2 Kasım 2023 Perşembe

BİR KIŞ HİKAYESİ

 Atıf Kaan Salar, Metehan Ersoy

                                                         Bize ilginç masallar bırakarak giden Mevlana İdris için.
 
    Kış bütün şiddetiyle kendisini hissettiriyordu. Çatılardan sarkan buzlar haftalardır çözülmemişti. Yolların kenarları kocaman kar yığınları ile kaplıydı. Yaz boyu aşınan yollar artık özellikle akşamları hayli tenha idi. Müstakil, eski gecekonduların bacalarından süzüle süzüle dumanlar çıkıyordu. Yalnız bacalardan değil dışarda yürümek zorunda olan insanların da ağızlarından duman gibi buhar çıkıyordu.
Dışardan haberi yoktu. Sıcak peteğin önüne bir minder koymuş, sırtını ona yaslamış, eline kitabını almış, okuyordu. Kitabın kapağında kabartma harflerle şöyle yazıyordu: Kafamın İçinden Masallar. Dakikalardır başını kaldırmamıştı kitaptan ve gözleri aynı sayfaya saplanmış kalmıştı. İrkildi, kapı zili çalıyordu. Zil sesi her zaman çalan melodiden farklıydı ama kendi kapılarının ziliydi bu çalan. Acaba evde olmadığı bir vakit zil sesini değiştiren mi olmuştu? Bunları düşünecek zamanı yoktu, kitabı yere bırakarak kapıya koştu. Kapı dürbününden bakmak istedi ama boyu yetişmiyordu. Usulca sordu:
    -Kim o? Kimsiniz? Cevap alamadı. Zaten zil sesi de farklıydı, belki de başka bir kapının zilini duymuştu ama yeniden zil çaldı ve daha yüksek sesle. Yine sordu:
    -Kimsiniz?
    Korkmaya başlamıştı, cevap veren yoktu. Kapıyı açmaya karar verdi. Bu kış gününde kim olabilirdi ki… İlla tanıdık biridir, diye düşündü. Kapıyı açtığında tepeden tırnağa siyah giyinmiş, kaşkolü bile siyah, orta boylu ve orta yaşlarda bir adam gördü. Tanımıyordu. Adam hiçbir şey sormadan içeriye girdi ve kendi evi gibi yabancılık çekmeden salona yürüdü. Çocuğun kitap okuduğu mindere oturdu. Bir süre sonra kalktı kendisine kahve yaptı. Çocuk bir şeyler sormaya çalışıyordu ama konuşmayı unutmuş gibiydi. Zaten yabancı da onu görmüyor gibiydi. Adam kahvesini yudumlarken yerdeki kitabı aldı, ismine baktı: Kafamın İçinden Masallar. Bu nasıl kafaymış ki içi masal doluymuş, diye söylendi. Sonra ceplerini boşaltmaya başladı. Tüm ceplerinden tomar topar para çıkıyordu. Ceketini çıkarmıştı ama siyah kaşkolü halen boynundaydı. Çıkardığı paralar bitmek bilmiyordu. Bir sihirbaz gibi ha bire para çıkarıyordu ve yığıyordu odanın yüzüne. Çocuk uzaktan olanları izliyordu. Anlam vermeye çalışıyordu, ağzı açık kalmıştı. Kimdi bu adam ve bu kadar parayı nerden bulmuştu? Kime verecekti? Bir süre sonra ev, ev değil yolgeçen hanına dönmeye başladı. Birileri geliyordu ve tomarla para alarak gidiyordu. Adam arada pencereden bakıyor, birilerine işaret veriyor, eve çağırıyor, onlarla konuşuyordu. Sessizce başka bir pencereden dışarıya baktı, evin önünde kuyruk oluşmuştu. Annesi ve babası da bir türlü gelmek bilmiyorlardı bugün. Onlar ne diyeceklerdi bu olanlara? Kafası allak bullak olmuştu. Hiçbir şeye anlam veremiyordu. Üstelik üşümeye de başlamıştı. Acıkmıştı da. Bir şeyler yapmak istiyordu ama gücü yetmiyordu. Kendisini çaresizliğin dibinde hissederken annesinin sesini duydu:
    -Kuzum, uyudun mu sen burada? Haydi bir şeyler atıştıralım, çay içelim. Sen de bana okurken uyuduğun kitabı anlatırsın.
    Olanlara inanamıyordu çocuk. Gözlerini sildi, siyah giysili adamı aradı bakışlarıyla. Kimse yoktu evde. Dışarıya baktı, tenha idi her yer. Elindeki kitapta kaldığı sayfaya baktı: Para Dağıtan Adam adlı hikâyede kalmıştı. Ayracını bu sayfaya koydu ve mutfağa geçti.



1 Kasım 2023 Çarşamba

GAZZE AĞIDI

 Meva Vural
Orada bir yerde
Bir yangın var o ilde
Herkes acı içinde
Bu zulmün adı Gazze
 
Her gün orda yüzlerce şehit
Biter bu savaş umarım
Bitmiyor kan ve gözyaşı
Akıyor damarda kanım
 
İnsanlar perişan, yaralı
Orda yalnızca acı var
Şehitler sıra sıralı
Ağlıyor her gün çocuklar

BARIŞ NEREDE

 Semih Karataş
 
İnsanoğlu binlerce savaş vermiş
Yine de bir dur diyen olmamış
Tarih dersinde anlatırlar ama
Okudukça derim
Birçoğu da gereksizmiş
 
Madeni olan topraklar sömürülür
Petrolü olan topraklara tanklar sürülür
Kötülüğü kendine rehber edinenler
Ellerine geçince kanlı paralar
Mutluluktan ağlarlar
 
Savaşın şiddetiyle masumların yüreği sızlar
İnsanların vahşice öldürüldüğünü görünce
Neden neymiş diye insanlar araştırırlar
Oysa bütün savaşların sebebi
Bir iki yaşlı insanın husumeti

Barış ise şimdilerde
Yalnızca çocukların isimlerinde

KURTULUŞUN ÖYKÜSÜ

 Aydın Çınar Yıldırım
Koca bir çınardı kökleri üç kıtaya yayılmış
Ama yaşlanmıştı ve gövdesindeki kurtlar
Çürütmüştü içini
Kocamandı ama sahipsizdi
Dört bir yanı da kuşatılmıştı
 
Topraktaki kökleri kuruyordu bir bir
Dallarında yeşilliğin kalmamıştı izi
Derken bir kahraman çıktı ortaya
Ulu çınar kuruyacaktı ama
Bırakacaktı yerini yeni bir fidana
 
Usanmadı, korkmadı Kahraman
Düşman hem içerde hem dışardaydı
Sayılamayacak kadar çoklardı
Ve yorgundu halk
Yoksuldu
 
Bir umuda bağlandı millet
Beklediği Kahraman’dı bu gelen
Gürültüler, çatırtılarla devrilirken koca çınar
Yeni bir fidan boy verdi Anadolu’dan
 
Düşman çoktu
Ama Kahraman’dan korktu
 
Canını dişine taktı halk
Kimi kardeşini uğurladı kimi oğlunu
Kimi eşini babasını
Her evden bir şehit
Her aileden onlarca şehit
Hepsine bayrak şahit
 
Düşman kovulmalıydı Anadolu’dan
Canımızdan can verdik
Kanımızdan kan
 
Kurtuluş zor bir kelime
Savaş zor
Ama bir Kahraman varsa önümüzde
Düşman için buraları yurt edinmek
Daha da zor
Kurtuldu şanlı millet
Bir Kahraman’ın liderliğinde
Şimdi bu destanlarla övünmek kaldı bizlere
Ve yaşatmak Cumhuriyet’i
Taşımak ölümsüzlüğe



OYUNLAR

Yiğit İbrahim Karain

Oyunlar
Ne güzeller
Oyna oyna bitmiyor
Saklambaç, ebelemece, körebe
Çeşit çeşit
Çok güzeller

Herkesin sevdiği bir oyun vardır
Her oyunun ayrı bir eğlencesi var
Oyuncaklar da güzel ama
Oynamak daha güzel
Arkadaşlarla

SAATİM

 Bazen ayarlarım seni
Teneffüs zilinin ne zaman çalacağını
Haber vermen için
Ama sen iki saniye geç kalırsın

Oyun oynamak için
Aşağı inerim
Eğer seni unutursam
Dönüşte bir ton azar işitirim

Saatler dakik derler
Ama ben inanmam
Çünkü onu sen ayarlarsın
Her zaman kolumdasın
Bazen iyisin
Bazen felaket

31 Ekim 2023 Salı

BELKİ

Zeynep Karaman
Bir adam vardı durakta
Belki hasta
Yasta belki
 
Garip bir gülümseme
Vardı yüzünde
Ama içi meçhul
 
Bir anda yumdu gözlerini
Belki anılara hayata belki
 
Herkes toplandı başına
Bilmeden onun ne yaşadığını
Ambulanslar geldi
Polisler geldi
Onu iyileştirecek kimdi
Orda olmayanlardan biri
Belki dostları
Belki ailesi

KARA TAHTA

Emir Baran İpek
Gelip oturuyoruz her gün sıralara
Kimin nasıl bir hayatı var bilmeden
Bir önceki akşam neler yaşandı
Mutlu mu üzgün bir an mıydı

Kimselere söylemeden
Konular gelip geçiyor
Ödevler hiç bitmiyor
Peş peşe sınavlar
Ama kimse ne yaşadığımızı sormuyor

Hepimizin içinde başka dünyalar
Hepimizin evinde başka âlem var

Sıralarda otururken aynıyız
Ama aslında farklı hayatlarımız
Ve eşit değiliz bakarken kara tahtaya

