22 Aralık 2023 Cuma

YOL

 Üner Taha Aydemir
    
Kaç saattir yürüdüğünün farkında değildi. Kaç gündür yürüdüğünün de farkında değildi. Kaç haftadır yürüyordu, nereye, niçin yürüyordu? Yolun neresindeydi, nereden başlamıştı yürümeye? Bir belirsizlik içinde yaptığı tek şey adım atmaktı. Saymadı adımlarını. Yolun ilerisini düşünmedi. Yola nereden düşmüştü onu da hatırlamıyordu, yürüyordu.
    Yolda kimse yoktu kendisinden başka. Yolda gece yoktu, yolda gündüz de yoktu. Yürümeye başladığından beri ne rüzgâr ne yağmur ne kar vardı. Çantası yoktu, şemsiyesi yoktu. Eğildi, ayakkabılarına baktı ne zamandır yolda olduğunu, ne kadar yol yürüdüğünü anlayabilmek için; ayakkabıları paramparçaydı. Eğilirken durmak istedi, ayakları buna müsaade etmedi, yürüyordu. Sanki yürüyen kendisi değildi, yürüten ayaklarıydı. Ayaklarını kontrol eden kendisi değil gibiydi. Ellerini sallayabiliyordu yürürken, bazen ceplerine koyuyordu nereye bırakacağını bilemediği ellerini.
    Rüzgâr saçlarından geçsin istiyordu ama rüzgâr yoktu. Yağmurda ıslanmak istiyordu yürürken ama yağmıyordu. Yanında kendisiyle yürüyen bir köpek olsun diye aklından geçiriyordu, yoktu. Üzerimden bulutlar geçsin istiyordu, maviydi gökyüzü. Islık çalmak istiyordu, çalabiliyordu.
Sıkılacak gibi oluyordu bu tek düze yolculuktan. Bir çeşme başında oturmak istiyordu mesela. Bir ağaç gölgesinde, çimenlerin üzerinde uzanmak. Durmuyordu ayakları. Yol dümdüzdü, ne yokuşu vardı ne inişi. Yan yana birkaç kişi sığabilirdi bu tertemiz asfalt yola, bir araç çok rahat ilerleyebilirdi ama kimseler yoktu işte. Bir taş parçası bile yoktu, kurumuş bir yaprak bile yoktu yolun üzerinde.
    Birden ayakları durdu. Sağ ayağını yerinden kaldırmaya çalıştı sanki yere çivilenmişti. Sol ayağını kaldırmak istedi gücü yetmedi. Durmuştu. Karşıya baktı, kocaman bir yokuş vardı önünde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder