIAC isimli ilk hem programlanabilir hem elektronik bilgisayar tamamlandı. 1946, John von Neumann kendi ismiyle anılan Neumann mimarisini yayınladı. 1947, Transistör icat edildi, dedi.

Zeynep, transistörün, mimarinin ne olduğunu düşünmeye başlamıştı. 

Bu esnada kapı yeniden açıldı ve öğretmen içeriye girdi. Tam öğrenciler yabancıyı gösterecek ve onun kim olduğunu soracaklardı ki yabancının yerinde olmadığını gördüler. Küçük sınıf sessizdi. Öğretmen, sınıfın bu durumunu anlamadı. Ne olduğunu, niçin sessiz durduklarını sordu fakat çocuklardan bir cevap gelmiyordu. 

Kimdi bu yabancı? Yine gelecek miydi sınıfa ansızın? Bu bir rüya mıydı? Herkes birbirine bakıyordu. Rüya olsa herkes aynı rüyayı göremezdi. Öğretmen gelince neden kaybolmuştu yabancı? Sorular üst üste çoğalıyordu çocukların zihinlerinde. 

2. Bölüm

Yiğit İbrahim Karain, Umut Pekyiğit, Ahmet Said Yurttaş, Zeynep Göktaş, Elif Erva Öztürk

Ahmet Said ve Elif Erva, sınıfa öğretmenden de geç geldikleri için olup bitenlerden haberleri yoktu. Bütün arkadaşları korkmuş gibi duruyordu. Öğretmen de durumdan habersizdi. Ahmet Said Umut’a bakarak:

-Ne oldu sana, elin yüzün bembeyaz olmuş. Biri seni mi korkuttu? Gidip hemen hesabını soralım, dedi. 

Erva’nın da dikkatini Zeynep çekmişti. Her zaman sınıfın ortasında gezen Zeynep bu kez süt dökmüş kedi gibi sakin sakin duruyordu:

-Hasta mısın Zeynep, seni hiç böyle görmemiştim. 

Zeynep, bir süre sustu. Sonra küçük bir kağıda şunları yazdı ve uzattı:

Erva, sana çok garip haberlerim var. Zil çalsın, teneffüste anlatacağım. Korkuyorum vallahi. Şu an konuşmam. 

Gerçekten çok korkmuş duruyordu Zeynep. 

İyice sessizlik sağlandıktan sonra öğretmen:

-Bir hikâye yazalım çocuklar, dedi. Hikayenin adı Yabancı olsun. 

Sınıftan ses çıkmadı. Bir süre hikayenin konusunu düşündüler ancak herkes çok sessizdi. Zil çaldı. Zeynep, Erva’nın yanına; Ahmet Said’de İbrahim ve Umut’un yanına gitti. Tam Zeynep, İbrahim, Umut yaşadıklarını anlatacaklardı ki aynı yabancı yeniden sınıfta belirdi. Öğretmenin sandalyesinde oturuyordu. Yabancının kıyafeti değişmişti bir ders içinde. Said ve Erva’ya bakarak:

-Ooo, Ahmet ve Erva da gelmiş. Hoş gelmiş. Nerelerdeymiş bu çocuklar, dedi. Ahmet:

-Bay yabancı, bana Said demediğiniz için teşekkür ederim. Ben Ahmet ismimin kullanılmasını seviyorum, dedi. 

Erva da:

-İyi ki bana Elif, demediniz. Yoksa Elif’ler karışacaktı, dedi. 

Zeynep, Erva’ya:

-Tam da bundan bahsedecektim. Geçen teneffüs yine geldi bu adam, korkuyoruz ondan, dedi. 

Bu kez biraz alışmışlardı. Üstelik Ahmet ve Erva’nın korkmaması onlara da cesaret vermişti. Umut atladı:

-Size soracaklarım bitmedi. Hemen kayboldunuz. Nereye gittiniz? Öğretmen gelince yine kaybolacak mısınız?

Yabancı Umut’a:

-Kaybolmadım ki, sadece siz göremediniz beni, dedi. 

İbrahim bu cevap karşısında yine şaşkındı. 

Umut:

-Söyler misiniz bana Büyük Hun İmparatorluğu kaç yılında kurulmuştu, dedi.

Yabancı Umut’a baktı. 

-Umut’çuğum, sen tarih kitabı mı yiyorsun kahvaltıda? Sürekli bana tarihten soruyorsun. MÖ 209’da Metehan tarafından kuruldu. O zamanlar ben küçücük bir çocuktum. Metehan’ı iyi tanırım. İyi bir ağabeydi kendisi, dedi. 

Zeynep, cesaretlendi ve:

-Bence sadece tarihle ilgili soruları cevaplıyorsunuz. Haydi benim soruma da cevap verin, dedi. Söyleyin bakalım 2023 yılının en çok izlenen filmi hangisiydi?

Yabancı Zeynep’e baktı:

- Avatar: Suyun Yolu, dedi. Hatta o filmde ben de oynamıştım. 

Aldığı cevap Zeynep’i susturmaya yetmişti. Kafası karışmıştı Zeynep’in.

Ahmet:

-Ronaldo mu Messi mi?

Yabancı:

Arda Güler, dedi. Herkes güldü. 

Dakikalar geçiyordu. İbrahim, bir an önce öğretmenin gelmesini ve bu anlamsız konuşmaların bitmesini bekliyordu. O sırada kapı açıldı. Öğretmen içeri girdi ve yabancıyı gördü. Yabancıyla tokalaştı, sarıldı:

-Nasıl gidiyor, sevdin mi bizim çocukları, diye sordu. 

Öğrenciler şaşkındı.

Yabancı:

-Canavar gibiler, beni sınav ediyorlar kendilerince, dedi. O sırada Erva:

-İyi ama siz kimsiniz, dedi. 

Yabancı:

-Belki bir zaman yolcusu, belki Küçük Prens’in büyümüş hâli… Belki kitaplardan çıkmış bir kahramanım. Nicola Tesla’yım belki. Harry Potter’daki Hermione Granger bile olabilirim, diye cevap verdi.

Sınıf sessizdi ama yabancı, öğretmenle konuşmaya devam ediyordu. Onunla konuşurken kırk yıllık arkadaş gibilerdi. Olup bitene sınıf bir anlam veremedi. 


9 Mart 2024 Cumartesi

DEĞİŞİK DÜNYA

 Elif Yüsra Yaralı

Bu dünya bildiğin gibi bir dünya değil!!!
Bu dünyada arkadaş diye bir şey yok, insan diye bir şey yok. Bu dünyada uzaylılar yaşıyor. Spor yok, bilsem yok, isim hiç yok. Aslında burada dünya yok. Sadece boşlukta yaşıyoruz. Ben yazmıyorum, beynim yazıyor. Burada bina yok. Özellikle hayat yok. Burada yaşamak ister miydin?

17 Şubat 2024 Cumartesi

MİNİK TAVŞAN

 Elif Yüsra Yaralı

Senin orada burada zıplayarak gezmen
Beni mutlu ediyor
Nasıl oluyor da bu kadar hızlı
Koşuyorsun sağa sola
Renklerin ise başka bir güzellik

Keşke bizim evde olsan
Odalarda zıplayıp koşsan
O minik ayaklarınla
Tüylü kuyruğunla
Bizlere neşe katsan

6 Ocak 2024 Cumartesi

ÖRÜMCEK

 Elif Yüsra Yaralı


Bir örümcek var
İyi küçücük bir örümcek
Bir de arkadaşlarım var
O an örümcek çok kötü
Bir baktım örümcek var
Bir baktım örümcek yok
Bir de baktım ki
Arkadaşım örümceği 
Dışarı atmış



MATEMATİK

 
Elif Yüsra Yaralı


Matematik matematik matematik
Ah şu matematik
Teneffüsten sonraki ders
En zor matematik
Matematikte yaparız çarpma
Ah şu çarpma
Tek sayıları çarpamam 
İlk ders
Kalemi al eline çarpma

30 Aralık 2023 Cumartesi

MANİLER

 
Elif Yüsra Yaralı
1
Hastayım ben kaç gündür
Annem babam üzgündür
Artık n’olur iyi et
Allah’ım beni güldür

2
Annem babam da hasta
Bütün ev sanki yasta
Keşke bir çorba olsa
Sıcacık bakır tasta

3
Saçlarım kahverengi
Bulunmaz onun dengi
Her sabah tarıyorum
Solmasın onun rengi


9 Aralık 2023 Cumartesi

DAĞCI OLMAK İSTEYEN KIZ

 Elif Yüsra Yaralı

Bir zamanlar küçük bir kız varmış. Hep dağcı olmayı düşünüyormuş. Bir gün babasına demiş:
-Baba, ben dağcı olmak istiyorum. 
Babası:
-Rüzgar esince olursun, demiş.
Kız:
-Nasıl yani baba?
Babası:
-Büyüyünce olursun, demiş. 
Kız içinden:
-Neyse, on yaşıma kaç gün kaldı ki?
Cama dönüp düşünmüş. Ben ne zaman büyüyüp serçe gibi uçacağım. Zamanlar aradan uçup gitmiş. Artık kız yirmi yaşına gelmiş. Dağa çıkınca demiş ki:
-Baba artık dağcıyım, burnuma kekik kokuları geliyor. 

2 Aralık 2023 Cumartesi

MASAL

 Elif Yüsra Yaralı

Canım Masal
Can dostum 
Arkadaşların en güzeli
Nasıl anlatsam onu
Işık saçar 
Masal arkadaşım

Masal, Masal, Masal
Artık anlasana arkadaşım
Sana bakınca
Aklım karışıyor
Lüle lüle saçlarını görünce

CANIM DEDEM

 Elif Yüsra Yaralı 

Can parçam
Ah benim dedem
Nasıl bu kadar güzel
Işıldıyorsun
Mantıklı şeyleri hep
Dedem bize söyler 
En tatlısı sensin
Dedelerin
Ellerinden öperim
Masal kutumsun benim

4 Kasım 2023 Cumartesi

SAKLAMBAÇ

 Elif Yüsra Yaralı
Bir zavallı köpek ama kimsesiz
Belki bir umut vardır diyerek dolaşıyor
Üstelik yollarda aç susuz 
Ve hep canı sıkılıyor

Yolda yürürken birden
Karşısına küçücük bir çocuk çıkıyor
Tıpkı kendisi gibi
Onun da canı sıkılıyor

İkisinin de yok hiç arkadaşı
İkisi de oynamaya muhtaç
Önce bakışıyorlar sesiz
Sonra anlıyorlar ki bunlar
Ruhları ikiz

Bir oyun oynamaya başlıyorlar
Bir çocuk ve kedisi daha geliyor yanlarına
Onlarla da kaynaşıyorlar
Ve oyuna başlıyorlar

Oyunun adı saklambaç
Başlıyor büyük oyun
Kedi kaç
Köpek kaç
Çocuk kaç
Oluyor saklambaç

7 Ekim 2023 Cumartesi

MİNİK

 

Elif Yüsra Yaralı
Ben Selin...
Annem geçen hafta bana bir kedi sahiplendiğini söyledi. Adı ne olsun diye sordu. Ben de:
-Minik olsun, dedim. Minik evimizi sevdi, ben de onu çok sevdim.
Birkaç gün geçti Minik’i evde dip köşe aradım, baktım bulamadım. Dışarı çıkmıştı. Ağaçta duruyordu. Durmadan miyavlıyordu. Ben de itfaiyeyi aradım. İtfaiye onu kurtardığında patisine yara vardı. Anneme söyledim, veterinere gittik. Kedim iyileşti ve çok sevindim. Benim anım da böyle işte.

30 Eylül 2023 Cumartesi

GÜZEL SESLER

Elif Yüsra Yaralı

Şeker gibi uçuyor
Yukarılarda serçeler
Sesim en çok onların seslerine benziyor
Sabahıma neşe katıyorlar
Saat çalmadan onlar uyandırıyorlar beni
Çok güzel sesleri var
Serçe sesleriyle uyanmadığım sabah
Mutsuz olurum
Tamam, ben okula gidiyorum
Ama serçeler neden benden erken uyanır?