26 Ekim 2023 Perşembe

60'I AŞMAK

 Atıf Kaan Salar, Umut Bulut, Akın Eliş
Bu onun kaderiydi. Normalde boyu kısaydı ama her sene önce ilk sıralara oturuyor daha sonra öğretmenleri onu arka sıralara gönderiyordu çünkü yaramazdı. Çok yaramazdı. Sevimlilikle karışık bir yaramazlıktı onunki. Bütün öğretmenleri sever, esprilerine güler ancak onu arka sıralara göndermeyi de ihmal etmezlerdi.
Sınavlara dair kendince şöyle bir felsefe geliştirmişti:
50’den şaşma, 60’ı aşma. Ancak onun için 50 bile mucize bir nottu ve çoğunlukla sevimlilikten puan alıyordu. Geçme notu 50 ise neden 50 puanlık daha yorulayım ki, diye düşünüyordu ama yine de yoruluyordu. Geçebilecek notu yakalayabilmek onun için çok yorucuydu.
Çantası çok ağırdı ve doluydu. Çantasında tornavida, pense hatta su anahtarı bile taşırdı. Yediği çikolataların ambalajları, içtiği suyun şişesi de çantasındaydı. Onları biriktirip dönüşüme göndermeyi ihmal etmezdi. Aslında ince düşünceli biriydi ama öğretmenler onu anlamıyordu.
Yine sınav dönemi yaklaşıyordu ve yine aynı şeyleri yaşayacaktı. Bazı arkadaşları 99 aldığında öğretmenine neden 100 olmadığını sorarken kendisi 50’ye razı bir biçimde bekleyecekti. 60 da alsa fena olmazdı.
Arkadaşları çoktan yazılılara çalışmaya başlamıştı bile. O ise son günlerde hep aynı şeyleri düşünüyordu:
Dünyanın kaç yıl daha ömrü kaldı? Kış geldiğinde mahallerindeki kedi nerede uyuyacak?
İlk kez notlarından dolayı kendisinde bir eziklik de hissetmeye başladı. Tamam, öğretmenleri onu seviyordu. Daha üç gün önce okulda bozuk bir musluğu çantasındaki anahtar sayesinde tamir etmişti. Arkadaşları da seviyordu çünkü sürekli onlara tost, meyve suyu ısmarlıyor, okula gelirken bahçelerden meyve toplayarak hepsine ikram ediyordu. Ailesi üzülüyordu ama seviyordu onu. Düzelir, notları da yükselir diyorlardı. Bir şeyler yapmalı ve bu kez 60’ı aşmalıydı.
Akşam eve gidince önce sınav takvimine baktı. Üst üste yığmışlardı hepsini. Beden eğitimi dersinden bile sınav vardı. Müzikten de. Ama bu derslerin öğretmenleri de 60 üzerinde not vermemişlerdi hiç. Hatta en yüksek notları bu derslere ait olanlardı. Bu kez 60’ı aşmalıydı ve bir şeyler yapmalıydı.
Dönem başında dağıtılan kitapları aramaya başladı. Birini yatağının altında buldu, diğerini kıyafetlerinin arasında. Birini balkonda görmüştü, gitti onu da getirdi. Üst üste yığdı hepsini. Yabancı dilde yazılmış bir kitabı inceler gibi sayfaları çevirdi. Saat ilerliyordu ve sayfalar arasında dolaşmaya devam ediyordu. Annesi onun bu çabasını görmüş ve yanaklarından inen iki damla sevinç gözyaşını sessizce silmişti. Annesini görmedi ha bire kitaplara bakmaya devam ediyordu. Saat ilerliyordu ve çok yorulmuştu.
Sınava geç kalmamak için erkenden evden çıktı. Koşar adım okula vardı. Çantasındaki kalem ve silgiyi bulmak için epey zorlandı ama buldu. Yazılı kağıdı önüne konduğu zaman şaşkındı. İlk kez sınıfta kimseye bakmıyor, hatta sınav kâğıdını uzatan öğretmene bile bakmıyordu. Zaten tanımadığı bir öğretmendi. Tüm soruları cevaplaması beş dakika sürdü. Kağıdını öğretmenine teslim etti. Öğretmen, beklemesini işaret ederek kağıdı beş dakikada okudu ve kocam rakamlarla 5 yazdı kenarına da 100’ü eklemeyi unutmadı. Bu öğrencilik hayatında ilk kez oluyordu. Konuşmak istedi, bütün kelimeleri unutmuş gibiydi, çok mutluydu.
Sonra bir sesle irkildi:
-Haydi oğlum, okula geç kalıyorsun!..


İMTİHAN DÜNYASI

 Metehan Ersoy
Durmadan sınıyorlar bizi
Her gün yeni bir dersten
Sınavlar hep dizi dizi
Çoğu geçiyor iyi
Ama kötüler de var bazen
 
Anlamıyorum ne anlıyorlar
Sürekli bizi sınav yapanlar
Konular aynı
Sorular bazen aynı
Sonuçlar hep farklı
Her yıl başa dönüyoruz
Yine sınavlara gömülüyoruz
Durmadan sınıyorlar bizi
Her gün yeni bir dersten
Anlamıyorum ne anlıyorlar