25 Kasım 2023 Cumartesi

DİNGİNLİK


Emir Celal Çat 

bir boşluktayım 
karanlık bir yerde
yağmurun altında
    düşünüyorum
                 her 
                        gece

üstümü ıslatan yağmur 
                            değil
gözyaşlarım
karanlık 
            bir 
                yerde
                    düşünüyorum
                            dingince


NELER OLUYOR

 Recep Kuzu


Hafta sonu kalkıyorum erken
Hafta içi geçten
Gidecek bir yer bulamıyorum
Neler oluyor hiç anlamıyorum

Tatil filan bir yana
Bir de o girerse araya
Karmaşıklık olur konuda
Sorduğum her şeyi
Hep geçiştirirler neden acaba

Bir türlü büyükleri anlamıyorum
Onların nasıl bir dünyası var bilmiyorum 

DÜZENLİ OLMAK EN GÜZELİ

 Recep Kuzu

Düzenli olmak en güzel
Sıralarsın kategorileri
Hikaye masal şiir bilgi
Hepsi de birbirinden güzeli

Düzenli olmak güzeldir
Her şeyinin yeri bellidir
Aramana gerek yoktur
Hepsi de yerindedir

ZAMAN SAÇMA SAPAN

 
Recep Kuzu
Daha dün emekliyordum
Şimdi okula gidiyorum
Yarın genç olacağım
Zaman nasıl geçiyor anlamıyorum
 
Zaman çok saçma akıyor
Bazen hızlı bazen yavaş gidiyor
Okulda yavaş mesela
Tatilde hızlı
Bu düzen neden böyle ilerliyor

AYRILIK

Reyyan Sibel Teke

Şimdi seninle ayrı yollardayız
Sen başka bir sınıfta 
Ben başka bir sınıfta
Tatsız geçiyor artık her hafta

Sesim soluğum pek çıkmıyor
Yalnız teneffüslerde beraberiz ama
O da bize yetmiyor

KIRIK

Ömer Ali Çamcı

Hayat sürprizlerle doludur
Sapasağlam gittiğiniz bir okuldan
Kırılmış bir kolla dönebilirsiniz
Benim gibi

Hiç hesapta yokken
Kırılabilir bir kol
Ve hayat zorlaşır epey

Elbise giyerken ya da
Tutunurken bir şeylere
Ya da bir iş yaparken
Tek kolla zorlaşır hayat

Ne kadar dikkat etsek de
Gelip buluyor bizi bazen kazalar
Kimi büyük kimi küçük

24 Kasım 2023 Cuma

MERDİVEN

Üner Taha Aydemir

Çıkıyorum basamakları her gün
Her adımda
En azından çıktığımı düşünüyorum
Yanılıyor muyum acaba

İniyor muyum basamaklardan birer birer
Usul usul
Çıkıyor muyum yukarıya
Bu şimdilerde zihnimde
Büyük bir muamma

TERS YÜZ

    Üner Taha Aydemir
    Henüz hayatın başındasın, diyordu etrafındaki insanlar. Daha neler yaşayacaksın, neler göreceksin diyorlardı. Buna benzer cümleler duymaktan usanmıştı ve susuyordu bu tarz sözler duyduğunda. Neler yaşayacaktı, neler görecekti düşünmek istemiyordu bunları. Nefes almak ayrı bir zaman dilimi gerektirseydi ona bile vakti olmayacaktı ihtimal. Günleri, geceleri hep aynı yoğunlukla geçiyordu. Ödevlerin biri bitmeden diğeri veriliyor, sınavların birinin sonucu açıklanmadan diğerinin tarihi ilan ediliyordu. Çok fazla yorulduğunda, bunaldığında yaz tatilini ya da şubat tatilini düşünüyordu ama düşünmek, hayal kurmak için bile vakti yok gibiydi. Lisenin bitmesine iki senesi vardı daha ve liseye başlayalı da iki sene olmuştu. Dik ve uzun bir merdivenin tam ortasında hissediyordu kendisini. Çıkıyor muydu merdiveni, iniyor muydu merdivenden bilemiyordu. 
    Okullar başlayalı henüz birkaç ay olmuştu ama şimdiden klasikleşmişti günler haftalar. Yine bir pazartesiydi ve yine geçen haftanın yorgunluğu üzerinde okul yoluna düşmüştü. Okula giderken ya da okuldan dönerken gördüğü araçlar, market vitrinleri, yanından geçen insanlar… hepsini zihni ezberlemişti. Yeni bir yüze rastlamak ya da yeni bir vitrin görmek bile imkansız gibiydi bu hayatın içinde. Okulu uzaktan görünmüştü, biraz sonra soldaki sokaktan aynı okulda eğitim gören iki öğrenci çıkacaktı. Okul kapısına vardığında coğrafya öğretmeni ile karşılaşacaktı. Bu düşüncelerle ilerlerken birine çarptığını hissetti. Oysa az önce yol boştu. İrkildi, geri döndü ve çarptığı kişiye baktı. Kendisiyle aynı yaşlarda biriydi. Bir yerlerden tanıyordu bu yüzü. Akraba mıydı, daha önce aynı sınıfta bulunmuş muydu? Hızlıca zihnini taradı ama sorularına cevap bulamadı. Ne kadar aşina bir yüzdü bu. Kendisini toparladı ve okula ulaştı. Arada bir geriye dönüp bakmayı ihmal etmedi ancak kaybolmuştu kendisine çarpan çocuk. Gerçekten bu olmuş muydu? Gerçekten kendisine biri çarpmış mıydı? Yoksa aşırı yorgunluğun etkisiyle mi yaşıyordu bunları? Kimdi o?
    Sırasına geçti, ilk dersi matematikti. Her şeyi unutarak yeniden günlük hayatına döndü. Sorulara cevap verdi, rakamlarla cebelleşti, problemlerle boğuştu. Teneffüslerin birine çıktıysa diğerine çıkmadı. Öğlen arasında kantinden aldığı çayı elinden kaydırarak dökmüştü ama neyse ki üzerine denk gelmemişti. Bunun dışında farklı bir şey yaşamamıştı yine gün boyu okulda. Akşam yakındı ve son zille okuldan ayrılacaktı. Yine aynı yüzler, yine aynı yollar ve manzara ile evine dönecekti. Sabah yaşadığı olay çoktan silinmişti hafızasından.
    Okul bahçesinden dışarıya çıktı birkaç adım attı. Sınavlar yaklaşmıştı. Bu sene ilk kez derslerine giren öğretmenler acaba ne sorardı, nasıl sorardı? Endişe duyacak oldu ama buna vaktinin olmadığını hissetti ve adımlarını hızlandırdı. Sabah çarpıştığı yere gelince yola, sağa sola iyice baktı. Bir kez daha aynı şeyi yaşamak istemiyordu ve ilerledi. Birkaç yüz metre sonra önündeki taşlara istemsizce bakarak ilerlerken küçük bir sarsıntıyla çantasının sırtından kaydığını hissetti. Yine birine çarpmıştı ve başını döndürüp baktığında aynı çocukla göz göze geldi. Bir yerlerden tanıyordu bu yüzü. Akraba mıydı, daha önce aynı sınıfta bulunmuş muydu? Hızlıca zihnini taradı ama sorularına cevap bulamadı. Bu küçük kaza onun için bir sorun değildi. Eve de yaklaşmıştı zaten. Birkaç adım atmıştı ki az önce kendisine çarpan çocuğun seslendiğini duydu. Döndü, ismiyle hitap ediyordu kendisine. Birkaç adım daha atıp yeniden döndü, ardında kimse yoktu. Durdu ve sağa sola baktı, etraftakiler her gün gördüğü insanlardı. 
    Evine ulaştı, ödevlerini yaptı, gece hayli ilerlemişti. Ertesi günkü derslerin hazırlığını yaptı, uyudu, uyandı, kahvaltısını hızlıca yaptı ve yeniden okul yoluna koyuldu. Okulu uzaktan görünmüştü, biraz sonra soldaki sokaktan aynı okulda eğitim gören iki öğrenci çıkacaktı. Okul kapısına vardığında coğrafya öğretmeni ile karşılaşacaktı. Boş yolda ilerlerlerken karşıdan şarkı söyleyerek gelen birini fark etti. İlk kez okul yönünün tersine doğru bu saatte gelen birini görüyordu. Şarkı söyleyen çocuk iyice yaklaşmıştı ve sanki kendisini görmüyordu. Kendisine çarpacak kadar yaklaştığında yolunu hafif değiştirmeye çalıştı ancak çok geç bir hamleydi. Çarpışmanın etkisiyle sendeledi ve yere düştü. Şarkının melodisi ve sözleri yakından, çok yakından geliyordu. Etrafta kimse yoktu. Yerden doğrulmaya çalışırken şarkının kendi kafasından geldiğini hissetti. 


23 Kasım 2023 Perşembe

SESİNİ BEĞENMEYEN KAPLAN

 Elif Erva Candan


Küçük bir Kaplancık varmış. Çok tatlı minik bir Kaplancık. Herkes çok severmiş onu ama bir eksiği olduğunun farkındaymış. Yaşı gelmiş geçiyormuş. Tüm yaşıtları kükrüyor, ava bile çıkıyormuş ama o, yavru kediyi andıran sesiyle kükreyemiyormuş. Kükremeye kalkıştığında da etrafındakiler gülüyormuş ve tatlılığının sebebi de aslında buymuş. Gerçekten bu haliyle tatlıymış ama o tatlı olmak yerine güçlü ve asil olmak istiyormuş. 

Bir gün bu duruma bir çare bulmak gerektiğini anlamış. Bu konuda bir şeyler yapmalıymış. Ormanın bilginine gitmeye karar vermiş. Yolda bir tavşanla karşılaşmış. Korkmuş açıkçası tavşandan. Kükremeye kalkmış kedi gibi sesiyle. O anda tavşan kahkaha atmış:

-Demek sen meşhur tatlı kaplansın… İlk duyduğumda inanmamıştım, gerçekmiş meğer diyerek güle güle zıplayarak uzaklaşmış. Bizim Kaplancık daha da üzülmüş bu sözlere. Neyse, demiş içinden ve bilgenin yaşadığı ağaç kovuğuna ulaşmış. Orman bilgini bir sincapmış. Orman bilgini dikkatle Kaplancık’ı dinlemiş ve sonunda ona demiş ki:

-Tatlı kaplan, sen bu halinle de güzelsin ancak kendi türünde olanlar gibi olmak istiyorsun. İki tepe ilerde bir dere var. Yedi gün boyunca o dereden gün doğarken su içersen kendi türünün sesine kavuşabilirsin, demiş. 

Kaplancık o gün geceyi uyumadan geçirmiş. Sabahın ilk saatlerinde ilk suyunu içmiş. Daha sonraki kalan altı gün için ise derenin kenarında uyumayı tercih etmiş. Bu durum ihmale gelecek gibi değilmiş kendisi için. İki, üç, dört, beş derken sonunda yedinci güne ulaşmış ve yedinci gün suyu içtikten sonra göğsüne derin bir nefes çekip kükremiş. Öyle kükremiş, öyle kükremiş ki ormanda ağaçlardan kuşlar havalanmış. Uçurumlardaki taşlar, topraklar yuvarlanmış sesinin gürültüsünden.  Az kalsın, sesinden kendisi bile korkacakmış. Çok mutlu olmuş. 

Artık eski mekânına dönmenin zamanı gelmiş. Sesi gürleşince yürüyüşüne bile bir asalet geldiğini seziyormuş. Dönüş yolunda daha önce kendisiyle alay eden tavşana rastlamış. Tavşan, dişlerini göstererek gülecek gibiyken Kaplancık derin bir nefes almış ve basmış kükreyişi.  


ON KASIM

Hanzade Eligüzel
On Kasım gelince
Atam geliyor aklıma
Sorunlarımızı çözen
Atam geliyor aklıma

On Kasım sabahı uyanınca
Hemen geldi aklıma
Bizi hep mutlu eden
Kendisi sonsuzluğa giden
Atam geldi aklıma