13 Aralık 2023 Çarşamba

OKULDA SIRADAN BİR GÜN

    Meva Vural

    Yazdan kalma bir sonbahar günüydü. Hava yaz günlerindeki gibi sıcak ancak yapraklar sarıydı. Vakit öğleyi bulmuştu ve sıcaklık daha da artmıştı. Yollar öğlen yemeği yemek için telaşla bir yerlere giden memurlar ve öğrencilerle doluydu. Öğlen yemeği alışkanlığını kaybedeli seneler olmuştu. Günde üç kez yemek onun için anlamsız geliyordu. Üstelik yemek yedikten sonra bir uyku bastırıyor, öğleden sonraki derslerden verim de alamıyordu. 
    Arkadaşları sınıfta bir şeyler atıştırırken ya da siparişleri beklerken okulun bahçesine çıktı. Güzel havalarda hep bunu yapıyordu. Bahçe büyük olduğu için kimileri top oynuyor, kimileri ip atlıyor, koşuyor, kimileri de kol kola bir şeyler atıştırarak iştahlı iştahlı konuşuyorlardı. Ne konuşuyorlardı? Ya derste yaşadıkları sıra dışı bir olay ya sınavlar, yazılılar ya da başka arkadaşlarıyla yaşadıkları sorunlar… Bir öğrencinin başka ne gibi gündemi, derdi olabilirdi ki? 
İzlemeyi seviyordu, insanları doğal halleriyle gözlemlemeyi, onlara dair çıkarımlar yapmayı. Yalnızca öğrencileri değil bahçedeki öğretmenlerini de izliyordu. Nöbetçi oldukları gün öğretmenler bir başka oluyordu. “Koşma! Yavaş! Dikkat et! O tarafa gitmeyin!” gibi ünlemler sık sık duyuluyordu uzun teneffüslerde ve öğlen arasında. 
    Bu düşüncelerle dalmışken kendisinden alt sınıflardaki çocukların her zamankinden çılgın olduğu gözüne çarptı. Bir dakika yerinde duramayan birkaç öğrenci göz açıp kapayıncaya kadar bahçenin bir ucundan diğerine geçiyordu. Üstelik dikkatsiz de koşuyorlardı ve kendilerini kaptırmışlardı kovalamacaya. Etraflarındaki kimseyi duymuyor, görmüyor, öğretmenlerin uyarıları yetersiz kalıyordu. “İnşallah başlarına bir şey gelmez.”  Dedi içinden. Tam bu cümle zihninden geçtiği anda arkasında bir çığlık duydu. Dönüp baktığında az önce önünden geçen çocuklardan birinin yere kapanmış vaziyette olduğunu gördü. Etrafına arkadaşları toplanmıştı. Nöbetçi öğretmenler telaşla bahçenin bir ucundan koşuyordu. Oturduğu yerden kalkarak olayın olduğu yere ulaştı. Öğrencilerden yerde yatan ayağını tutuyor, bir yandan da acı acı sesler çıkarıyordu. Öğretmenler de aynı anda geldiler ve kalabalığı dağıtarak ambulans çağırılması gerektiğini söylediler. Öğretmenlerden biri de çocuğun ailesine haber vermek gerektiğini söylüyordu. Çocuktan ailesinden birinin telefon numarası istendi. Çocuk numarayı vermemek için ailesinin çalıştığını ve onları rahatsız etmek istemediğini söylüyordu. Arkadaşlarının yardımıyla yerden kalkmaya çalıştı. Bir arkadaşı su uzattı. Diğer arkadaşı kolunun altına girdi. Nöbetçi öğretmenlerden biri ambulansı aramıştı bile. Beş altı dakika sonra çığlık çığlığa bir ambulans okula doğru yaklaşıyordu. Ambulansın sesini duyan öğrenciler daha da tedirgin olmuştu. Sağlık görevlileri olay yerine gelerek çocuğun dizlerini incelediler. Küçük sıyrıklar vardı ve üzerinde yürüyebiliyordu. Birkaç müdahaleden sonra: “Şayet canın çok yanıyorsa gidelim hastaneye.” dediler. Çocuk bir anda arkadaşlarının desteğinden sıyrılarak iyi olduğunu söyledi. Çok az ağrısının olduğunu belirtti. Sağlık ekipleri toplandı ve dönüş yoluna geçti.
    Öğlen arası bitmek üzereydi, birazdan zil çalacak ve herkes derslerine gidecekti. Kalabalık dağılmıştı. Zil çaldığında baktı, sanki az önceki olay hiç yaşanmamış gibi öğrenciler yine koşarak, birbirlerini iterek merdivenlere doğru ilerliyordu. Hava sıcaktı, acıkmamıştı zaten ama susadığını hissetti. Kantinden bir su alarak sınıfına geçme vakti gelmişti. Acele etmeden kantine doğru ilerledi. Aldığı suyun yarısını sınıfa varıncaya kadar içmişti. Koridorlar uğultulu, bahçe biraz daha sakin ve sınıf yemek kokularıyla doluydu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder