17 Ocak 2025 Cuma

MERDİVENLİ HAYAT

Akın Eliş

Dünyaya bir baksanıza, dünyada yaşayan insanlara. Özellikle Batı’da yaşayan insanlara. Batı’da her şey adaletli, demokratik, diyoruz. Peki ya ne kadar adaletli ve demokratikler? Kendilerini bütün dünyaya böyle tanıtmışlar, kendilerinin reklamını dünyaya pazarlamışlar ve bunu yaparken en iyi biçimde yapmış olmalılar ki neredeyse hepimiz onları bu özellikleri ile tanıyoruz. Oysa bu dünyanın neresinde olursa olsun insan, değil dünyada, evrende en acımasız canlıdır. Ülkeler, kıtalar, farklı kültürler insanın acımasız yönünü ortadan kaldırmamıştır hiçbir çağda. İnsan, çoğunlukla kendisinden başkasını düşünmez hatta kendisiyle aynı düzeydeki bir insanı ezip onun üstüne çıkmak ister. Bu insanlığın kanunu olmuştur. O yüzden eşitlik, demokratiklik, adalet gibi kavramlar hiçbir zaman, hiçbir çağda tamamıyla dünyada uygulanamamıştır. 
Her zaman insanlar arasında bir sınıflandırma vardır. Bir merdiven vardır ve o merdivende herkesin oturabileceği basamak bellidir. Orda herkes yerini bilir ama hiçbir zaman yerinden memnun olmaz. Kimi bu basamakların altındadır kimi üstündedir, bu merdivende bulunanların tek ortak noktaları amaçlarıdır. Amaç ise aynıdır: En üst basmakta olmak. Bu merdivenin basamaklarını çıkmak için ise bulunduğunuz basamağın bir üstündeki insanlarla iyi geçinmeniz ve onlarla iyi anlaşmanız en geçerli kuraldır. Ya da basamakların üst kısmında tanıdığınız birilerinin olması gerekir. Bu amacı gerçekleştirirken de kendinizi bir üst basamakta bulunan insanlara iyi tanıtmanız gerekir, yani onların sizi olumlu yönlerinizle tanıması lazımdır ama insan acımasız bir canlıdır. Sizin bir basamak üstünüzdekiler çoğunlukla sizin iyi yaptığınız şeyleri ufak bir tebrikle geçiştirirken küçük bir hatanızda sizi silerler, unuturlar, görmek istemezler. Hatta ellerinden geliyorsa bulunduğunuz yerden bir alt basamağa iteklerler. 
Siz, kendinizi bir basamak üsttekilere ne kadar iyi tanıtırsanız tanıtın ve ne kadar üst basamağa layık olursanız olun; onlar, kendilerinden alt basamaktakileri her zaman eksiklikleriyle, üst basamaktakileri ise en olumlu yönleriyle görürler çünkü kendilerinin de üst basamağa çıkması bu bakış açısına bağlıdır. Bu bakış açısına sahip olmayanlar aynı basamakta beklemeye mahkûmdur. 
Bu basamakları tırmanırken eğer merhametli yani sizi ezip kendisi üst basamaklara çıkmak istemeyen biriyle karşılaşırsanız onun kıymetini bilin. Eğer siz de onun gibiyseniz bu merdivenli hayata 1-0 önde başlarsınız ve bir yol arkadaşınız olur. Zorluklar, zorbalıklar da yine olur ancak sizi anlayan, sizinle aynı düşünen birisiyle yol yürümek bu zorluklara göğüs germenize katkıda bulunur ve size güç, inanç, azim verir. 

14 Ocak 2025 Salı

GÜNEŞİN DOĞDUĞU YER

Hayrettin Eymen Bulut

Deli değilim divane değilim
Sayı saymayı da iyi bilirim
Haftanın sekizinci günündeyim
Alt tarafı bir çıkmaza girmişim

Güneşin doğduğu yer
Seslerim bu dizelerim
Ben böyle seslenirim
Bilmediğim bir gündeyim

SÖZ GELİŞİ


Hayrettin Eymen Bulut

Sence de bu sözler 
Biraz ağır değil mi
Söz gelişi söylenenler yürekten gelmiş gibi
Konuşmamdan tam olarak anlaşılmıyor belki
Yalnız sevinme 
Benim konuştuklarım söz gelişi değil ki

SOĞUK GÜNEŞ

Hayrettin Eymen Bulut

Hep soğuk değildir belki de
Kar insanı kendine ısındıramaz mı
İnsana sıcak davranıp 
Kendi soğuğunu saklayamaz mı

Lav soğuk biri gibi
İnsanı kendinden soğutamaz mı?
Buharlaştırmayıp yağmurları 
Donduramaz mı

Buzlar sıcak
Ateşler soğuk olamaz mı
Ay 
Soğuk olmaya mı mecburdur hep
Rüyalara mı mahsustur soğuk güneş

11 Ocak 2025 Cumartesi

KOCA AĞAÇ

Üner Taha Aydemir

Yine buradayım karşındayım
Koca ağaç acımasız ve heybetli 
Geriye sadece ben mi kaldım
Neden çağırdın beni

Mahkûmun kaçmasını engellemenin
En iyi yolu
Öğrenmemesidir demiştin
Zindanda olduğunu
Peki ben neredeyim koca ağaç?

Çok soğuk üşüyorum
Hava değil soğuk olan
İnsanlar ve hayat
Geriye sen kaldın soğuk olmayan 

Onlar da istiyor aslında
Beni bitirmeyi
Sinsice ama
Değiller senin gibi

Karşındayken kifayetsiz kalıyor kelimeler 
Sadece gürültüden ibaretler
İnsanın sevdiğinin yanında
Gerek kalmaz konuşmasına
Ama ben seni seviyor muyum acaba

Duygularımı anlatacak kadar efsunlu değildi
Belki de kelimelerim
Fakat ruhunu sallayacak kadar
Derindi hissettiklerim

Karşındayım koca ağaç
İşte burada
Cevap vermek için kaçınılmaz olana
Sormuştun bana
Ne için varsın bu dünyada
Ama hakiki bir soru kalkmaz ortadan
Bulunmuş bir cevapla

Sakın kızma bana
Artık haiz değilim duygulara
Senden bana umut değil
Elem inecek
Galiba beni sen değil
Hissettiklerim bitirecek

SORULAR

 

Ayşegül Yıldız

Aklımdaki sorular hiç bitmiyor
Birine cevap bulsam
Diğerine bulamıyorum
Günün herhangi bir saatinde
Kendimi soruların içinde buluyorum

Bir gün bitecek mi sorularım
Bu da bir soru
Cevabını bilmiyorum

OYUN

 


Eymen Çam

Her şeyin bir anlamı olduğunu söylüyorlar
Bazı şeylerin anlamını bulamıyorum
Mesela arkadaşlarımla oynadıktan sonra
Oynadığımız şeyleri düşünüyorum
Gülüyorum
Anlam veremiyorum
Oyunların anlamı ne
Bir türlü çözemiyorum
Yine de kendimi oynamaktan beri tutamıyorum
Anlamak için kafa yoruyorum
Kafamın boşa çalıştığını görüyorum
Oyunların anlamını 
Sadece oynarken buluyorum

ARKADAŞ

 

Yusuf Kerem Acar

Arkadaştan yana bahtım çok açık
Her yerde var bir arkadaşım
Ama hepsi aynı değil 
Kimileriyle uzak kimileriyle yakın

Mahallede olan arkadaşlarım haftada bir
Okulda olanlarla her gün görüşüyorum
Onlar benimle görüşmekten mutlu mu bilmem
Ben onları gördüğümde seviniyorum

Bir de ağabeyim var evde
Arkadaşım değil ama arkadaştan farksız
Onunla da güzel vakit geçiriyorum
Düşünüyorum o olmadan
Hayat ne kadar olurdu tatsız 

Arkadaşsız hayat düşünemiyorum
Yalnız bir çocukluk yaşayanlara 
Sabırlar diliyorum

YAZAMIYORUM

İsmet Çınar Altuntaş

Bazı zamanlarda yazmak için 
Bir şeyler bulamıyorum
Düşünüyorum, taşınıyorum
Arkadaşlarımın yüzüne bakıyorum
Hiçbir şey gelmiyor aklıma
Şaşıyorum

Oysa yazmak istemediğim zamanlar
Ne çok şey geliyor aklıma
Diyorum ki bundan bir hikaye çıkar
Ya da bundan bir şiir yazılır

O esnada derslerimi hatırlıyorum
Oturup ödevlerimi yapıyorum
Yazmak istediğim zamanlar ise
Yazamıyorum, yazamıyorum, yazamıyorum

SAÇSIZ OĞLANIN ANASININ MASALI


                                                               

NURGÜL ASYA KILCI
ZEYNEP YURTTAŞ
KAAN ERDOĞAN 
MEHMET ZAHİD ÖKTEN 
TAHA METİN YILDIRIM 
SELİM KURT 
TUNAHAN CEYLAN 

                                                         "Lipogram yazı tekniği ile oluşturulmuş deneysel hikâye"

Masal kahramanı olup çıkmıştı hayırsız dazlak oğlu. Gittiği diyarlarda onun masalları anlatılıyordu durmadan. Bir varmış bir yokmuş, Allah’ın kulu çokmuş… İnsanlar bu anlamsız söz yığınlarını abartarak dinliyordu. Oğlunun hayırsız biri olduğunu anlatamıyordu. Saçları yoktu oğlunun doğduğu zamanlarda. Sonraları da hiç çıkmamıştı. Saçsızdı oğlu. Saçlarının olmaması ona bu ünü sağlamıştı biraz da. 
Masal kahramanıymış, anasına hayrı olmayan kahraman olur mu? Akrabaları dahi bu yalana inanmışlardı. Çok şanslı bir ana olduğuna ikna olmuyordu bir türlü. 
Bu saçsız oğlanın anası hasta mı sağ mı, soran yoktu. Aş yapanı var mı, yok mu soran olmazdı. Sağda solda onun saçmalıklarını anlatıp kahkaha atıyorlardı yalnızca. Saçsız oğlunun sırma saçlı bir kızla olan masalı da uydurulmuştu son zamanlarda. Bu masalları anlatanlar onun için iyilik yapmıyordu. Bir saçsız oğlanın hayırsızlığı arttıkça artıyordu bu anlatılan olaylarla. Masal kahramanı olmak, bu kadar basit bir işti galiba. 
Onun masal kahramanı olması kâfi olmadı, Karakaçan da olaylara karışmaya başlamıştı. İşin ucu bir gün garip anasına kadar ulaşacaktı. Korkusu buydu, bir masal kahramanı olmak. O masalda olumsuz bir kişi olarak bulunmak. Çılgın, saçsız oğlunun saçmalıklarına göz yuman bahtsız bir ana olarak bakmazdı anlatılanlara insanlar. Saçsız oğluyla imtihan oluyordu galiba. Onun saçsız olması azmış gibi anasının da saçları dökülmüştü sonunda. Dazlak oğlanın masalları anlatılacak ama saçsız anasını hatırlamayacaktı çağlar boyunca insanlar. Dazlak oğlanın anasının aklını zorlayan bin kadar soru vardı fakat umursamıyordu masal anlatıcılarının yazdıklarını.