23 Kasım 2024 Cumartesi

YAZGI

Akın Eliş

Yıllardır aynı yerde bekliyordum. Bulunduğum yere ilk gelen bendim. Buradaki herkes, benden sonra gelmişti ve herkesin hikayesini biliyordum. Onlar benim hikâyemi bilmiyordu. Benim hikâyemi aslında kimse bilmiyordu. İşte bu yüzden benim hikayem onlardan farklıydı. Buna rağmen bu farkı, fark edebilen olmadı hiç. Onlar, birbirleriyle dost oldular. Başkalarıyla dost oldular. Başka başka mekanlara gittiler fakat ben yıllarca aynı yerde bekledim. Tozlanarak bekledim. Hava almadan bekledim. Eskiyerek, sararak bekledim. Yıprandım. 
Onları değerli kılan neydi? Farklı kılan yalnızca görünüşleri miydi? Onlarda olup da bende olmayan neydi, bilmiyordum. Bazıları benden daha çelimsizdi, bazıları benden daha küçüktü fakat onlar değerliydi sanki insanların gözünde. Onlardan farklı olmamın bir üstünlük olduğunu düşünüyordum fakat değilmiş, bunu çok geç anladım. Yıllar sonra anladım. Bu gerçeği anladığımda ben de varlığımı hissettirmeye çalıştım etrafımdan gelip geçenlere fakat kimsenin fark etmeye niyeti olmadı hiç. 
Belki de beni tanıyacak, anlayacak birileri daha yaşlı insanlardır, diye düşündüm ve çocuklardan, gençlerden ziyade onlardan bir medet umdum. Onlar da gelmedi. Kimse gelmedi.
Belki de böyle olmalıydım. Belki de benim yazgım buydu. Yazgım buydu evet. Kimsenin okumadığı bir yazgı. Okuyamadığı ya da dikkatini çekmediği bir yazgı. 
Bu yazgıya razı olmuştum. Kendimi uykuya vermiştim artık. Bulunduğum yerden biraz her geçen gün biraz daha arkaya doğru çektim kendimi ve yalnızca günün bazı saatlerinde uyandım, diğer zamanlarda kendi hayallerimi kendime anlattım. Kendi rüyalarımı kendime anlattım. Kendi hikayelerimi yeniden okudum satır satır. Kimsenin bilmediği hikayelerimi.
Artık ümidi kesmiştim başkalarından. Birilerinin gelip beni fark etmesinden umutsuzdum ki o gün değişik bir şeyler hissettim. Buraya geldiğimden beri ilk defa biri bana dokunmuştu. Dokunmasıyla elini geri çekmesi bir oldu. Sanki elektrik çarpmış gibi birden uzaklaştı bana dokunan eller. Daha sonra üzerimden bir rüzgar geçti. Üzerimden geçen rüzgarla beraber bir ağırlık kalktı sanki gövdemden. Nihayet biri beni fark etmişti. Heyecanlı olduğunu gözlerinden anlayabiliyordum. Sayfalarımı çevirirken titreyen parmaklarından anlayabiliyordum. 
Beni bulunduğum yerden bir masanın üzerine indirdi ve elindeki mendille kapaklarımı temizledi. Bir yandan sayfalarımı çeviriyordu. Nihayet beni anlayacak, beni dinleyecek birileri çıkmıştı. 
O günden sonra yerim değişti. Artık aydınlık ve ihtişamlı bir yer verilmişti bana. Arkadaşlarım da hep benim gibiydi. Onlar bana anlattılar hikayelerini ben de onlara anlattım. Yazgının değişebildiğini mi anladım yoksa yazgım bu muydu bilemiyorum. 
Halen orada kalsaydım, o kitapların arkasında belki de unutulup gidecektim ve bu hikâye de unutulup gidecekti. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder