Emir Kaan Şimşek, Muhammed Uğur Bulut
Dünyadaki inek ve koyun sayısı her geçen gün azalıyordu. Nereye gidiyordu bu canlılar, neden azalıyordu bilen yoktu. Çiftçiler her sabah uyandıklarında ahırlarında ya da ağıllarında üçer beşer hayvanın azaldığını fark ediyordu ama kimin ya da kimlerin bu hayvanları aldığı bulunamıyordu. Sonunda bu sorun tüm dünyanın başına bela olmaya başladı. Önce kırmızı et fiyatları sonra da süt ve süt ürünleri satın alınması güç bir fiyata ulaştı. Artık sadece hali vakti yerinde insanlar yoğurt, peynir, süt ürünlerini tüketebiliyordu ama onlar bile sınırlı miktarda temin edebiliyorlardı bu ürünleri.
Birkaç yıl daha geçti artık marketlerde dondurma, süt, peynir gibi ürünler satılamaz oldu. İnsanlar artık ayranı, cacığı, sütlacı sadece rüyalarında ya da eskiden çekilmiş filmlerde, fotoğraflarda görebiliyorlardı. Dünyada büyükbaş ve küçükbaş olarak hiçbir canlı kalmamıştı artık.
Çocukların, bebeklerin daha sağlıksız beslenmeleri anlamına geliyordu bu.
Dünyanın büyük devletleri bu soruna çözüm bulmak için yapay süt, yoğurt ve et üretme çabasına giriştiler ancak çok başarılı olamadılar.
Önce birer ikişer sonra da hepten kaybolan bu hayvanlar dünyanın neresinde toplanıyordu, en son bunu bulmak için bütün ülkeler çalışmalara başladı. Bazı ülkeler ise bu çalışmaların içinde gibi görünüyor ancak çok da çözüm üretmiyordu.
Dünya haritası üzerinde yaşam alanı olan her bölge ülkeler tarafından paylaşıldı ve didik didik aranması kararı alındı. Bir ay gibi kısa bir süre içinde dünya karış karış aranmış ancak sonuç elde edilememişti. En azından dünyanın her noktasının arandığı düşünülüyordu. Bu sorun artık insanlığın sorunu haline gelmişti. Buharlaşıp uçmamıştı ya bütün bu hayvanlar? Herkes kendi çapında bir çözüm arıyor ya da hayvanları bulabilecekleri yerlere dair yorum yapıyorlardı.
Uluslararası uçuş yapan bir pilot bir kıtadan diğerine uçarken zaman zaman alçaktan uçuşlar yapıyor, yaşam alanı olmayan arazileri yukardan gözüyle taramayı ihmal etmiyordu. Bu uçuşlardan birinde okyanusun ortasında haritalarda kayıtlı olmayan bir ada gördü. Uçuş esnasında adaya iyice yaklaşarak gözlemlemeyi düşündü. Çok fazla alçaktan uçuyordu ve dağların, ağaçların arasında bir hareketlilik görüyordu. Yolcuların canları ağzına gelmişti. Uçak birden kontrolden çıktı. Yolcuların çığlıkları, duaları, bağırmaları arasında her şey birkaç dakikada oldu. Uçak, bir dağın tepesine çakılarak düşmüştü. Yolculardan ölen ya da yaralı olan yoktu ama öfkelilerdi. Uçağın pilotu böyle bir hatayı nasıl yaptığına anlam verememişti. Aslında haritada yer almaması asıl sebebiydi bu kazanın.
Yolcular uçaktan tahliye edilmeye başlandı. Pilot bu esnada iletişim cihazlarının çalışıp çalışmadığına baktı. Cihazlar çalışıyordu. Koordinatlarını bildirerek yardım istedi ve tüm yolcular yardım uçağını beklemeye başladı.
Haber hızla tüm ülkelerin haber kanallarına ulaşmıştı.
Pilot ve yolcular kurtarma ekibi gelinceye kadar etrafı biraz araştırmak için yürüyüşe çıktı. Daha birkaç adım atmışlardı ki sığır sürülerini gördüler. Çok heyecanlanmış ve sevinmişlerdi. Sağlıklı ve iri sığırlardı bunlar. Bir süre daha ilerledikten sonra dağın yüzünde otlayan koyun, keçi sürüleriyle karşılaştılar. Bu istenmeyen kaza büyük bir güzellikle sonuçlanmıştı.
Pilot yeniden uçağa dönerek kendilerini kurtarmaya gelecek uçak sayısının artırılmasını istedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder