21 Kasım 2024 Perşembe

Cumhuriyet 101 Yaşında

Merve Hoşgiz

Hepimizin özüdür özgürlüğüdür
Aydınlığın doğruluğun yönüdür
Yüz bir yıldır milletimin düğünüdür
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

Karanlıkta bir güneştir asla sönmez
Cehalete düşmandır aman vermez
Yüz bir yıldır geleceğe ümittir hiç bitmez
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

Dört yanımız düşmanla çevrildiğinde
Ata’m durma ileri, diye seslendiğinde
Doğdu yüce milletimin kutsal ellerinde
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

Yüz bir yaşında bir yıldızdır şanlı Türk tarihinde
Bilimdir, ilerlemedir aydınlık zihinlerde
Işıktan bir taçtır gençliğimin geleceğinde
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

BİR KAYBEDİŞ ÖYKÜSÜ

 
Emir Aras İmirhan

1. Bölüm: Hakkımı Geri Verin

Suyuf Azpara kartının işlem ücreti kesmesinden bıkmıştı. Hem neden bu kartı aldığını dahi bilmiyordu. Televizyonda Kuvvetlikart ve sağladığı kredinin fırsatlarını gördü. Bu karttan da almıştı ve eski kartını atmıştı. Reklamlarda sayılan fırsatların, ayrıcalıkların hepsi yalandı. Aslında yeni kartını daha etkinleştirememişti bile. Bu duruma bir çözüm arıyordu. Kuvvetlikart’ını etkinleştirmeliydi. Bu düşünce 1, 2, 3, 5, gün hatta 1 hafta boyunca devam etmişti. Suyuf bu düşünceyi durduramıyordu.
Sonradan öğrendiği bir bilgi onu rahatlatmıştı, kartını aktifleştirmesi için bir uygulama gerekiyordu.  Ama içinde hâlâ bir endişe, bir kaygı vardı. Söz konusu bu uygulama modluydu ve uygulama risk demekti. Risk, telefonun çöp olması demekti. Telefon çok paraydı. Para ise Suyuf'un asıl derdiydi.
Suyuf, borcunu ödemek için yeni kartı kullanmalıydı ve bu çaresizlikle modlu uygulamayı indirdi. Kuvvetlikart Kredi Mobil’i indirince şaşırtıcı bir şey olmamıştı. Ta ki uygulamayı açıncaya kadar. Uygulamayı açtığı anda telefonu bildirim yağmuruna tutulmuştu. Adeta çıldırmış gibiydi telefon ve bu esnada telefonun yanında duran kredi kartı küçük bir şiddetle patladı. Suyuf:
- Kart patladı!, diye bağırdı.
Çok korkmuştu. Bu bol reklamlı ve ucuz kartın uygulaması yüzünden elinde bir kart patlamıştı. Allah korumuş ki vücudunda hiçbir yara bere ve hasar yoktu. Evinde de çok fazla hasar yoktu. İnternette bu kart ve marka hakkında arama yapmış ancak mobil uygulamasından başka bir şey bulamamıştı. Hiçbir yorum da görünmüyordu. 
Tam bunları düşünürken kartı aldığı dükkânı hatırlamıştı. Bu kartı, merdiven altı bir dükkândan almıştı.  Neden tanıdık bir marka olmayan Kuvvetlikart’ı almıştı ki? Daha kötüsü neden merdiven altı bir dükkândan almıştı? Hatta dükkânın ismi “Merdiven Altı Shop”du. Bu saçma adı kim koyar ki? Hatta kim alır ki diyecekken hatırladı, bu dükkândan bu kartı kendisi almıştı.
Şimdi bunları düşünmenin zamanı değildi. Bir çözüm bulmalı ve haklarını aramalı, mağduriyetini ilgili yerlere iletmeliydi ama bunu nasıl yapacaktı? Karşısında kendisini muhatap alacak hiçbir kurum, site yoktu. Yalnızca kart aldığı dükkan vardı. Son zamanlarda her şeyi unutuyordu. Kafası hep bu işlerle meşgul olduğu için oluyordu bunlar. Dükkanın adını güç bela hatırlamıştı ama yerini hatırlamıyordu. Yine de dükkanı aramak için yola çıktı. Çoğunlukla gezdiği güzergâha ulaştı lakin etrafta hatırladığı hiçbir şey yoktu. Başka bir şehre gitmiş gibiydi. Bir an kaybolduğunu düşündü. Nerede olduğunu bulmak için telefonuna bakmak istedi fakat telefonu cebinde yoktu. Telaşla evden ayrıldığı için telefonu unutmuştu. Biraz ilerde ankesörlü bir telefon gördü. Buradan birileriyle iletişim kurabilir ve nerede olduğumu anlayabilirim, diye düşündü. Telefon kabinine girdi fakat aklında ne bir arkadaşının adı vardı ne de telefon numarası.  Çıldırmak üzereydi ki bir arkadaşının telefon numarasını hatırladı. Cüzdanında kart olarak ne varsa hepsini birer birer denedi görüşme yapmak için. Kartların hiçbiri işe yaramıyordu. 
Çaresizce dışarıya çıktı. Akşam, yaklaşıyordu. Az ilerde bir alışveriş merkezi gördü ve oraya doğru yöneldi. Amacı halen kendisini mağdur eden dükkanı bulmaktı. Alışveriş merkezine girdi, bir süre dolaştı. Artık hava kararmıştı. Alışveriş merkezi de tenhalaşmıştı, kapanmak üzereydi ki o esnada bir mağaza dikkatini çekti. Mağaza, binanın en alt katındaydı. Burada genelde oto yıkamacı vb dükkanlar olurdu. Böyle bir dükkanı ilk kez -1. katta görüyordu. Bir korku filminin içine düşmüş gibiydi. Dükkanın üzerinde Kuvvetlikart, yazıyordu. Tüm cesaretini topladı ve hakkını aramak için dükkana girmeye karar verdi. Dükkan boştu. Kapı açıktı. Tüm ışıklar yanıyordu. Etrafta kağıtlar, afişler, ilanlar vardı. Hepsinde de büyük fırsatlardan bahsediliyordu. Bunlara artık kanmam, hakkımı geri verin, diye bağırdı. Etrafta halen kimse yoktu. Cesareti iyice artmıştı. Bağırıyor, çağırıyor, boş masaları tekmeliyordu. Bu esnada omzunda sert bir el hissetti, ürkmüştü. Kalın bir ses:
-Beyefendi, bugün burada bağıran kaçıncı kişisiniz bilmiyorum ama burada kimse yok. Alışveriş merkezi kapanmak üzere. Sizi dışarıya alalım.
Suyuf, çaresizce dışarıya çıktı. Nerde olduğunu bilmiyordu ama evine gitmeliydi. Bilmediği bir yola girdi ve dümdüz yürümeye başladı. Nasıl olsa bir yerde ulaşırdı yolun sonu.  

DEVAM EDECEK...

20 Kasım 2024 Çarşamba

BEKLEMEK

Zeynep Ayten

Beklemenin yoruculuğunda
Alay ediyor sanki benimle akrep ve yelkovan
Koşuyorken her zaman dört nala 
Sürünüyor gibi ikisi de
Bir dairenin içinde

Beklemek bir rüyanın 
Benden uzaklara gidişini
Beklemek
Bir haftayı 
    Bir ayı 
        Bir ömrün bitişini

Beklemek, dönüşmek bir taşa 
Bulunduğun yerde sessiz sedasız
Beklemek, ürkütmemek kuşlarını
Sessizliğin, karanlığın odasında

Bir cümle beklemek ya da bir kelime
Binlerce kelimeden yalnızca bir tane
    Beklemek
        Bedeldir
            Ölüme 

GECE

Asya Zoroğlu

Geceler şimdi daha uzun
Hayır
Mevsimlerle alakası yok bunun
Çünkü gece bir yoldur
Yürünen sabaha karşı
Ve bilinmez nereye çıkacağı

Yol uzar
Gece de uzar
Yol kısalır 
Gece yine uzar
Dedim ya
Mevsimlerle alakası yok bunun

Geceler şimdi daha uzun
Çıkarken açık bırak ışıkları
Gündüzler ise varla yok arası
Karanlıkla alakası yok bunun

ÖNCE KİMDEN BAŞLAYALIM

Zeynep Akbulut


Önce benden başlamayalım
Çünkü en yorgunu benim bu hayatın
Çünkü kimse yokken buralarda 
Ben vardım

Önce benden başlamayalım
Mesela ondan başlayalım, şundan başlayalım
Dışardaki karanlıktan başlayalım
Günlerdir görünmeyen ay ışığından 
Kapıyı vurmadan aralayan görevliden
Koridorda gördüğümüz kravatlıdan başlayalım

İlla başlamamız gerekiyorsa 
Bitmek bilmeyen çarşambadan başlayalım
Tükenmez kalemlerin neden 
Benden daha önce tükendiğinden
Başlayalım yeni telefon modellerinden

Önce benden başlayalım
Evet benden
Yani işe yaramayan gözlüklerimden
Durup durup boşluğa dalmalarımdan
Unuttuğum hayallerimden
Önce benden başlayalım
Yalnızca benden 

19 Kasım 2024 Salı

ŞİFALI GOFRET

EMİR SABRİ ÜNSAL
EMİR KAAN ŞİMŞEK
MAHMUT ERAY ERBAŞ




Günlerdir ağzına bir lokma almamıştı. Açtı, susuzdu. Gözlerinin önünden yemekler geçiyor, burnuna sürekli yemek kokuları geliyordu. Yerinden kalacak gücü kalmamıştı. Açlık ona hayaller gördürmeye başlamıştı. Hiç değilse birazcık su olsaydı yakınında ve kana kana içseydi. Belki biraz o zaman kendine gelirdi fakat etrafa baktı, ne su vardı ne de yiyecek. Böyle planlamamıştı oysa. Yiyecek ve içecek sorunu yaşamamalıydı. Şimdi açlıktan ölmek üzere olduğunu hissediyor, tavana boş gözlerle bakıyordu. Keşke kapı çalsa ve birileri yemek getirse diye düşünüyordu. Ama ne kapı çalıyordu ne de gelen giden vardı. Pencereye baktı, pencerenin önüne kuşlar bile gelmez olmuştu. Yerinden kalkmaya çalıştı ama güçsüzdü. Uyusam iyi olur, diye düşündü fakat aç karnına uykusu da gelmiyordu. Biraz gözü dalsa ya yemek görüyordu ya içecek. Açlıktan ölmekten korkuyordu. Ertesi gün gazetelere manşet olmaktan korkuyordu. 21. Yüzyılda bir insanın açlıktan ölmesi ne demekti? Açtı, susuzdu. Keşke biraz kendisini toplayabilseydi. 
Ailesinden ilk kez bu kadar uzak kalmıştı. Ailesi, sabahın erken saatlerinde evden ayrılmış yakın bir şehirdeki akrabalarının düğününe gitmişlerdi. Onu ders çalışması için evde bırakmışlardı. Annesi bir hafta yeter, düşüncesiyle dolabı yemekle doldurmuştu fakat o, ikinci günün akşamında tüm yemekleri bitirmişti. Neler yoktu ki yemekler arasında; kuru fasulye, pilav, birkaç çeşit börek, köfte, makarna, mantı... Hatta dondurucuda balık ve lahmacun da vardı. İkinci günün akşamı oyun oynarken son lahmacun kırıntısını da bitirdiğini fark etmişti. Üstelik lahmacunun buzunu çözmeden yemişti. Lahmacunu cips zannetmiş, bir yandan oyun oynarken bir yandan kola ile lahmacun yemişti. Bir ara oyun bitince yediğinin lahmacun olduğunun farkına varmıştı ama iş işten geçmiş, lahmacun çoktan midesine inmişti. 
Şimdi tavana bakıyordu. Açtı, susuzdu. Ailesinin dönmesine hâlâ üç gün vardı ve oyun da oynayamıyordu. Parmaklarında bilgisayarın düğmesine basacak kadar bile güç kalmamıştı. Uzandığı yerden kalkamayacağını anlayınca kendini usulca yere bıraktı. Birkaç kez döndükten sonra sürünerek mutfağa gidebileceği aklına geldi. Ev sanki onun için ıssız bir çöldü. Sürüne sürüne mutfağın kapısına geldi. Buzdolabının kapısını açık bırakmıştı. Mutfak tezgâhı bulaşıklarla doluydu. Etrafta süt, meyve suyu tarzı bir şeyler aradı gözleriyle ancak sıvı yağ ve deterjan dışında bir şey yoktu. Deterjanın rengi hiç fena görünmüyordu. Musluğa uzansa biraz kendine gelebilirdi fakat kolunu sadece yerdeki gövdesinden birazcık fazla yukarıya kaldırabiliyordu. Ailesinin kendisini mutfakta açlıktan ölmüş olarak bulacağı anı düşündü. Hayır, ölmemeliydi. Bu esnada gözüne kiler kapısı ilişti. Kalan son gücüyle kilere doğru süründü. Kilerin kapağını açtığında kendisini bir anda ölmüş ve cennete düşmüş gibi hissetti. Her yerde makarna, bulgur, un tarzı gıdalar vardı. Bunları tüketmek onu birkaç gün daha hayatta tutmaya yeterdi. Bir makarna poşetine uzandı. En sevdiği makarna türüydü bu. Poşetle on dakika kadar boğuştu fakat açamadı. Diğer makarnalara uzandığı sırada önüne bir kutu gofret düştü. Bu daha önceden hiç görmediği bir gofretti. Düşer düşmez kutunun kapağı açılmış, bazı gofretler ezilmiş halde ortaya dağılmıştı. Yerden bütün parçalarını küçük küçük yemeye başladı gofretlerin. Yedikçe kendine geliyordu. Kutunun dibinde kalan son gofreti de yediğinde artık ölüm düşüncesinden kurtulmuştu. Bir hamle ile ayağa kalktı ve musluğa ağzını dayadı. Musluğu sonuna kadar açmıştı. Bir yudum, iki yudum, üç yudum, dört yudum… Midesi doluncaya kadar tazyikli sudan içti. Yaşamak güzel şeydi. 
Bir daha bu tarz mağduriyetler yaşamamak için yanına birkaç sürahi su aldı. Poşetini açamadığı makarnaları da aldı ve yeniden odasına geçti. Oyun masasını özlemişti. Bilgisayarını açtı. Ağzında halen gofretin tadı vardı. Midesinde değişik şeyler oluyordu. Başının döndüğünü hissetti. 
Kendine geldiğinde hastanedeydi. Ailesi de etrafındaydı. Annesi:
-Son kullanma tarihi on beş yıl geçmiş gofretten başka yiyecek bir şey bulamadın mı oğlum, dedi. 
Hâlen çok açtı. Susuzluğu biraz gitmişti ama açtı. Annesine üzgün üzgün baktı:
-Bulamadım anne, dedi. Bulamadım…

(DEVAM ETMEYECEK, ÜŞENİYORUZ.)

GÜNLERDEN BUGÜN

 
Hayrettin Eymen Bulut
 
Günüm sanki hiçbir gün değil bugün
Nedendir bilmedim içimdeki hüzün
Meğer böyle imiş senin de özün
Bu da senin yanına kalır mı sandın
 
Sözün söz değilmiş yeni anladım
Sadıksın sanıp güveniyordum
Sende biraz dostluk var sanıyordum
Ta ki günlerden bugün olana kadar

ŞİİRE YAKLAŞIRKEN

 



Utku Kerim Genç

Hikâye yazmak eğlenceli
Deneme yazmak da öyle
Hiç ama hiç 
Yormuyor beni
Zorlamıyor

Şairler nasıl buluyor
Nasıl yazıyor bir şiiri
Ben düşünemiyorum şiir yazmayı
Nasıl beceriyor şairler
Peş peşe dizeleri sıralamayı

Böyle böyle düşünürken
Bir şiir ortaya çıktı sanıyorum
Ama gerçekten bu bir şiir mi
Belki de şiire yaklaşıyorum

ŞİİR

 

Mehmet Çınar

Dökülüyor dudaklarımdan
Yazdığım dizeler
Geliyor aklıma
Umut beklemeliyim
Umutla

Şiirlerimin kaynağıdır bu
İşte bu 
Değişik hislerim

Bedenen yorgun olsam bile
Dökülüyor yine dizeler
Yazıyorum dört dize kâğıda
Ediyor bir kıta

Paslandım belki de ama
Gene dizeler dökülüyor

BİR YAŞLININ DİLİNDEN

Salih Taha Balta

Bir zamanlar kalkmazdı oyunlardan elim
Yiğit bir delikanlı idim
Ansızın bir savaş çıktı sonra
Cepheden cepheye gönderildim
Bir savaşta vuruldum
Gaziyim

Şimdi protezli ayağım belim
Dayandığım bastonda
Gençliğime hasretim

Gençlik neydi
Rüya mı, hayal mi
Hatırlıyorum gençlik hızlı koşan bir taydı
Git gide yavaşladı
Sorulduğunda bana
Gençliğin nerde kaldı
Diyeceğim onlara 
Gençliğimi zaman aldı