30 Aralık 2023 Cumartesi

GÖKKUŞAĞI

Elvin Su Topçu


Düşünün bir kemer

Ama bir sürü renk

Yağmur yağınca çıkar

İnsanları selamlar


Çok severim gökkuşağını

Sevdiğim renkler onda

Kıskanıyorum bazen

Çünkü çok güzel renkleri var









HOPARLÖR

 
 
Metehan Darıcı
Diyorlar ki bana
Sesin çok az çıkıyor
Oysa benim sesim normal
Onlar çok bağırıyor
 
Derlerse bir daha bana
Birazcık bağırsana
Bir hoparlör ısmarladım babama
Gelince artık
Konuşacağım onunla

HAYATNAME

Yusuf Kerem Köse

Hayatnamenin ortasındayım
Tam bu yaşlarda
Okumak istemiyorum
Yaşlanıyorum her sayfa sayısında

İnsan hayatı bir gölet gibi
Yavaş yavaş azalıyor
Gözüküyor ara sıra dibi
Bir bulut küstüğünde insanlara

LİMON

 Livanur Ekici

Nerede bir limon görsem
Bir hoş olur içim
Ekşisini hatırlarım
Yüzümü ekşitirim

Düşünmüş taşınmışlar
Bunu bilen haylaz arkadaşlarım
Bana bir isim bulmuşlar
Limon


EV

 
Emir Asaf Konaç

Evde olmanın verdiği huzur
Hiçbir yerde yok aslında
Sokakta, parkta, akrabalarda
 
Okuldan çıkar çıkmaz gitmek eve
Dünyanın en güzel hissi
Hemen geçmek yemeğe
 
Akşam olunca bir de
Toplanması herkesin aynı çatı altına
Yeterli mutlu olmaya

DÜNYANIN GÜZELLİKLERİ

 
Ömer Asaf Koç
 
Mavi ırmak ve göllerin denizlerin
Yemyeşil ormanın
Ağaçların var türlü türlü
Çam ağacı elma ağacı
Armut ağacı
Akasya
Çiçeklerin var türlü türlü
Gül, lale
Papatya

Evler de
Senin üstünde
Arabalar senin üstünde
Hayvanlar da senin üstünde
Dünya güzel böyle

KİTAPLAR


Reyyan Sibel Teke
Kitap denince aklıma
Bilgiler geliyor
Hiç bilmediğim ama bilmek istediğim

Bu yüzden en sevdiğim yerler
Kitapçılar ve kütüphaneler

Evimi daha çok sevmek için
Ve odamı da benimsemek için
Kitaplık kuruyorum 
Aldığım kitapları
Hediye edilenleri
Okuyup kitaplığıma koyuyorum

Kitaplarla dolu bir evim olsun istiyorum

MİMAR SİNAN

 Ömer Ali Çamcı

Yüzyıllar geçti sen dünyadan gideli
Ancak eserlerin halen yaşıyor
Depremler, afetler, 
Rüzgarlar ve zamana karşı
Direniyor bıraktığın yapılar

Yalnız sağlam değil yaptıkların
Aynı zamanda eşsiz
Benzersiz
Anadolu’ya vurulmuş mühürsün
Eserlerinle


FATİH SULTAN MEHMET

 
Zeynep Gökçe Yılmaz
 
Bir çağı açtın ve kapattın
Karanlık çağı
Bilginle, zekanla
İstanbul’u topraklarına kattın
 
Adın Mehmet’ti kendin Sultan
Fatih oldun alınca İstanbul’u
Sembolü oldun fethin
Adaletin

11 YAŞINDAKİ KRAL


    Ömer Asaf KOÇ

    Saat gecenin on’u olmuştu. Yatma zamanı gelmişti. 
Odama gittim ve annemin bana aldığı müzik kutusunu açtım. Müzik kutusundan çıkan müzik notaları çok huzur veriyordu. Bu yüzden uyumadan önce bu müziği dinlemeyi çok seviyordum. Her nota ayrı bir uyku perisi çağırıyordu bana. Bu yüzden de daha çabuk uykuya daldım. 
    Sabah olup uyandığımda bir uçan balondaydım. Balona bir kuş kondu ve bana bir anahtar verdi, sonra uçtu gitti. Ben de yavaşça uçan balonu yere indirdim. Karşımda kocaman bir saray duruyordu. Anahtarın o sarayın kapısının anahtarı olduğunu düşündüm ama değildi. Baktım ki kapının yanında bir zil var. Zile bastım, kapı kendiliğinden açıldı. Karşımda bir mücevher sandığı vardı. Bir anda her taraftan oklar fırladı ama Allah’tan kimse yaralanmadı. Sonra bir kral geldi ve dedi ki:
    -Artık tacımı, sarayımı, mücevherlerimi sana devrediyorum, dedi. 
    -Ama 11 yaşındaki bir çocuk nasıl kral olur, dedim. Diğer ülkelerdeki çocuklar bu olayı çok kıskandılar. Fakat bu ülkedekiler 11 yaşındaki bu çocuğu yani beni kral olarak kabul ettiler ve kral oluşumu kutladılar. Kurulan bu ülkenin adı Türkiye idi. Güçlü olduğum için kazandım ve hep kazanacağını biliyordum. Öz güvenimi hiç kaybetmedim ve bu güzel ülkede yaşamaya devam ettim.
Bir süre sonra bana anahtar getiren kuş yeniden geldi ve anahtarımı alarak uçtu gitti. Aradı aradı en son eski kralı buldu ve eski krala anahtarı teslim etti. Eski kral anahtarı ile saraya geri döndü. Mücevher sandığını açtı, hazinesi daha da artmıştı. Aradan on sene geçtiği için eski kralı kimse tanıyamadı. 
Artık çocukluktan çıkıp genç olmuştum, eski Kral’ı görünce:
    -Siz kimsiniz, benim tacımı nasıl takarsınız, dedim. 
    Eski Kral:
    -Ben sana bu tacı veren kişiyim.
    Ben:
    -Emin misin, kapıdaki oklar seni öldürmüş olmalı..
    Eski Kral:
    -Hafızan beni unutmamış işte.
    Ben:
    -Gel o zaman, dedim, mücevher sandığının olduğu odaya gittik. Orada gizli oklar vardı ve ikimiz de tacı çıkartınca oklar ikimizi de vurdu ve oracıkta ikimiz de öldük. 
    Aniden annemin sesi duyuldu:
    -Hadi kuzum, kalk. Sabah oldu. Okul zamanı…
    Hemen gözlerimi açtım ve her şeyin rüya olduğunu anladım.