26 Aralık 2023 Salı

ANILARIN KARANLIK YÜZÜ

Ezgi Budak

    İki ayrı kavram: anılar ve korku. İnsanlar anılardan ibarettir çünkü onlar insanın karakterini çizen kalemlerdir. Geçmiş her şeyi belirler aynı zamanda siler.  Gelecek her nasıl sisli ve pusluysa geçmişin ne farkı var. Dünya nasıl oluştu? Biliniyor mu? Dünya nasıl yok olacak? Biliniyor mu? Dünyanın geçmişini bilmeden “vicdansız dünya” diyebilir miyiz? Ya kalemi ona karşı vicdansızsa? Pekâlâ insanlar? Birinin anılarını, geçmişini ve geleceğini bilmeden ona “vicdansız” diyebilir miyiz? Ne farkı var peki? Her iki durumda da anıları vicdansızlaştıran insanlardı. İnsan insandan çok çeker yaklaşık 70 yıllık ömürlerinde.     Bir de evimizi düşünelim 4 milyar yıldır var olan. Her gün yeni bir anı o halde. Ve bir de o günlerin çoğunda vahşete maruz kaldıysa korkuyordur, yok olmadan korkuyordur. Bu yalnızca bir etkisi hayatımız üzerinde. Sanırım biraz daha yakın bakacak olursak olaya anıların korkuya nasıl benzediğini kavramak için birkaç örnek vermem lazım gelir. Eminim ki herkes annesini kaybetmekten korkar. Peki, neden? Onunla geçirdiğiniz tatlı anlar vardır geçmişte, gelecek içinse yine aynısını isteriz veya bir iş yerinde yaklaşık yirmi yıl çalıştınız ve ayrılma vakti geldi. Anılar işi zorlaştırmaz mı? Orada verdiğiniz emekler orada kalacak ve devamını getiremeyeceksiniz. Burada anıların başka bir yüzüyle karşılaşıyoruz: Hüzün. 
    Son fakat en önemli örneğimiz bir arkadaştan uzak kalmak. Sanıyorum en neşeli anılarımız dostlarla geçirdiklerimizdir. Bir sebepten dolayı sizden uzaklaşmak zorunda kalabilir dostlar. Bu durumu hüzünlü kılan şey tabi ki anılardır. Eskisi gibi anılar biriktirememe düşüncesi insanın içini yiyor ve ardından onları soyut bir şekilde anıyoruz. Bu anmak; değil bir insanı, onunla olan anılarını hatırlamak. 
    Birçok şeyin de olduğu gibi anıların da karanlık tarafı vardır ve bunun farkına varmak insanı iyi ya da kötü fark etmeksizin etkileyebilir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder