14 Aralık 2024 Cumartesi

GİZEMLİ GEÇİT

Elif Dağdeviren

1. Bölüm

İki haftadır uçun gemimizdeyim. Yanımda arkadaşlarım Rüya, Arda ve Sinan var. Yüzlerce yıldır hiç kimsenin bulamadığı bir gizemi bulmaya çalışıyoruz. Ailelerimizden çok uzaktayız. Bazen yere inip yiyecek aramaya çıkıyoruz. Geceleri birlikte oyun oynuyoruz. Sonra da ailelerimizi arayıp yatmaya gidiyoruz ama her gece iki kişi nöbet tutuyor. 
Bir gece ben ve Arda nöbet tutuyorduk. Ben:
-Arda şu aşağıda parlayan şeyi gördün mü, dedim. 
Arda hemen yanıma geldi ve aşağıdaki cismi o da gördü. Hemen gemiyi durdurmaya gittim. Arda da Rüya ile Sinan’ı uyandırmaya gitti. Kaç gündür uçuyorduk ama hiç böylesini görmemiştik. Saat beş gibiydi ve güneş doğuyordu. Güneş doğarken daha da parlak görünmeye başlamıştı cisim. Acaba aradığımız gizem bu muydu? Kafamda garip sorular vardı. Rüya:
-Asya bu ne? Aradığımız gizem bu olabilir mi, dedi. 
Bu soruların cevabını ben de bilmiyordum ve ben de bu soruların cevaplarını merak ediyordum. Sinan, hemen bir halat getirdi ve ben halat yardımıyla parlayan şeyin ne olduğunu görmek, onu almak için aşağıya indim. Aşağıya indiğimde gördüklerim karşısında şaşırıp kaldım çünkü bu bir anahtardı ve normal boyutundan çok küçüktü. Anahtarı aldım, cebime koydum, halatla tekrar yukarı çıktım. Anahtarı arkadaşlarıma gösterdim. Onlar da çok şaşırmıştı. Bunca çaba küçücük bir anahtar için miydi? Sinan:
-Arkadaşlar, belki de gizem budur, dedi. 
Arda hemen:
-Bu kadar minik bir anahtarın uyabileceği bir kapı var mı ki, dedi. 
Sonra Rüya anahtarı inceleyerek bunun aslında bir kapının anahtarı değil de kırılmış bir şeyin parçası olduğunu söyledi. Rüya:
-Arkadaşlar, bence bu bizim aradığımız gizemin ta kendisi. Baksanıza üzerinde yazana! Yüzyıllar öncesinden kalma bir anahtar, dedi.
Rotayı kendi ülkemize çevirdik. Bir haftalık bir süre vardı. Hepimiz çok heyecanlıydık çünkü hem ailelerimizi görecektik hem de belki de gizemi bulmuştuk. Zaman çok yavaş akıyordu. Bir hafta sanki bir yılmış gibi geliyordu. Hepimiz parlayan minik anahtarın ne olduğunu çok merak ediyorduk. Bir kapının anahtarı, kırılmış bir şeyin parçası ya da başka bir şey olabilirdi bu. Belki de sıradan bir anahtardı. Bunun cevabını ancak ülkemize döndüğümüzde anlayabilecektik. Belki de boşu boşuna dönmüş olacaktık. Günler böyle geçerken sonunda ülkemize dönmeye bir gün kalmıştı. Nihayet kendi ülkemizdeydik. Hemen ailelerimizin yanına gittik ve onlarla hasret giderdik. Yarım saat sonra bir araya geldik ve parlak, minik anahtarın ne olduğunu öğrenmek için neredeyse her yeri araştırdık. Sonunda bir antikacıya girdik ve o bize gerçekleri söyledi. Bu, söylenmesi çok zor bir şeydi. Evet, bu bir anahtardı ancak kapının değil kilidin anahtarıydı. Hiçbirimiz bunu düşünememiştik ama kilitli bir geçidin kilidine ait bir anahtardı. Bu geçit de yüzlerce yıl öncesinden kalmaydı. İşte gizemi bulmuştuk. Hepimiz çok heyecanlıydık ama bulunduğumuz yerden geçidin olduğu yere gitmek, uçan gemimizle bile iki ay sürüyordu. Ben, Rüya, Arda, Sinan; babalarımızı da yanımıza alarak hazırlandık ve uçan gemiye yerleştik. Hepimizin kafasında aynı soru vardı: Acaba geçidin kapısı karşı tarafta nereye açılıyor? Artık gemide herkes gece nöbetini babasıyla birlikte tutuyordu. Yolculuk biraz daha güvenli hâle gelmişti fakat bizi bekleyen maceraları düşündükçe heyecanımız ve korkumuz da artıyordu. 
Devam edecek. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder