28 Kasım 2023 Salı

ANAHTARSIZ GÜNLÜK

    
    Ezgi Budak

    İnsanlar anlamadıkları şeyleri yargılarlar. Yeni yeni keşfediyorum onların zihinlerini. Belki canlı ve aktif beyinleri fakat ölü yaratıcılıkları. Sebebi ise düşünmeye pek zaman ayıramamaları. Pek çok kişinin yok iç dünyası. Bu da onları bilinçsiz bir anlamsızlığa sürüklüyor. Yani insanlar varlığından dahi haberdar olmadıkları önemli bir şeyden mahrum kalıyorlar yaşarken. 
    Düşününce iç dünyalar olmasa hayat sıkıcı ve anlamsız olurdu. Neredeyse herkesin başkalarına anlatamadığı sırları vardır ya da ötekine anlatsa anlattığı kişiye manasız gelecek düşünceleri. 
    Tıpkı bir duvar gibidir düşünceler. Kimse temelini bilmez onların, malzemesini de. Dolayısıyla birine o duvardaki tuğlalardan birini versen, düşer, kırılır. Her ne kadar sağlam da olsa yok gibi temeli. Oysa sana çok mantıklı gelir o. Çünkü senin üst üste dizilmiş bir duvarın vardır düşüncelerden. Biri diğerini destekleyen tonlarca haykırış, suskunluk, isyan, eğlence, anı ve daha niceleri…
    Yargılamaktan bahsetmiştim. Çok sık karşılaşılan fakat insanın sebebini dahi bilmediği bir hastalıktır bu. Benim tavra göre yargılamak, diye adlandırdığım bir tür paranoyaklık. Açıklayayım: Ben içimde heyecanlı ve neşe dolu iken dışarı vuran yüzüm nedeniyle hep maruz kaldığım sorular, ithamlar olur: 
    -Hasta mısın?
    -Az yüzün gülsün.
    -Sen de sürekli somurtuyorsun!
    -Böyle yaparak hayatı kendine zindan ediyorsun. 
    Hep kendimi sorguladım, gerçekten karamsar mıyım, diye. İçimi yokladım. Hayır! Değilim ama sırf bu yargılar yüzünden gerçekten hastalanan, gülmeyen, somurtan, hayatı kendine zindan edenler var.  
Ne olursa olsun iç dünyalar kilitli fakat anahtarsız birer günlüktür. Bunu açıklamak bana düşmez, düşse bile ne mümkün açıklamak. Birer tane kocaman hikâye. Hüzünlüsü, tatlısı ve acılısı. Belki bu yazı size anlamsız gelmiştir… Haklısınız çünkü bu da zihin tuğlalarından bir seçme. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder