9 Aralık 2023 Cumartesi

KEKİK ÇAYI

 
Elif Erva Öztürk 
    Havalar iyice soğumuştu. Boğazında hafif bir yanma hissediyor, hasta olacağından endişe ediyordu. Annesi Ayşe’ye nane limon kaynatıyordu. Nane, limon çayı güzeldi ama sürekli içilecek bir şey değildi. Annesi Ayşe’ye bir akşam farklı bir çay ikram etti. Çayı daha yudumlamadan kokusunu hissetti Ayşe. Kekik, dedi. Anne bunda kekik kokusu var. Annesi:
    -Evet Ayşe, dedi. Kekik çayı da faydalıdır, vücut direncini artırır, dedi. Ayşe keyifle kekik kokusunu içine çekerek çayını yudumladı. Ertesi gün daha iyi hissediyordu kendisini. Ama aklında şöyle bir soru vardı:
    Bu kekik acaba hangi dağlardan, hangi coğrafyadan toplanarak gelmiş, kendilerine içecek olmuştu?

GÜNEŞE YAKIN KEKİLER

 Aysel Zümra Yuvacı 

Kekiği çok seven Fatma nine, her yaptığı çorbaya kekik koyuyordu. Bunun nedenini bilmeyen torunu Ayşe, Fatma ninenin çorbalarını içtikten sonra ninesinin neden kekiği çok sevdiğini anlıyordu. 
Fatma nine yaz mevsiminde Ali amca ile köye gider o mis kokulu kekiklerinden toplardı. Fatma nine kekik toplamaya gidecekti. Bu kez Ayşe’yi de götürecekti. Hava rüzgarlıydı. Ayşe o taraftan bu tarafa savrulup duruyordu. Serçeler eşliğinde yola çıktılar. Kekikler o kadar güzel kokuyordu ki daha dağlara çıkmadan kokuları geliyordu. Ayşe en yakındaki kekiklerden toplayıp çorbalar yapacaktı. Kekik topladılar çokça. Hava kararmaya yakın Ali dede traktörle gelerek Fatma nine ve Ayşe’yi eve getirdi. 
Ayşe’nin günü o kadar güzel geçti ki yattığı minderde yorgunluktan uyuyakalmıştı. 
Sonraki günlerde kekikleri kuruttular ve kavanozlara koydular. Bir sonraki kış mevsiminde çorbalara katılacak kekiklerde artık Ayşe’nin de emeği vardı. 

DAĞCI OLMAK İSTEYEN KIZ

 Elif Yüsra Yaralı

Bir zamanlar küçük bir kız varmış. Hep dağcı olmayı düşünüyormuş. Bir gün babasına demiş:
-Baba, ben dağcı olmak istiyorum. 
Babası:
-Rüzgar esince olursun, demiş.
Kız:
-Nasıl yani baba?
Babası:
-Büyüyünce olursun, demiş. 
Kız içinden:
-Neyse, on yaşıma kaç gün kaldı ki?
Cama dönüp düşünmüş. Ben ne zaman büyüyüp serçe gibi uçacağım. Zamanlar aradan uçup gitmiş. Artık kız yirmi yaşına gelmiş. Dağa çıkınca demiş ki:
-Baba artık dağcıyım, burnuma kekik kokuları geliyor. 

8 Aralık 2023 Cuma

RÜZGÂR

    Elif Erva Candan

    Esiyordu, esiyordu rüzgar. İçimi ferahlatan o güzel serinlik geçiyordu bir hafiflikle sokaklardan. İlkbahar rüzgarıydı bu insanın kalbini okşayan. 

    O gün çok güzel başlamıştı. Okula gitmek İlk defa hoşuma gitmişti. Okula vardığımda ise o dört duvar beni sıkıntıya boğmuştu her zamanki gibi. Uzaktan göründüğü kadar hoş değildi duvarların ardı. Okula ilk ben gelmiştim. Bu sessizlikti belki de beni rahatsız eden. Okulda tek sevdiğim şey arkadaşlarım, arkadaşlarımla zaman geçirmekti. Resim dersini bekliyordum mutlu olmak için. Resim çizmek beni mutlu eden bir şeydi ama o gün resim dersi de yoktu.  

    Bu sessizliğin içinde yuvarlanırken birden öğretmenim sınıfa geldi. Çok seviyordum onu. O da şaşkındı çünkü benden başka öğrenci halen yoktu sınıfta. Sessizlik ve şaşkınlık kısa sürdü. Sınıfım birinci kattaydı ve penceresi açıktı. Birden bire içeriye pencereden bir kedi girdi. Çok sevimli bir kediydi bu ancak garipti. Derken olan oldu. Meğer ağzında bir fare varmış kedinin. Fareyi öğretmenimizin ayaklarının dibine bıraktı kedicik. Öğretmenim neye uğradığını şaşırdı, ben o esnada bastım çığlığı. Fare bir iki debelendikten sonra kaçıp gitmişti bile. İkimiz de kediye bakakaldık. Siyah gözlü, beyaz tüylüydü kedi. Biz ona bakarken bir arslan gibi kükreyiverdi. Çok korkmuştum bu sesten. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ki her yer kapkaranlık oldu ve bunun bir rüya olduğunu ancak uyanınca anladım. Kendi kendime düşündüm: Her şey rüya ise rüzgar neden o kadar gerçekçiydi?

    Ah, okula geç kalmışım, gitmem gerekiyor şimdi.  


