19 Ekim 2024 Cumartesi

SIKICI MESAİ

Nurgül Asya Kılcı, Zeynep Yurttaş, Kaan Erdoğan, Mehmet Zahid Ökten, Miraç Kağan Güler, Taha Metin Yıldırım, Selim Kurt, Tunahan Ceylan



Hayatımda ilk kez çalışmaya başlayacaktım ve çok heyecanlıydım. Aslında çalışmak için yaşım küçüktü fakat ailem çalışabileceğimi düşünüyor olmalıydı ki itiraz etmemişlerdi çalışmaya başlamama dair. Kardeşlerimle ve ailemle vedalaşamadan ayrıldık. Bir daha onları ne zaman ve nerede göreceğimi bilmiyordum.
Çalışmaya başladığım yer bir hayli kalabalıktı fakat ben insanları görmüyordum genellikle. Seslerini duyuyordum, gürültülerini işitiyordum. Özellikle öğlen ve akşam vakitleri çok hareketliydi fakat insanlarla hiç karşılaşmıyordum. Tüm dükkan artık boş kaldığında dolaşabiliyordum dükkanın içinde fakat bütün günüm dükkanın alt katındaki bölümlerde geçiyordu. Arkadaşım yoktu. Konuşabileceğim kimse de yoktu. Her gün yiyebileceğim miktarda yiyecek ve içecek veriliyordu bana. Gündüzleri o kadar sıkılıyordum ki bazen sinek avlıyordum. Sadece sinek değil gördüğüm her haşeratla önce oynuyor sonra onları imha ediyordum. Son zamanlarda onların da sayısı azalmıştı. Galiba burası bir lokanta ya da ona benzeyen bir iş yeriydi. Çalışmak için buraya gelmiştim fakat yaptığım herhangi bir iş yoktu. Neyse ki geceleri kimseler olmuyordu ve her tarafta dolaşıyordum. Çalıştığım dükkânın alt katında tüm ihtiyaçlarımı karşılayacak şekilde bir sistem kurulmuştu. 
Bir süre sonra bu işten sıkılmaya başlamıştım. Karnım doyuyordu fakat gönlüm değil. Ailemi özlediğim oluyordu, kardeşlerimi de. Dükkânın diğer çalışanları zaman zaman sevgi gösterisinde bulunuyorlardı bana. Hatta adımla hitap eden, zaman zaman bana sorular soranlar da vardı fakat konuşmayı çok sevmediğim için onlara cevap vermiyordum ilk zamanlar. Sonraları onların sorularına cevap vermeye başladım. Hatta bazen ben de onlara selam veriyor, hatır soruyordum fakat onlar nedense cevap vermiyordu bana. 
Bir süre sonra buradan sıkılmaya başladım. Buradan dışarıya çıkmalı, kendime yeni bir çevre edinmeliydim. Dükkânın bekçisi miydim yoksa çalışanı mı, anlayamamıştım. Dükkânın sahibi olduğunu düşündüğüm kişi bile akşamları bırakıp gidiyordu buradan ama ben buraya mahkumdum. Kendime bir kaçma planı yapmalıydım. Mesela gündüzleri, dükkânın kapıları açıktı çünkü sürekli insanlar girip çıkıyordu. Gündüz vakti bir yolunu bulabilirsem mutlaka buradan kurtulabilirdim. Birkaç gün bunu düşündüm ve bir gecenin sonunda dükkânın alt katına inmek yerine bir kenarına saklandım. Kimseler beni görmüyordu ve aşağıdaki yerimde olmadığımı da fark etmemişlerdi. Biraz vakit geçtikten sonra insanlar gelip gitmeye başlamışlardı. Dışarısı da hayli hareketli görünüyordu. Kapının açık olduğu vakti kollamalı ve aniden dışarıya fırlamalıydım. Nihayet beklediğim an gelmişti. Dükkana çocuklarıyla gelen bir kadın dükkanın kapısını kapatmadan yakınımdaki bir masaya geldi ve oturdu. Tam yerimden kalkmış kapıya doğru gidiyordum ki çocuklardan biri bağırdı:
-Aaa! Ne kadar sevimli bu şey. 
Sağıma soluma baktım. Kimse yoktu. Sevimli olduğumu söyleyenler vardı ama günlerdir ilk kez bir çocuktan bunu duymak hoşuma gitmişti. Bir anda planımı unutmuştum. Çocuğa doğru gittim ben de ona sevgi gösterileri sergilemeye başladım. İşte o anda oldu olan. Dükkanın diğer çalışanları öfke ile bana doğru geldiler ve bağırdılar:
-Çabuk yerine. Burada dolaşabileceğini kim söyledi sana. Üstelik bize bir faydan da yok. Yiyip, içip yatıyorsun. Geldiğin zamanki halini hatırla bir de şimdiki haline bak. 
Bu sözler bana mı söyleniyordu? İş vermeyen kendileriydi. İşsizlikten sinek bile avlamıştım. Daha fazla dayanamadım bana karşı söylenenlere. Kapı halen açıktı ve planımı yürürlüğe koymalıydım. Ani bir hareketle fırladım ve kapıya doğru yöneldim. Kaçarken çocuklardan birinin sesini duydum:
-Ne kadar sevimliydi değil mi?
Yanındaki diğer çocuk devam ediyordu:
-Anne, bunu bizim eve götürelim mi?
Eşikten dışarıya atladığımda annenin sesini duydum:
-Çocuklar, hiç mi kedi görmediniz. Sıradan bir kedi işte. Üstelik burada çok mutludur o. Biz evde buradaki gibi bakamayız ona. Bu sözü duyar duymaz eşikte çivilenmiş gibi kalakaldım. “Burada çok mutludur o”. Kulaklarımda yankılanmaya başladı diğer kelimeler de: “Hiç mi kedi görmediniz?”
Bu sırada kollarımdan beni kavrayan bir el ile irkildim. Beni kucağına aldı ve yeniden aşağı kata götürdü. İnmek istesem de dışardaki gürültülü hayat beni ürkütmüştü. Bir süre daha çalışayım, dedim kendi kendime. Farklı bir plan yapmalıydım. Hem burada yaşamalı hem de özgürlüğüme kavuşmalıydım. Ama nasıl olacaktı bu, bilmiyordum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder