Doğa Uzunpınar
Soğuk bir kış günüydü, sokakta oyun oynayan çocukların mutlu sesleri hemen hemen bütün evlerden duyuluyordu. Bu sesleri duyan yetişkinlerin yüzünde de ayrı bir mutluluk vardı. Kar neredeyse otuz santimetre yağmıştı ama buna rağmen yağmaya devam ediyordu. Sanki çocukların mutluluğunu görünce daha çok yağmak istiyordu.
Dışarda oyun oynayan çocuklardan biri de Ayla’ydı. Ayla, 6 yaşında olan, kahverengi gözlü ve kumral saçlı bir çocuktu. Bir kardan adam yapmaya çalışıyordu. Ancak kendisinden büyükler, sürekli kardan adamını bozuyordu. Ayla da her seferinde bir kez daha yapıyordu. Annesi onu camdan izliyordu ama bir şey söylemiyordu. Bir ara büyükler Ayla’nın kardan adamını tekrar bozdular. Ayla bu kez sinirlenip eline biraz kar aldı. Onu yuvarlayıp bozan kişiye fırlattı. Kar topu attığına bir süre sonra çok pişman olmuştu çünkü bozan kişi, Ayla’nınkinden çok daha büyük bir kar topu almış ve Ayla’ya fırlatmaya çalışmıştı. Ayla kaçarken buzda ayağı kaymış ve yere düşmüştü. Düştüğü an, kardan adamını bozan kişi de o kar topunu suratına atmıştı. Annesi koşarak dışarı çıkmış ve kar altında ağlayan kızını kurtarmaya çalışmıştı. Ayla, kar altından çıktığı zaman halen ağlıyordu ve ayak bileğini tutuyordu. Annesi arabayla Ayla’yı hemen hastaneye götürdü. Ayla, ayak bileğini kırmıştı. Uzunca bir süre hastanede yatması gerekiyordu. Okulu da kaçıracaktı, karı da. Dışarda gülüp eğlenmek varken o, pencereden izliyordu bütün eğlenceyi. Bir hafta boyunca bu böyle devam etti. Bir hafta sonra en yakın arkadaşı onu ziyarete gelmişti. Ayla’nın yüzü, ayak bileği kırıldığından beri ilk kez gülüyordu. O günden sonra en yakın arkadaşı Lina, her hafta onu ziyarete gelmeye başladı. İki ay sonra Ayla hastaneden taburcu edildi. Artık Ayla da Lina’yı ziyarete gidebilecekti. Ayla ve Lina, ilkokulu bitirene kadar en yakın arkadaş olarak kaldılar. Ancak 5. Sınıfa geçerken Ayla’nın babası İngiltere’de bir iş bulmuştu. Oraya gitmeleri gerekiyordu. Ayla okulun son gününde Lina’ya sarılarak ağlamıştı. Lina da ağlamıştı. Ayrılık, onlar için çok acıklıydı.
Aradan yıllar geçti.
Ayla, artık 29 yaşında bir yetişkindi ve bir okul müdiresiydi. Odasında oturuyor ve evrak inceliyordu. Birden kapı çalındı ve içeri önce küçük bir kız, ardından Lina girmişti. Lina’nın ağzı kulaklarındaydı ve gözleri yaşarmıştı. Ayla da çok sevinmişti. Arkadaşını 20 yıldır görmüyordu. İkisi de sevinç gözyaşları ile birbirlerine sarıldılar. Birbirlerinin telefon numaralarını aldılar. Artık yeniden görüşebileceklerdi. Tekrardan en yakın arkadaş olmuşlardı. Birbirlerine anlatacak çok şeyleri vardı. Yirmi yıl boyunca birbirlerinden ayrı iken o kadar çok şey yaşamışlardı ki… Şimdi bunu telafi etmenin zamanıydı.