30 Eylül 2023 Cumartesi

ORMAN SESLERİ

 Tülay Mustafaoğlu

Kuşların sesi ne güzel doğada
Yaprakların hışırtısı ne güzel
Doğada yaşayan her şey arkadaşım
Sanki bazıları kardeşim
Beni görünce
Coşuyor hepsi birden
Büyük bir koro gibi


28 Eylül 2023 Perşembe

SALINCAK

             Fatıma Meryem Er, Akın Eliş

Dünyaya geleli bir sene olmuştu ve artık annesini, babasını, ablasını tanıyordu. Hatta ara sıra ziyarete gelen insanları da tanıyor ancak bazen hiç tanımadığı birileri geldiğinde korkuyor, ağlıyordu. İlk zamanlar çok zor olmuştu onun için sadece tavanı izlemek, birilerinden yardım beklemek. Annesi onu kucağına almak için üzerine eğildiğinde yüzü kocaman görünüyordu veya babası onu kucağına aldığında kendini kuş gibi yukarılarda hissediyordu. Artık alışmıştı bu durumlara zaten kendisi de sürünmekten kurtulmuş küçük küçük adım atabiliyordu. Susadığını, acıktığını, terlediğini haber verebiliyordu büyüklerine. Ablasının bakışlarından önceleri çok korkuyordu. Yanında kimse yokken ablası gelip dakikalarca kendisini izliyordu ama artık onun da kendisini sevdiğini anlamıştı.

İlk aylarda ev çok sıkıcıydı ta ki bir gün annesi onu anneannesine götürünceye kadar. Güneş ilk kez tenine değdiğinde nasıl ısınmış, korkmuş ve ağlamıştı. Şimdi ise güneşi seviyordu. Ona göz kırpıyordu. Güneş görünmez olup da her yer karardığında üzülüp ablasını arıyordu gözleri.

Epeydir hareketli bir hayat yaşıyordu. Sabah annesi, karnını doyurduktan sonra arabasına yerleştirerek yola çıkıyordu ve akşama kadar anneannesinde vakit geçiriyordu. Anneannenin evi masal gibiydi. Dedesi arada bir kayboluyor, bazen de yanağından makas almayı ihmal etmiyordu.

Anneanne güçsüzdü dedesine göre. Bazen kendisini taşırken zorlandığını hissediyordu.

Güneşli bir öğle vakti, anneannesi ve dedesiyle dışarıya çıktılar. Bazen dedesi taşıyordu onu bazen anneannesi. Sonunda kuş ve çocuk seslerinin çok olduğu yeşil bir alana geldiler. Kendisinden daha küçük kimse yoktu etrafta. Çocuklar, kadınlar, amcalar önünden geçiyor, korkuyordu. Ağlayacak gibi olduğunda anneannesi onu pışpışlıyordu.

Sonunda anneannesi onu yatağına benzeyen ama daha küçük, salınan bir yere oturttu ve belinden de bağladı. Bir yandan tek eliyle tutuyor bir yandan sallıyordu ama düşmekten korkuyordu. Birkaç kez sallandıktan sonra artık anneannesi tutmayı bırakmış, yanındaki bir teyzeyle sohbete dalmıştı. Buraya etraftaki insanlar park diyordu. Kendisi henüz konuşamıyordu ama parkta olduğunu anlamıştı. Birkaç kez daha salındıktan sonra yüreği ağzına gelmişti, uçuyor gibiydi ama düşecek gibi ileri ve geri sallanıyordu. Ağlamaya başladı. Anneanne hemen salıncağı yavaşlattı ve elini tutarak pışpışladı. Artık kendisi de bu işten keyif almaya başlamıştı.

Dakikalarca sallandı. Bazen hızlı, bazen yavaş. Eve dönüş yolunda uyumuş olmalı ki akşam gözlerini açtığında annesini gördü karşısında.

Acıkmıştı.

BASKET TOPUM

Meryem Er

Her sabah uyanınca
Göz göze geliyoruz basketbol topumla
Hiç uyumadan günlerce
Nasıl zıplamayı beceriyor anlamıyorum
 
Hiç küstüğünü görmedim bana
Ne zaman atsam potaya
Dönüp geri geliyor bana
Hem de zıplaya zıplaya

BİR SONBAHAR HİKAYESİ


         Akın Eliş

Mert’le eve doğru yürüyorduk, ikindi vaktiydi. Evimiz biraz tepede olduğu için birkaç yokuşu tırmanmamız gerekiyordu. Son yokuşu çıktıktan sonra yorulduğumuz için evimize yakın yerde bulunan banklara oturmuştuk. Biraz dinlenecek, biraz da sohbet edecektik ki… Bir sesle irkildik:

-Pancarcıııııı…

Sonbahar başlamıştı ve turşu sezonu açılmıştı şehrimizde. Pancar dallarından yapılan “dal turşusu” ya da pezik turşusunun kurulmasının tam zamanıydı ve satıcılar ortaya çıkmaya başlamıştı demek ki.

Önce anlamadık, sesin nereden geldiğini bulmaya çalıştık. Garip bir kamyonetten geliyordu bu ses ve bütün mahalle bir kez daha inledi:

-Pancarcıııı…

İkimiz birden araca baktık, kamyonetin üzerinde “racer” yazıyordu. Üzeri pancar yüklüydü. Her tarafı led lambalarla süslü kamyonet adeta başka bir çağdan gelmiş gibiydi ama etrafındaki teyzeler, amcalar, nineler bizim çağımıza aitti.

Mert’le oturduğumuz banktan kalkarak biraz daha yakından incelemeye çalıştık etrafımızda olup bitenleri. Arada bir aynı ses kulakları tırmalıyor, kuşları bile ürkütüyordu:

-Pancarcı…

Pancar satan kişilerin giyimleri ve tavırları da bir başka gelmişti ikimize. Üzerlerinde sporcularınkine benzer atletler vardı ve çok iri kasları vardı.

Önümüzde ufo gibi bir kamyonet, üzerinde başka bir ülkeden gelmiş gibi satıcılar ama etrafında bizim komşular…

Mert’le birbirimize baktık ve gülümsedik.

MUSTAFA KEMAL TUTKUSU





Umut Bulut

Mustafa Kemal tutkusu
Yitirilmiş kasımlarda açan umuttur
Bir baştır vazgeçilmeyen.

Mustafa Kemal tutkusu
Çanakkale’de
Sivas’ta Ankara’da
Yurdun dört bir yanında duyulur

Bir sonsuzluktur
Bitip yitmeyen tutku
Mustafa kemal tutkusu

DOSTUM

 
Metehan Ersoy
Bazen haftalarca görmesem de bakışlarını
Yüzünde bir buruşukluk görürsem üzülürüm
Ben de istiyorum oysa geçsin
Sadece seninle her günüm
 
Görmediğimde seni bir gün sanma ki unuttum
Seninle gezmeyi seviyorum ben şen sokaklarda
Seninle yaşamış olsam da küçücük kazalar
Sen bahar ve yaz günlerinin dostusun
Bisikletim, sevgili dostum.



YASTIK

 İdil Karaman
Bu sabah sarılma yastığıma sarılırken
Ona sordum:
Alarmın sesi sence de çok iğrenç değil mi?
Yastığım bana daha sıkı sarıldı:
O zaman gitme bugün okula, dedi.

27 Eylül 2023 Çarşamba

TUHAF EVREN

Meva Vural
Binbir tane nokta
Parlıyor bütün her şey
Kimi soğuk kimi sıcak
Hepsi birbirinden güzel
Bilmem kaç bin gezegen
 
Hepsini izliyorum
Satürn Mars Neptün
Hepsi sanki bir bütün
Karadelik senin yüzünden
Yok olacak hepsi bir gün


BENİM SONUM


 









Elif Erva Candan

Bilgisayarım da açık telefonum da
Uykum var yatmak istemiyorum ama
Ne bu oyunlar ne uygulamalar
Hepsi sonsuz ve sınırsızlar
 
Bazen sıkıyor bazen eğlendiriyor
Dost mu düşman mı anlamadım
İyi mi kötü mü bilemedim
Bilgisayarım, telefonum
Hep yanımda teknolojik araçlar
Ne olacak benim sonum

VAKTİNDE GEL

 



Semih Karataş
Geldiğinde sen unuturum her şeyi
Sabah saatleridir seni benden götüren şey
 
Çağırdığımda gelmezsin
Gelmemen gerektiğinde sarılırsın kollarınla
Gece olunca çalmadan kapımı
Dalarsın ayakucumdan
 
Diyorlar ki boyun uzamış
Bilmiyorlar senin sayende
 
Unutturuyorsun her şeyi
Ve bambaşka bir dünyaya götürüyorsun beni
Uyku,
Bazı zamanlar bana çok lazımsın