11 Mayıs 2024 Cumartesi
HER ÇOCUĞA AİT BİR MELEK
ANNECİĞİM CANIM BENİM
EVİMİZDEKİ MELEK
DÜNYALAR KADAR
Sen benim neşe kaynağım
Sevgi ışığımsın
Şu küçücük hayatımın
En güzel anlamısın
Ben çiçeklerinden bir çiçek
Ben onlarca çocuğundan biri
Seni en çok seven
Senin kızınım
Senin olduğun evde
Huzur var, mutluluk var
Seviyorum anne seni
Dünyalar kadar
EN SEVDİĞİM
Ömer Kerem AYDEMİR
Nasıl başlasam bilemiyorum
Seni düşünmeye başlayınca
Kelimelerim kaçıyor sağa sola
Sensiz ne önemi var dünyanın
Sensin benim için durmadan çabalayan
En güzel yemekleri soframa koyan
Beni okula hazırlayan
Sınavlara çalıştıran
Her okul dönüşü beni karşılayan
Annemsin
En sevdiğimsin
ANNEM İÇİN
Ömer Ali ÇAMCI
Benim için dünyadaki
En güzel varlıksın
Varlığımın sebebi
Benim biricik annemsin
Sen benim için her şey yapıyorsun
Ben de senin için her şey yapmaya çalışırım
Yeter ki yüzünden gülücük eksik olmasın
Yeter ki oğlum diyen sesin
Hep evimizde çınlasın
Seninle anlamlı evimiz
Seninle evimiz tertemiz
Sen olmasaydın anne
Ne yapardık biz
İYİ Kİ…
Mustafa Aktaş
Bu kocaman dünyada
Sadece ben değil
Babam kardeşim
Hatta öğrencilerin bile
Ne yapardı bilemiyorum
Sen olmasan çoğu işim
Yarım kalır
Yarım kalır çocukluğum
Yarısında bile olamam
Bulunduğum yerin
Sen bana oğlum dediğinde
İçimden neşeli bir kuş havalanıyor
İyi ki varsın
İyi ki annemsin
ANNEM
Evimizin en değerlisi sensin
Sen olmasan anlamı yok bu evin
Kapıyı açtığımda görmek istediğim
İlk kişisin
Sensin ödevlerimde bana yardımcı olan
Kahvaltımı hazırlayan
Beni okula yollayan
Bir çiçeği büyütür gibi
Büyütüyorsun beni
Yarınlara hazırlıyorsun
Ben nasıl sevmem annemi
9 Mayıs 2024 Perşembe
İYİ Kİ VARSIN
Seni sevenler kadar
Senden nefret edenler de var
Ben seni sevenlerdenim
Fakat bu sevginin de bir sınırı var
Kimileri sensiz gün geçirmiyor
Kimileri yemek yemiyor senin yüzünden
Kimileri krize giriyor
Senin yokluğunu düşünmek kötü
Her anı seninle geçirmek de kötü ama
İyi ki varsın yine de
Çantamdaki çikolata
BİR PAZARTESİ SABAHI
Atıf Kaan Salar, Akın Eliş
Yaz gecikmişti. Soğukların ardı arkası kesilmiyordu. Normalde bu aylarda insanlar tatil planlarına başlardı fakat kimsenin tatil planı yaptığı yoktu. Okullar da bir türlü tatil olmamıştı zaten. Okul sıkıcı hâle gelmişti. Bu durum öğretmenlerin yüzlerinden bile belliydi. Derse geç geliyorlar, konuya geç giriyorlar, ders anlatırken iştahsız davranıyorlardı. Hatta ödev vermekten bile usanmıştı bazıları. Dönem başında sayfalar dolusu ödev veren matematik öğretmenine bazı işgüzar öğrenciler hatırlatmasa ödev vermeyi unutarak çıkıyordu sınıftan. Dönem başında haftada bir kitap okumak gerektiğini söyleyen ve her pazartesi özet isteyen Türkçe öğretmeni, haftalardır kitaplardan bahsetmiyordu. Beden eğitimi dersinde bile aynı durum söz konusuydu. Resim öğretmeni dönem başında boya setleri, resim defteri aldırmıştı ama onun da ödev verdiği yoktu. Okulda zaten müzik öğretmeni yoktu.
Yine bir pazartesiydi işte. Devamsızlıklar da artmıştı. Her sınıfta, her gün okula gelmeyen en az beş kişi oluyordu. Ayrıca raporlu, izinli öğretmensiz gün yok gibiydi. Okulu aksatmayan tek kişi kantinciydi. O da işlerin yavaşlığından şikayet ediyordu. Kantinci de usanmıştı. Bir tostu yapması bazen bir ders sürebiliyordu. Devamsızlık yapıp, okula gitmesem mi acaba, diye aklından geçirdi. Annesine seslendi:
-Anne ben bugün okula… Daha cümlesi bitmeden annesi:
-Kahvaltın hazır, çantanı da ben hazırladım. Birazdan servis gelecek, dedi.
Kaçış yoktu. Oysa başka anneler çocukları yorulmasın diye kendileri göndermiyordu okula. Hatta bir de ödev var mı, diye çocuğunun arkadaşlarını arıyorlardı. Çaresizdi. Gitmesi gerekiyordu okula.
Hızlı bir kahvaltıdan sonra sokağa indi, servis tenhaydı. Okula ulaştı. Yol boyu sağı solu izledi. Okul çıkışı neler yapabileceğini hesap etti. Yapacağı bir şey yoktu. Bu düşüncelerle okula ulaştı fakat okul bahçesinde kimse yoktu. Belki de geç kalmıştı ve tören bitmişti. Dönüp geriye baktığında serviste de kimsenin kalmadığını gördü. Ne zaman inmişti bu öğrenciler ne zaman sınıflarına gitmişlerdi? Şaşkındı. Apar topar servisten indi. Öyle şaşkındı ki servisin kapısını kapatmayı unuttu. Okula iyice yaklaşınca sınıf penceresinde arkadaşlarını gördü. Gülüyorlardı. Hatta öğretmen de pencereden bakıyordu. Koşarak merdivenleri çıktı. Sınıfın kapısına gelince derin bir nefes aldı. Kapıyı tıklattı fakat içerden ses gelmedi. Bir kez daha kapıya vurdu, yine içerden ses gelmedi. Aynı eylemi üçüncü kez yapınca doğrudan doğruya kapıyı açtı. Şaşkınlıktan az kalsın dilini yutacaktı. Sınıf boştu. Acaba başka bir sınıfa mı geçmişlerdi şaka yapmak için? Öğretmen de vardı, niye öğretmen alet olsun ki bu şakaya? Sınıfa girdi. Sessiz, terk edilmiş şehirler gibiydi sınıf. Cuma gününden kalma yazılar vardı tahtada. Diğer sınıflara baktı, onlar da boştu. Tekrar sınıfına geldi, az önce arkadaşlarını gördüğü pencereye doğru ilerledi. Pencere açıktı. Pencereden başını dışarıya uzattı, tüm okul bahçedeydi. Arkadaşlarına el salladı. Arkadaşları da kendisine el salladı. Öğretmenlerden dönüp bakanlar oldu. Hiçbir şey anlamamıştı bu işten. Çantasını sırasına bıraktı. Hızla merdivenlerden indi. Okulun kapısını açtığında artık gücü tükenmişti. Bahçe boştu.