KİTAPLARIM

Zeynep Kılıç
 
Benim güzel kitaplarım
Benim can arkadaşlarım
Hepinizi seviyorum
Benim can arkadaşlarım

Sizi her yerde överim
Sizle hayale giderim
Sizsiniz benim her şeyim
Benim can arkadaşlarım

ANLADIM

Zeynep Üstündağ
 
Hep düşünüyordum büyüyünce
Ne olacağım diye
Şiir yazmaya başladım birden bire
İnanıyordum bir gün ben de bir şeyler başaracağım
Fark ettim ki 
Şair olacağım
 
Kalemi kağıdı aldım elime
Gerçek bir şiir yazmaya başladım ben de
Artık son derece kararlıyım
Ben şair olacağım

7 Aralık 2023 Perşembe

ÇİÇEK

Meryem Er


Üç yapraklı bir çiçek olmak isterdim
Yemyeşil çimenler içinde
Üç yaprağımın rengi de başka olsun isterdim
Sarı, mor, pembe

İnsanların bilmediği
Uzak çok uzak bir dağda 
Üç yapraklı bir çiçek olmak isterdim
Özgürce yaşamak için yukarılarda

CANATAN'IN SERÜVENLERİ

Atıf Kaan Salar, Umut Bulut, Akın Eliş

    1. Esrarengiz Kutu

    Uzak ülkelerin birinde, bilinmeyen bir zamanda henüz devler ve ejderhalar dünyada yaşıyorken Canatan adında bir çocuk dev varmış. Canatan, emsallerinden küçük olduğu için çoğu zaman alay konusu olurmuş. On bir yaşındaymış ancak normal bir insandan birazcık uzunmuş. Hatta ilk zamanlar onu ailesi sıradan bir insan zannederek bir köyün yakınına bırakmayı düşünmüşler ancak annesi buna müsaade etmemiş. 
    Canatan, aslında güler yüzlü, iyi kalpli, sevecen ve söz dinleyen bir devmiş. Diğer devlere minareye bakar gibi bakarmış. Arkadaşları ona Junior Canatan derlermiş boyundan dolayı. Canatan’ın bir özelliği de kafiyeli konuşmayı sevmesiymiş. Kendisine sorulan sorulara ya tekerleme ya da mani gibi cevap verirmiş. Kendisiyle alay edenlere:
    Demeyin Junior bana
    Ahırda olur dana
    Beni küçük görüp de
    Atmayın siz yabana, dermiş. 
    Arkadaşlarıyla pek oynamadığı için dağda, bayırda gezer, mağaralarda resim çizer ve içine atladığı gölü taşırarak balık tutarmış. Bir gün balık tutmak için gittiği küçük gölün kenarında kumlar arasında eski bir kutu bulmuş. Kutunun sağlam bir kilidi varmış. Kilidi kurcalamış ama açılmamış. Kutuyu önüne almış ve başlamış yine söylenmeye:
    Kutusun tamam bildim
    Seni ben burda buldum
    Açacağım diyerek
    Saatlerce yoruldum, demiş. O sırada kutunun altında bir not görmüş. Notta şöyle yazıyormuş:
    Arıyorsan anahtar
    Onu bulmakta ne var
    Döndür başını bir bak
    Etrafında neler var.
Heceleye heceleye bu sözleri okuyan Canatan, etrafına bakmış, yanında birdenbire bir duvar belirmiş. Duvarın arkasına bakmak istemiş ama boyu yetişmemiş. Bu sözlerin şifreli olduğunu, kutuyu açmak için buralarda bir çözüm bulması gerektiğini düşünmüş. Bir süre duvara tırmanmaya çalışmış, sonra yerine oturup nota bir daha bakmış. Dizelerdeki harfleri saymaya başlamış. Önce sadece ünlü harfleri saymış. Tüm dizeler 7 ünlü harften oluşuyormuş. Sonra bunun bir anlamı olmadığını düşünerek tüm harfleri saymış. İlk üç dize on altışar harften son dize 17 harften oluşuyormuş. Dizeleri toplamış 65 sayısını bulmuş. Eline bir çubuk alarak kumlara 65 yazmış beklemiş. Canı sıkılmış. Hemen altına ünlü harflerin toplam sayısını yazmış: 28. Canı daha da sıkılmış. Bir süre beklemiş. 65’ten 28’i çıkarmaya çalışmış ama matematiği zaten iyi değilmiş. 65 taş toplayarak içinden 28 tanesini seçmiş, geriye kalanları sayınca 37 sayısını bulmuş. Bu sayıyı bulur bulmaz duvardan bir ses gelmiş ve bir kapı belirmiş. Kutuyu da alarak kapıya uzanmış. Kapıyı araladığında önce korkmuş sonra heyecandan kalbi duracak gibi çarpmaya başlamış. 
                                                        1. Bölümün Sonu


SAHANDA MUTLULUK

Metehan Ersoy

Yumurta olmasaydı dünyada
Yumurtalar olmasa
Anlamsız olurdu benim için
Sabahlar ve akşamlar
Çoğu zaman yetiyor mutlu olmama
Küçücük bir yumurta
Hele de sahanda

ACELE

İnsan ben yaşlarda ise
Büyümek istiyor çabucak
Kavuşmak istiyor hayallerine
Takılmadan derslere
Ve takvimlere

İnsan ben yaşlarda ise
İyi olsun istiyor her şey
İyiye gitsin dünya
İyiliklerle donansın yeryüzü
Çünkü mutluluk yakışıyor insanlara
Doğaya

İnsan ben yaşlarda ise
Hayal kuruyor boş zamanlarında 
Bir hayalden diğerine geçiyor dakikalar içinde
Huzur, güzellik, saadet var hepsinin içinde

İnsan ben yaşlarda ise
Büyümek istiyor çabucak
Çıkmak istiyor merdivenleri
Kaybetmeden içindeki
Umudu cevheri