20 Aralık 2023 Çarşamba

VEDASIZ AYRILIK

 

Semih Karataş

    Son günlerde sadece arkadaşlarıyla zaman geçirirken mutluydu. Arkadaşlarından ayrıldığı anda bir boşluğa düşüyordu. Yirmi yaşına kırk gün sonra girecekti. Yirmi yaşından sonra neler değişecekti ki hayatında. Yaşlar sadece bir zamansal bir semboldü onun için. Gerçek olansa artık büyüdüğü, çocuk olmadığıydı. Ailesiyle çok zaman geçiremiyordu. Sekizinci sınıfta başlayan sınav maratonu onu çevresinden, ailesinden uzaklaştırmıştı. O yıllarda başlayan tempo hiç azalmamıştı. Kütüphaneler, sınavlar, dersler, mezuniyetler hep peş peşe gelmişti. Yine bir mezuniyete doğru yaklaşıyordu. Staj aşamasındaydı. Arkadaşları da zaten hep okul çevresinden kişilerdi. Sekizinci sınıftan beri bu böyleydi. Akraba çocuklarını bile bayramdan bayrama ya görür ya görmezdi. Onun dünyası hep dört duvar arasındaydı. Bu yüzden arkadaşları varken yanında yaşadığını hissediyordu.
    Bu düşüncelerle evine doğru ilerlerken sağından solundan geçen insanları sadece bir görüntü olarak düşünüyordu. Bu telaşlı insanlar ve kendisi var mıydı, yok muydu? Birden takip edildiği hissine kapıldı. Durdu ve geriye döndü. Yaşlı bir kangal köpeğiydi peşinden gelen. Önce korktu ancak zarar verecek gibi görünmüyor, köpek de kendisinden korkuyordu. Umursamamaya çalışarak yoluna devam etti. Bir süre yürüdükten sonra geri döndü ve durdu. Köpek de durdu. Yine aynı gözlerle bakıyor, düşmüş kuyruğunu sallıyordu. Kulakları kesilmiş bu köpeğin boynunda eski bir tasma vardı. Burnunun hemen üzeri ise iyileşmeye dönmüş yaralarla doluydu. Dili dışardaydı ve korkunç dişleri görünüyordu ama nedense korkmadı ondan. Döndü, yine yoluna yürümeye devam etti.
    Evine iyice yaklaşmıştı. Köpek de kapının önüne kadar gelmişti onunla. Hep aradaki mesafeyi koruyarak gelmişti. İçeriye girer girmez pencereye koştu. Köpek halen orda duruyor mu diye merak etti. Köpek, kapının önünde dört ayağının üzerine çökmüş bekliyordu. Ne bulmuştu kendisinde, neden onca insan arasından kendisini takip etmeyi tercih etmişti? Belki de başka biri vardı bu mahallede köpeğin tanıdığı… Perdeyi çekti ve derslerine, işlerine baktı. Birkaç saat sonra da zaten zihninden silinmişti köpek.
    Ertesi gün dışarıya çıktığında hatırladı köpeği. Neyse ki görünmüyordu ortalıkta. Staj yerine doğru ilerlerken birden yine takip edildiği hissine kapıldı. Döndüğünde yine aynı köpeği gördü. Artık rahatsız oluyordu bu durumdan. Köpeğe dönerek:
    -Dostum, senin sorunun ne? Neden beni takip ediyorsun? Tanışıyoruz da benim mi haberim yok, diye sordu.
    Köpek sorulardan bir şey anlamamış gibi mahzunca bakmaya devam etti ama ayırılmadı da peşinden. İlerde parkın kenarından geçerken bir bank üzerine oturdu genç, köpek de tam karşısına oturdu. Öğlen yemeği olarak hazırladığı sandviç aklına geldi. Onu köpeğe verirsem belki peşimi bırakır, diye düşündü. Sandviçini çıkardı, bir parçasını kopararak köpeğin önüne koydu. Köpek sevinçle ve iştahla verilen parçayı yuttu ve biraz daha yaklaştı gence. Bu yakınlık ve sevgi gösterisi hoşuna gitti gencin. Bir parça daha, bir parça daha derken tüm öğlen yemeğini köpeğe yedirdi. Köpek her parçada biraz daha yaklaşmıştı. Nihayet köpeğin başı ellerine değecek kadar yakındı. Temiz olup olmadığını bilmediği bu köpeğin başını okşayamazdı. Elini uzattı, geri çekti. Geri çekince köpek mahzunlaştı. Bunun üzerine tüm riskleri alarak köpeği sevmeye başladı. Artık köpeğin onun peşini bırakması imkansız gibiydi. Ardında değil, yanında yürüyordu.
    Yola yeniden çıktı ve staj yerine geldi. Pencereden baktı, köpek kaybolmuştu. Hem sevindi, hem üzüldü. Akşama kadar arada bir pencere önünü yokladı. Akşam çıkarken de köpek ortalıkta yoktu ama bir süre sonra yeniden yanına geldi ve eve kadar eşlik etti. Yol boyu konuştu köpekle:
    -Senin yüzünden öğlen yemeği yiyemedim, mutlu musun, dedi. Köpek umursamadı bile. Evin önüne gelince köpek yine kapının önünde oturdu ve genç evine girdi.
Pencereye koştu, köpek orada oturuyordu. Şimdi mevsim yazdı ama kışın bu köpek ne yapacaktı kapı önünde. Sabah yine staj yoluna düştü genç. Yaşadığının farkındaydı. Arkadaşları olmadan da yaşadığını fark edebiliyordu. Az sonra yoldaşı yanına gelmişti bile. Bu kez tedbirliydi ve ona ayrı yiyecek almıştı. Parka gelince onu beslemeyi ve onunla sohbete devam etmeyi ihmal etmedi. Bir ay kadar sürdü bu dostluk ve arkadaşlık.
    Bir sabah kalktığında köpeği göremedi. Telaşlandı, sağa sola baktı. Yoktu yoldaşı. Nereye gitmişti? Bir başkasının yanında mı dolaşıyordu artık. Ona bir kez bile kötü söz söylememişti ki… Neden gitsindi? Büyük bir boşluk oluştu içinde. Düşünceler içinde parka ulaştı. Bir banka oturdu. Köpek için hazırladığı sandviçi çıkardı. Gözleri doldu. O sırada az ilerde ağaçların arasında bir hareketlilik gördü. Belediye çalışanları bir şey taşıyordu. Koştu, yaklaşınca bunun bir köpek olduğunu fark etti. Telaşla sordu?
    -Ne olmuş, neyi var? Ölmüş mü?
    Çalışanlardan birisi başını bile kaldırmadan:
    -Zaten çok yaşlıymış, gece burada ölmüş, kaldırmaya geldik, dedi.

19 Aralık 2023 Salı

HAYAT YOLU

Ezgi Budak

… Sizin bu açmış olduğunuz kendi yolunuzda yürürken deneyimledikleriniz ilk insanlardan beridir var olan hayat yolunda yürümemizi kolaylaştıracaktır. Çünkü bir kere dahi olsa her fani bu yolda farklı amaçlar ve kazanımlarla yürümüştür. Tıpkı yirmi tane farklı yolun bir olup da aynı sona ulaşması gibi. Yalnız herkes aynı çabayı harcamaz. Demek istediğim herkes kendine bir yol çizmez. Biraz daha somutlaştıracak olursam, hiçbir bilginiz olmadan en önemli sınavlardan birini sokulduğunuzu düşünün. Zor olurdu. Bu bizim açmış  olduğumuz yollar uzun veya kısa fark etmeksizin derslere benzer. Onlardan öğrendiklerimizle asıl sınava gireriz. Bu da bize hayatta ne denli bazılarımızın başarısız olduğunu açıklar. Bizse onlara kısaca yolsuz deriz. Çünkü soyut bir diyarda zaten açılan bir yolda gidene yolcu denmez. Hem ne zaman lafazanlık somut oldu ki… 

MUTLULUĞUN KANITI

Ezgi Budak

Mutluluk nedir, desem eminim hepinizin bir fikri vardır. Peki, bu hissiniz gerçek mi? Mutluluk belki bir kelebeğin kanadı belki bir ağacın hışırtısı veya bir çiçeğin kokusu… Bu üç noktanın anlamı mutluluk hissimizin her daim öznel olması. Daha ilginci soyut olup da somut olmayı başarabilen sayılı hislerden biri. İnsana mutluluk veren şeyde sevgi, umut ve heyecan varsa o şey somut bir mutluluktur. Bu noktada değinmek istediğim başka bir his var: Sevgi. Sevgi belki bir rüzgârın teninizi okşayışında belki de annenizin saçlarınızı okşamasında olabilir… Bu üç noktayı hatırlarsınız. Bize aslında tüm hislerin öznel olduğunu gösteren üç nokta. Çoğu zaman sevgi mutluluğun anahtarıdır algısı var. Tamamıyla değil tıpkı konuşturma sanatı gibi içinde kişileştirme olsa da biz onu konuşturma olarak alıyoruz. Peki bu hissimiz gerçek mi sorusuna dönecek olursak önce başka bir konuyu açıklığa kavuşturalım: Yalan. Kuşlar, ağaçlar ya da sincaplar yalan söyleyebilir mi? Kendilerine has sesleri oldukça saf ve durudur. Yani bilinçli bir şekilde yalan söyleyen tek canlı insandır. Mutluluğa geri gelelim, daha doğrusu hislere. Bu konuda hayvanlara çok büyük haksızlık yapılıyor. Hayvan besleyenler diyeceklerimi daha iyi kavrayacaktır. Hayvanların da hisleri vardır birçok kişi aksini savunsa da. Her canlı içten içe bir şeyler hisseder. Örneğin benim köpeğim: Kendisi pek kıskançtır. Annemle sarıldığımız an araya girip kendisi de sarılmak ister. Aynı zamanda bunu annemi sevdiği için yapar. Ya da mutlu olduğunda kuyruğunu sallar. Bu durumda hayvanlara duygusuz diyebilir miyiz? 

Buradan çıkaracağımız sonuç: Hayvanlar yalan söyleyemez. Demek ki yalan hissedemezler. Yalan sonradan edinilir fakat duygular doğumdan ölüme kadar hep vardır, istemsizce. Yalanı istemli bir şekilde söylemediğimize göre içgüdülerimizi etkilemez bu. O halde sorumuzun cevabı: Evet, mutluluğumuz gerçek. 

AĞAÇ

Mehmet Çınar Köksal

Belki kurutur seni dertlerin
Belki köklerini de kurutur
Belki de dalın kırılır düşer
Belki gövdeni oyarlar
 
Meyve veren ağaç taşlanır derler
Vermedin ki sen
Taşlanasın
Bunu düşündükçe kalbinde bir yara açılır
Hüzünden dökersin yapraklarını
 
Sorgularsın kendini ben niye böyleyim
Düşünürsün ben kime ne yaptım diye
Belki söylenirsin içten içe derinden derine
Köklerini bilinmeze gömersin
 
Efkârlanırsın esince ılık bir rüzgâr
Keder basar içini
Yüreğine gömdüğün anılar gelir aklına
Ama gelip de konmaz kuşlar dallarına

SİNEK YARASI

 
Emir Baran İpek

Uçuyor hep havada
Pek iş yapmaz aslında
Sakın böyle sanma
Dört duvar arasında
Onun yarasında
 
Düşündüğümüz kurtulmak
Öldürüp atmak
Ama hiç onun çırpınışlarını
Anlamamak
 
Tüm gün uç da uç
Kalbindeki karanlıkta
Alacağınsa bu dünyada
Bir bilet ailenin yanına
 
Yalnız bir kuyuda
Tek başına
Çıkmanın tek yolu
Ölüm olduğunda

OKULDAN GELEMEYEN


Emir Baran İpek

Okula gitmeden bir çocuk
Kardeşinin yanağına
Kondurdu bir öpücük
Geleceğim yakında

Saat geç olmaya başladı
Aileyi telaş sardı
Yavaş yavaş 
Tedirginlik çoğaldı 

Tam o sırada kardeşi 
Yüzünde merakla 
Anne dedi, ağabeyim gelecek mi yakında
Annesi diyemedi
Ağabeyin yolda yakalanmış 
Düşman sularına

Sadece dedi ki
Ağabeyin gelecek yakında
Ya akşama
Ya sabaha

Çocuk gitti coşkuyla
Gelse de oynasam onunla
Ama durdu bir anda
Anne ağabeyim gelince de ona
Versin bir öpücük
Yatağımda yanağıma

18 Aralık 2023 Pazartesi

BENİM DÜNYAM

Hanzade Eligüzel

Takılarım var benim
Hepsi ayrı bir güzel
Bilekliklerim sallanır kolumda
Küpelerim kulağımda

Hele bir de kolyelerim
Hepsi ayrı bir desen
Unutmamalı 
Bileğimdeki bileklik gibi
Ayağımda salınan halhalı


OLMAYAN KARAMSARLIK


Emir Celal Çat

İçimde belki
Vardır bir karamsarlık
Bilmiyorum ama
İçimde var bir karamsarlık
 
Kenara çekilince
Yalnızlık sessizlik
Var galiba var 
Bende bir karamsarlık
İyi günlerimde bile
Var içimde 
Olmayan bir karamsarlık

AKŞAM

Elvin Su Topçu

Nedense akşam olunca 
Çok mutlu oluyorum
Ödevimi bitirip rahatça oturuyorum
Bakıyorum herkes, her şey yerinde
Biraz televizyon izliyorum
Biraz kitap okuyorum

Akşam olunca çok eğleniyorum
Akşam hiç bitmesin istiyorum
Tüm hayatı akşama sığdırmak istiyorum
Ama maalesef sığdıramıyorum


BENİM YAZARLARIM

Alp Mete Akbaş

Exupery, Ömer Seyfettin
Güzel şeyler yazmışlar
Çünkü onlar büyük insanlar
Kitap yazarlar

Küçük Prens, Forsa
Gece Uçuşu, Suç ve Ceza
Kimilerini sonradan okuyacak olsam da
Doğrusu gerçekten büyük insanlar
Bu yazarlar
Çünkü onlar 
Ölseler bile hep yaşarlar