Ezgi Budak
Sınıfta bazı sesler duydum.
Ses değillerdi tam olarak, birer gürültüydüler. Bir anada bende dışarıya sessiz bir gürültüyle doldum. Hepsi farklıydı, görünüşte fakat yine de hepsi aynıydı, düşüncede. Konuştukları konu olsaydı keşke, o zaman daha kolay olacaktı anlatması. Yine de ben aykırı olmasın diye Türkçeye “konu” diyeceğim. Her neyse “kendi kendine konuşmak” ile ilgili laflıyorlardı zannedersem. “Delilikmiş” aynıcı zihniyete göre. Yani diğerleri ne diyorsa fazla yormamak için pek ham olmayan beyinlerini aynısını söyleyenlerden bahsediyorum. O zaman en büyük deli benmişim. Gerçi komiğime gitti rastgele konuşmaları. Çünkü zaten bu yüzden kendi kendime konuşuyordum ben de. Sonuçta benim açımdan göremeyen “tuğlasız” zihniyetlerle tartışamazdım her halde? Gerçi tartışmak yerine laflamak olurdu o. Havadan sudan bahsetmek dedikleri...
Dersteyken bazen kendi kendime konuşuyorum, el kol hareketleri falan yapıyorum.
Dersteyken bazen kendi kendime konuşuyorum, el kol hareketleri falan yapıyorum.
Bana gülüyorlar. Tamam komik bir insan olmak hoş ama bu yaptığım haykırış benim. Derste neye mi isyan ediyorum? Söz hakkı vermezlerse, söylediğimi bir başkası benden sonra söyleyip o tebrikleri alırsa... da bunlar yalnızca gerçeği basitleştirmek. Büyük tabloya baktığımızda daha çok tartışılacak şey var “bir” tek başımıza “-la”. Yine de ben basit bir örnek vereyim, yapı taşı oturmamışlar için. Mesela Tilki ile Karga masalı var, bilir misiniz? İşte bu tilkinin peyniri karganın ağzından kapıp yediği fabl. Bu da bir “aynıcı zihniyet”. Bu hikayeden sonra tilkilere kurnaz gözüyle bakılmaya başlanmadı mı?
Pekâlâ “delilik” konusuna geri dönelim. Bana gülüyorlar demiştim. Farklılığım mı bir espri acaba, ben anlamıyorum.
Sonuçta zihnimde dönüp dolanan fare gibi düşüncelerim belki bir gün beynimin kıvrımlarını kemirir de kolaya kaçarım diye korkuyorum. Ya bir gün beni de esir alırsa Şubat'ın 15’indeki bir hayal? Gerçi bu dediğimin gerçekleşmesi, canlı beynimde gerçek, somut bir farenin dolaşması kadar mümkün...
Sonuçta zihnimde dönüp dolanan fare gibi düşüncelerim belki bir gün beynimin kıvrımlarını kemirir de kolaya kaçarım diye korkuyorum. Ya bir gün beni de esir alırsa Şubat'ın 15’indeki bir hayal? Gerçi bu dediğimin gerçekleşmesi, canlı beynimde gerçek, somut bir farenin dolaşması kadar mümkün...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder