Ezgi Budak
Şimdi, geçmişin geleceği ve geleceğin geçmişidir yani hepsi aynı anda yaşanır ama biz bunları çok ayrı kavramlarmış gibi birbirinden ayırırız.
Zaman, akan bir kavram. Bir nehir gibi, suyun akışını aynı yerden izlersin ama akan su farklıdır. Biz de aynı böyle her gün yeniden ve yeniden kaçamadığımız bu döngü içerisinde akıp gidiyoruz. İnsanlık kelimesi de akışkandır. Zaman nehriyle akabilsin diye. Ta ki son bir baraj önümüzü kesene kadar.
Şimdi, gelecek ve geçmiş; zamanın üç ayrı kolu değildir. Hepsi aynı anda yaşanır. Buradaki ayrım noktası anılar, bilinmeyen ve sürmekte olandır.
O nehrin üstüne düşmüş bir yaprak elbet akıntı tarafından bir gün aşınır. Dibe çöker, parçalanır, yok olur fakat o nehir akmaya devam eder. Belki de akışkan değilizdir. Zaman bizden önce de vardı, sonra da olacak. Kuraklık akışı durdurana dek, bizler nehrin üstünde yüzen yapraklar olacağız. Arkamızda bıraktığımız anılar ve göreceğimiz bilinmezlikle. Altımızda akıp giden, bir dönüşü olmayan nehir ile yalnızca izler olarak kalacağız.
Şimdinin değerini bilmeliyiz. Sadece şimdi yaşayabileceğimiz için değil, çok beklediğimiz gelecek ve deneyime dönüşmesini istediğimiz anılar bu noktada olduğu için, hâlâ bu akışta yer alabildiğimiz için, nehrin akışını görebildiğimiz için, bir “şimdi”miz olduğu için…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder