Semih Karataş
Son günlerde sadece arkadaşlarıyla zaman geçirirken
mutluydu. Arkadaşlarından ayrıldığı anda bir boşluğa düşüyordu. Yirmi yaşına
kırk gün sonra girecekti. Yirmi yaşından sonra neler değişecekti ki hayatında.
Yaşlar sadece bir zamansal bir semboldü onun için. Gerçek olansa artık
büyüdüğü, çocuk olmadığıydı. Ailesiyle çok zaman geçiremiyordu. Sekizinci
sınıfta başlayan sınav maratonu onu çevresinden, ailesinden uzaklaştırmıştı. O
yıllarda başlayan tempo hiç azalmamıştı. Kütüphaneler, sınavlar, dersler,
mezuniyetler hep peş peşe gelmişti. Yine bir mezuniyete doğru yaklaşıyordu.
Staj aşamasındaydı. Arkadaşları da zaten hep okul çevresinden kişilerdi.
Sekizinci sınıftan beri bu böyleydi. Akraba çocuklarını bile bayramdan bayrama
ya görür ya görmezdi. Onun dünyası hep dört duvar arasındaydı. Bu yüzden
arkadaşları varken yanında yaşadığını hissediyordu.
Bu düşüncelerle evine doğru ilerlerken sağından solundan geçen insanları sadece bir görüntü olarak düşünüyordu. Bu telaşlı insanlar ve kendisi var mıydı, yok muydu? Birden takip edildiği hissine kapıldı. Durdu ve geriye döndü. Yaşlı bir kangal köpeğiydi peşinden gelen. Önce korktu ancak zarar verecek gibi görünmüyor, köpek de kendisinden korkuyordu. Umursamamaya çalışarak yoluna devam etti. Bir süre yürüdükten sonra geri döndü ve durdu. Köpek de durdu. Yine aynı gözlerle bakıyor, düşmüş kuyruğunu sallıyordu. Kulakları kesilmiş bu köpeğin boynunda eski bir tasma vardı. Burnunun hemen üzeri ise iyileşmeye dönmüş yaralarla doluydu. Dili dışardaydı ve korkunç dişleri görünüyordu ama nedense korkmadı ondan. Döndü, yine yoluna yürümeye devam etti.
Evine iyice yaklaşmıştı. Köpek de kapının önüne kadar gelmişti onunla. Hep aradaki mesafeyi koruyarak gelmişti. İçeriye girer girmez pencereye koştu. Köpek halen orda duruyor mu diye merak etti. Köpek, kapının önünde dört ayağının üzerine çökmüş bekliyordu. Ne bulmuştu kendisinde, neden onca insan arasından kendisini takip etmeyi tercih etmişti? Belki de başka biri vardı bu mahallede köpeğin tanıdığı… Perdeyi çekti ve derslerine, işlerine baktı. Birkaç saat sonra da zaten zihninden silinmişti köpek.
Ertesi gün dışarıya çıktığında hatırladı köpeği. Neyse ki görünmüyordu ortalıkta. Staj yerine doğru ilerlerken birden yine takip edildiği hissine kapıldı. Döndüğünde yine aynı köpeği gördü. Artık rahatsız oluyordu bu durumdan. Köpeğe dönerek:
-Dostum, senin sorunun ne? Neden beni takip ediyorsun? Tanışıyoruz da benim mi haberim yok, diye sordu.
Köpek sorulardan bir şey anlamamış gibi mahzunca bakmaya devam etti ama ayırılmadı da peşinden. İlerde parkın kenarından geçerken bir bank üzerine oturdu genç, köpek de tam karşısına oturdu. Öğlen yemeği olarak hazırladığı sandviç aklına geldi. Onu köpeğe verirsem belki peşimi bırakır, diye düşündü. Sandviçini çıkardı, bir parçasını kopararak köpeğin önüne koydu. Köpek sevinçle ve iştahla verilen parçayı yuttu ve biraz daha yaklaştı gence. Bu yakınlık ve sevgi gösterisi hoşuna gitti gencin. Bir parça daha, bir parça daha derken tüm öğlen yemeğini köpeğe yedirdi. Köpek her parçada biraz daha yaklaşmıştı. Nihayet köpeğin başı ellerine değecek kadar yakındı. Temiz olup olmadığını bilmediği bu köpeğin başını okşayamazdı. Elini uzattı, geri çekti. Geri çekince köpek mahzunlaştı. Bunun üzerine tüm riskleri alarak köpeği sevmeye başladı. Artık köpeğin onun peşini bırakması imkansız gibiydi. Ardında değil, yanında yürüyordu.
Yola yeniden çıktı ve staj yerine geldi. Pencereden baktı, köpek kaybolmuştu. Hem sevindi, hem üzüldü. Akşama kadar arada bir pencere önünü yokladı. Akşam çıkarken de köpek ortalıkta yoktu ama bir süre sonra yeniden yanına geldi ve eve kadar eşlik etti. Yol boyu konuştu köpekle:
-Senin yüzünden öğlen yemeği yiyemedim, mutlu musun, dedi. Köpek umursamadı bile. Evin önüne gelince köpek yine kapının önünde oturdu ve genç evine girdi.
Pencereye koştu, köpek orada oturuyordu. Şimdi mevsim yazdı ama kışın bu köpek ne yapacaktı kapı önünde. Sabah yine staj yoluna düştü genç. Yaşadığının farkındaydı. Arkadaşları olmadan da yaşadığını fark edebiliyordu. Az sonra yoldaşı yanına gelmişti bile. Bu kez tedbirliydi ve ona ayrı yiyecek almıştı. Parka gelince onu beslemeyi ve onunla sohbete devam etmeyi ihmal etmedi. Bir ay kadar sürdü bu dostluk ve arkadaşlık.
Bir sabah kalktığında köpeği göremedi. Telaşlandı, sağa sola baktı. Yoktu yoldaşı. Nereye gitmişti? Bir başkasının yanında mı dolaşıyordu artık. Ona bir kez bile kötü söz söylememişti ki… Neden gitsindi? Büyük bir boşluk oluştu içinde. Düşünceler içinde parka ulaştı. Bir banka oturdu. Köpek için hazırladığı sandviçi çıkardı. Gözleri doldu. O sırada az ilerde ağaçların arasında bir hareketlilik gördü. Belediye çalışanları bir şey taşıyordu. Koştu, yaklaşınca bunun bir köpek olduğunu fark etti. Telaşla sordu?
-Ne olmuş, neyi var? Ölmüş mü?
Çalışanlardan birisi başını bile kaldırmadan:
-Zaten çok yaşlıymış, gece burada ölmüş, kaldırmaya geldik, dedi.
Bu düşüncelerle evine doğru ilerlerken sağından solundan geçen insanları sadece bir görüntü olarak düşünüyordu. Bu telaşlı insanlar ve kendisi var mıydı, yok muydu? Birden takip edildiği hissine kapıldı. Durdu ve geriye döndü. Yaşlı bir kangal köpeğiydi peşinden gelen. Önce korktu ancak zarar verecek gibi görünmüyor, köpek de kendisinden korkuyordu. Umursamamaya çalışarak yoluna devam etti. Bir süre yürüdükten sonra geri döndü ve durdu. Köpek de durdu. Yine aynı gözlerle bakıyor, düşmüş kuyruğunu sallıyordu. Kulakları kesilmiş bu köpeğin boynunda eski bir tasma vardı. Burnunun hemen üzeri ise iyileşmeye dönmüş yaralarla doluydu. Dili dışardaydı ve korkunç dişleri görünüyordu ama nedense korkmadı ondan. Döndü, yine yoluna yürümeye devam etti.
Evine iyice yaklaşmıştı. Köpek de kapının önüne kadar gelmişti onunla. Hep aradaki mesafeyi koruyarak gelmişti. İçeriye girer girmez pencereye koştu. Köpek halen orda duruyor mu diye merak etti. Köpek, kapının önünde dört ayağının üzerine çökmüş bekliyordu. Ne bulmuştu kendisinde, neden onca insan arasından kendisini takip etmeyi tercih etmişti? Belki de başka biri vardı bu mahallede köpeğin tanıdığı… Perdeyi çekti ve derslerine, işlerine baktı. Birkaç saat sonra da zaten zihninden silinmişti köpek.
Ertesi gün dışarıya çıktığında hatırladı köpeği. Neyse ki görünmüyordu ortalıkta. Staj yerine doğru ilerlerken birden yine takip edildiği hissine kapıldı. Döndüğünde yine aynı köpeği gördü. Artık rahatsız oluyordu bu durumdan. Köpeğe dönerek:
-Dostum, senin sorunun ne? Neden beni takip ediyorsun? Tanışıyoruz da benim mi haberim yok, diye sordu.
Köpek sorulardan bir şey anlamamış gibi mahzunca bakmaya devam etti ama ayırılmadı da peşinden. İlerde parkın kenarından geçerken bir bank üzerine oturdu genç, köpek de tam karşısına oturdu. Öğlen yemeği olarak hazırladığı sandviç aklına geldi. Onu köpeğe verirsem belki peşimi bırakır, diye düşündü. Sandviçini çıkardı, bir parçasını kopararak köpeğin önüne koydu. Köpek sevinçle ve iştahla verilen parçayı yuttu ve biraz daha yaklaştı gence. Bu yakınlık ve sevgi gösterisi hoşuna gitti gencin. Bir parça daha, bir parça daha derken tüm öğlen yemeğini köpeğe yedirdi. Köpek her parçada biraz daha yaklaşmıştı. Nihayet köpeğin başı ellerine değecek kadar yakındı. Temiz olup olmadığını bilmediği bu köpeğin başını okşayamazdı. Elini uzattı, geri çekti. Geri çekince köpek mahzunlaştı. Bunun üzerine tüm riskleri alarak köpeği sevmeye başladı. Artık köpeğin onun peşini bırakması imkansız gibiydi. Ardında değil, yanında yürüyordu.
Yola yeniden çıktı ve staj yerine geldi. Pencereden baktı, köpek kaybolmuştu. Hem sevindi, hem üzüldü. Akşama kadar arada bir pencere önünü yokladı. Akşam çıkarken de köpek ortalıkta yoktu ama bir süre sonra yeniden yanına geldi ve eve kadar eşlik etti. Yol boyu konuştu köpekle:
-Senin yüzünden öğlen yemeği yiyemedim, mutlu musun, dedi. Köpek umursamadı bile. Evin önüne gelince köpek yine kapının önünde oturdu ve genç evine girdi.
Pencereye koştu, köpek orada oturuyordu. Şimdi mevsim yazdı ama kışın bu köpek ne yapacaktı kapı önünde. Sabah yine staj yoluna düştü genç. Yaşadığının farkındaydı. Arkadaşları olmadan da yaşadığını fark edebiliyordu. Az sonra yoldaşı yanına gelmişti bile. Bu kez tedbirliydi ve ona ayrı yiyecek almıştı. Parka gelince onu beslemeyi ve onunla sohbete devam etmeyi ihmal etmedi. Bir ay kadar sürdü bu dostluk ve arkadaşlık.
Bir sabah kalktığında köpeği göremedi. Telaşlandı, sağa sola baktı. Yoktu yoldaşı. Nereye gitmişti? Bir başkasının yanında mı dolaşıyordu artık. Ona bir kez bile kötü söz söylememişti ki… Neden gitsindi? Büyük bir boşluk oluştu içinde. Düşünceler içinde parka ulaştı. Bir banka oturdu. Köpek için hazırladığı sandviçi çıkardı. Gözleri doldu. O sırada az ilerde ağaçların arasında bir hareketlilik gördü. Belediye çalışanları bir şey taşıyordu. Koştu, yaklaşınca bunun bir köpek olduğunu fark etti. Telaşla sordu?
-Ne olmuş, neyi var? Ölmüş mü?
Çalışanlardan birisi başını bile kaldırmadan:
-Zaten çok yaşlıymış, gece burada ölmüş, kaldırmaya geldik, dedi.