Yiğit İbrahim Karain, Zeynep Göktaş, Ahmet Sait Yurttaş, Aysel Zümra Yuvacı, Umut Pekyiğit
Kenan 3. sınıftaydı ablası Sinem ise 10. Sınıftaydı. Sinem
oldukça sakin, saygılı ve kardeşini üzmemek için onunla zaman geçiren
ödevlerine yardım eden birisiydi. Kenan ise kitap okumayı, futbol oynamayı,
araştırma yapmayı çok severdi. Abla kardeş birbirlerini tamamlayan bir
hayatları vardı. Anneleri de babaları da çalıştığı için işten çok geç
gelirlerdi ancak onlar gelinceye kadar Sinem, Kenan’ın derslerine yardım eder,
kendi ödevlerini de özenle bitirirdi. Bir yerlere ya da akrabalarına ancak
hafta sonları gidebilirlerdi. Sinem ve Kenan hafta sonlarını iple çekerdi çünkü
tüm aile ancak hafta sonları bir arada oluyordu.
Bu dört kişilik aileden başka bu evde yaşayan bir de küçük
kedi Boncuk vardı. Boncuk, Kenan ve Sinem için ailenin bir üyesi gibiydi.
Onunla oynamayı seviyorlar, gezdikleri yerlere onu da götürüyorlardı.
Kış yaklaşmıştı. Akşamları hava erkenden kararıyordu. Böyle
zamanlarda anne babalarını beklemek biraz daha zor oluyordu. Onların işten
gelmeleri neredeyse akşamın sekizini buluyordu.
Yine bir pazartesiydi ve yorucu okul gününden sonra Kenan da Sinem de
evlerine gelmişler, ödevlerini yapmışlardı. Geriye Boncuk’la oynamak ve anne
babayı beklemek kalıyordu. Hava oldukça soğuktu, dışarısı karanlıktı ve kar
yağmaya başlamıştı.
Kenan:
-Abla, çok acıktım, yemeği sen yapabilir misin, dedi.
Ablası:
-Biraz daha bekleyelim annem ve babam gecikirse hazırlarım
elbette, dedi.
Saat sekize gelmişti ama ne anne vardı ortada ne de baba. Çaresiz
Sinem mutfağın yolunu tuttu, anne ve babasının gecikeceğini anlamıştı. Bazen
böyle oluyordu, trafik yüzünden ya da alışverişe gittikleri için yarım saat
kadar geç geldikleri oluyordu. Sinem, kardeşine bir şeyler hazırlarken kendisi
için de bir sandviç yaptı. Nasıl olsa birazdan kapı açılırdı. Sinem, mutfağın
penceresinden dışarıya baktı. Göz gözü görmüyordu. Kar fena yağıyordu ve
şimdiden yerler bembeyaz olmuştu. Anne babası normalde 6 gibi iş yerinden
çıkıyordu ama iş yerleri uzak olduğu için eve gelmeleri iki saat sürüyordu. Abla
kardeş biraz atıştırdılar. Döndüler ve Boncuk’la oynadılar, zaman geçmek
bilmiyordu. Saat dokuz olmuştu ancak anne baba halen yoktu. Uykuları da gelmeye
başlamıştı iki kardeşin ancak meraktan uyumaları mümkün değildi. İkisi de
perdeyi araladı, anne babanın yolunu beklemeye başladı. Küçük Boncuk da onlara
eşlik ediyor, pencerenin önünde dışarıda yağan karı izliyordu. Kaç dakika, kaç
saat geçti böylece bilmiyorlardı. İki kardeş ve Boncuk, pencerenin önünde
uyuyakalmıştı. Gece saat 11 civarıydı ki kapıdan gelen tıkırtılara önce Boncuk
uyandı Sinem’i uyandırdı. Sinem önce saate baktı sonra kardeşine ve kapıya
yöneldi. Anne babası nihayet gelmişlerdi ancak her tarafları karla kaplıydı.
Üşümüşlerdi. Yorgunlardı. Önce Sinem’e sarıldı anne ve baba sonra uyuyan Kenan’ı
yatağına götürdüler. Boncuk da ortalıkta dolaşıyordu. Sinem:
-Nerde kaldınız anne, dedi. Annesi:
-Yollar tamamen karla kaplanmıştı. Araçlar yarı yolda
kalmışlardı. Bir süre zincir takılmasını bekledik ancak sonra da yollarda
oluşan kazalar yüzünden araç ilerleyemedi. Daha fazla geç kalmamak için biz de
yürüdük. Tam üç saattir yürüyoruz, ayaklarımız bile ıslandı. Seslere uyanan
Kenan mutfağa geldi. Acıkmıştı zaten. Yorgun anne baba ve beklemekten yorulan
çocuklar bir şeyler atıştırdı, çay içti. Saat gece yarısını geçmişti. O sırada
televizyon kanallarında ertesi gün kar tatili nedeniyle okulların kapandığı
haberi geçiyordu. Sinem ve Kenan sevindi. Anneleri:
-Zaten uykusuz kalmıştınız, iyi oldu bu tatil. Bakarsınız
bizim işyerimiz de tatil olur, dedi.
Dışarda kar yağmaya devam ediyordu. Boncuk, kendisine uyumak
için bir köşe bulmuştu bile.