13 Şubat 2024 Salı

SÖZLERİN SAVAŞI

    Ezgi Budak


    Sözcükler kar taneleri gibi dökülüyor ağzımdan. Az daha ayarını kaçırırsam donmaya yüz tutmuş “minik beyaz lekeler” bazen düştüğü yeri bile sarsacakmış gibi sert ve soğuklar.
Yalnızca yumruk değildir şiddet. Fiziksel olarak açtığın yaralar elbet bir gün kapanır ancak insanların zihniyle oynamak farklı. Kapanmayacak derin yaralar.
    Şakır şakır silah üretiyor insanlık. Tıpkı dünyayı tanımadan “yeni ufuklar” keşfetmek gibi. Ellerindeki en büyük silahların farkında olmayan insanlık. Ne denli donatmazsınız çocukları eğitimle, neden bilinçsiz kalırlar savaşlara karşı?
    Böyle oluyor işte “yolda kalmak için şeytanlarımızla savaşıyoruz.” Gerçi o şeytanlar eğitimsiz kalan çocuklara tekabül ediyor. Umursamaz yetişkinlerin eseri olanlar da ve ilerde büyüdükleri en azından büyük insan oldukları zaman –tabi öyle bir zaman olursa- o umursamazlığı yanlarında getiriyorlar. En sonunda ise “yıkılışını izlemek için saraylar yapıyorlar.” Altında binlerce insan kalırken yalnızca izliyorlar. Ama işte konu yine sözlere dönüyor. O umursamazlığı küçük çocuklar seçmemişti ki. Onlar birer boş beyaz kağıt gibiydiler. Sözler yordamıyla oynanmıştı onlarla. Yani sonuç olarak kırdığını, yıprattığını tekrar karşında aynı şekilde bulmayı bekleyemezsin. Ve eğer böyle gitmeye devam ederse biz de sürekli soyut bir şekilde andığımız dünyayı aynı şekilde bulamayabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder