28 Eylül 2023 Perşembe

SALINCAK

             Fatıma Meryem Er, Akın Eliş

Dünyaya geleli bir sene olmuştu ve artık annesini, babasını, ablasını tanıyordu. Hatta ara sıra ziyarete gelen insanları da tanıyor ancak bazen hiç tanımadığı birileri geldiğinde korkuyor, ağlıyordu. İlk zamanlar çok zor olmuştu onun için sadece tavanı izlemek, birilerinden yardım beklemek. Annesi onu kucağına almak için üzerine eğildiğinde yüzü kocaman görünüyordu veya babası onu kucağına aldığında kendini kuş gibi yukarılarda hissediyordu. Artık alışmıştı bu durumlara zaten kendisi de sürünmekten kurtulmuş küçük küçük adım atabiliyordu. Susadığını, acıktığını, terlediğini haber verebiliyordu büyüklerine. Ablasının bakışlarından önceleri çok korkuyordu. Yanında kimse yokken ablası gelip dakikalarca kendisini izliyordu ama artık onun da kendisini sevdiğini anlamıştı.

İlk aylarda ev çok sıkıcıydı ta ki bir gün annesi onu anneannesine götürünceye kadar. Güneş ilk kez tenine değdiğinde nasıl ısınmış, korkmuş ve ağlamıştı. Şimdi ise güneşi seviyordu. Ona göz kırpıyordu. Güneş görünmez olup da her yer karardığında üzülüp ablasını arıyordu gözleri.

Epeydir hareketli bir hayat yaşıyordu. Sabah annesi, karnını doyurduktan sonra arabasına yerleştirerek yola çıkıyordu ve akşama kadar anneannesinde vakit geçiriyordu. Anneannenin evi masal gibiydi. Dedesi arada bir kayboluyor, bazen de yanağından makas almayı ihmal etmiyordu.

Anneanne güçsüzdü dedesine göre. Bazen kendisini taşırken zorlandığını hissediyordu.

Güneşli bir öğle vakti, anneannesi ve dedesiyle dışarıya çıktılar. Bazen dedesi taşıyordu onu bazen anneannesi. Sonunda kuş ve çocuk seslerinin çok olduğu yeşil bir alana geldiler. Kendisinden daha küçük kimse yoktu etrafta. Çocuklar, kadınlar, amcalar önünden geçiyor, korkuyordu. Ağlayacak gibi olduğunda anneannesi onu pışpışlıyordu.

Sonunda anneannesi onu yatağına benzeyen ama daha küçük, salınan bir yere oturttu ve belinden de bağladı. Bir yandan tek eliyle tutuyor bir yandan sallıyordu ama düşmekten korkuyordu. Birkaç kez sallandıktan sonra artık anneannesi tutmayı bırakmış, yanındaki bir teyzeyle sohbete dalmıştı. Buraya etraftaki insanlar park diyordu. Kendisi henüz konuşamıyordu ama parkta olduğunu anlamıştı. Birkaç kez daha salındıktan sonra yüreği ağzına gelmişti, uçuyor gibiydi ama düşecek gibi ileri ve geri sallanıyordu. Ağlamaya başladı. Anneanne hemen salıncağı yavaşlattı ve elini tutarak pışpışladı. Artık kendisi de bu işten keyif almaya başlamıştı.

Dakikalarca sallandı. Bazen hızlı, bazen yavaş. Eve dönüş yolunda uyumuş olmalı ki akşam gözlerini açtığında annesini gördü karşısında.

Acıkmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder