ilker çitgez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilker çitgez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Aralık 2023 Cumartesi

GİZEMLİ DOLAP


İlker Çitgez, Semih Yılmaz, Ahmet Emir Koç, Feyza İşbaşar

     1. Bölüm Sıkıcı Hayat
    Günlerdir evdekilerle tek cümle konuşmamıştım. Eve geç geliyorlardı, şayet uyanık olursam doğrudan bana sordukları tek soru vardı:
    -Ödevlerini yaptın mı? Şayet ödevlerimi yapmışsam başımı sallayarak cevap veriyordum. Başka bir soru gelmiyordu. İşin garibi kendi aralarında da konuşmuyordu annem ve babam. Hep başkalarıyla konuşuyorlardı telefonda ve kendi aralarında da işaret diliyle konuşuyorlardı sanki. Günlerdir bu böyleydi. 
    Arkadaşım yok muydu?.. Yoktu… Arkadaşlarım da çok tuhaftı. Basit şeylere gülüyorlar, birbirlerine el kol şakaları yapıyorlar, durup dururken birileri ağlıyor, birileri kahkaha atıyordu. Birileri de tırtıl gibi sürekli ellerinde yiyecekleri kemirerek dolaşıyordu. Öğretmenlerim birkaç kez benimle konuşmaya çalışmıştı ama onları da samimi bulmamıştım. Bir sorunum yok, diyordum soranlara. Gerçekten de görünürde hiçbir sorunum yoktu. Çok güzel bir evimiz vardı. Ekonomik durumumuz çok iyiydi. En güzel araba bizdeydi, en güzel yemekleri biz yiyorduk. Ama bir şeyler vardı içimde boş olan. Evet, bir boşluk vardı içimde bir türlü dolmayan. 
    Bir şeyler yapmalıydım bu boşluğu doldurmak için, ama ne?.. Odamdan çıkmaz olmuştum. Özen göstermesem de derslerim iyiydi çünkü arkadaşlarım çok ilgisizdi okulla, derslerle. 
Bir gün yatağıma uzanmış düşünürken üst katın salonundaki büyük dolabı hiç açmadığımı fark ettim. İçinde ne vardı acaba? Kendime oyalanacak bir şeyler arıyordum. Bu beni biraz da olsa oyalar, kafamı dağıtır diye düşündüm ve usul usul üst kata çıktım. Eski bir dolaptı bu. Eşyalarımız her sene yenilenir ama bu dolap hep yerinde dururdu. Bunu hatırlayınca biraz daha merak duygum arttı. Dolabın önünde durdum, çok eski bir dolaptı ve ilk kez bu kadar yakından bakıyordum ona. Kapağını açmaya çalıştım ama açılmıyordu kapak. Diğer kapakları zorladım ama onlar da açılmadı. Önüne oturdum ve anahtarı var mıdır, diye düşünürken dolabın altında bir kağıdın ucunu gördüm. Kağıdı sürükleyerek elime aldığımda üzerinde birkaç kelime olduğunu fark ettim. Şöyle yazıyordu:
Gizli bir hazine var 
Bu dolabın içinde
Merak ediyorsan eğer
Gel maceranın içine

    Önce tebessüm ettim ve ne anlamsız bir şiir dedim, kendi kendime. Yıllardır bu dolabın altında başka neler neler vardır diye aklımdan geçti. Notu bir kez daha yüksek sesle okuduğumda dolabın kapağı gıcırdayarak ardına kadar açıldı. 

    2. Bölüm: Değişik Bir Yolculuk
    Gıcırdayan kapı beni korkutmadı desem yalan olur. Kapı açılır açılmaz içeriye tuhaf bir koku yayıldı. Dolabın içine baktım, örkümcek ağları ve tozla kaplıydı. Gözüme yine tozlarla kaplı kocaman bir kitap çarpmıştı. Kitap çok ağır ve büyüktü. Elimle üzerindeki tozları temizlemeye çalışırken arasından eski bir fotoğraf düştü. Evet, bu bizim eski aile fotoğrafımızdı. Hiç görmemiştim bunu. Fotoğrafta ben henüz birkaç yaşlarımdaydım. Annem ve babam büyük bir mutlulukla bakmışlardı kameraya. Biraz duygulandım, fotoğrafı bir kenara bıraktım. İçimden bu fotoğrafı annemlere göstermek geçiyordu. Belki onlar için de eskiyi anmak iyi olurdu ancak kitap beni kendine çekiyordu. Sayfalarını araladım. Okumaya başladım. Kitap adeta beni esir almış gibiydi. On dördüncü sayfaya geldiğimde kendimi garip hissetmeye başladım. Midem ve başım kötüydü. On dört yaşımda olduğum aklıma geldi kitaptaki sayfaya baktıkça. Üstelik dış kapı numaramız da on dörttü. Gözlerim kapanırken hemen yan tarafta, dolabın içinden bir kapı daha açıldığını gördüm. İçerden ışıklar ve renkler sızıyordu. Güzel bir koku da geliyordu.  Usulca doğruldum, kuş gibi hafiftim. Bu yeni açılan kapıdan geçtiğim anda başka bir dünyaya ulaşmıştım sanki. Bu dünyada yeşiller daha yeşil, maviler daha maviydi. Hiç görmediğim kadar büyük kelebekler vardı, arılar kocaman at büyüklüğünde uçuyorlardı. Kelebeklerden birine:
    -Burası neresi, diye sordum. Kelebek ince ve güzel bir sesle cevap verdi:
Bura gizem diyarı
Her yer ayrı bir gizem
Çözmek istiyorsan eğer
Önce bana cevap ver

    Kelebeğin bana bir sorusu var diye düşündüm. O sırada kelebek kanatlarını açtı. Kanadın birinde 1, diğerinde 4 rakamı vardı. Bu, kitap okurken 14. sayfada kaldığımı anımsadım. Yeniden başım döndü, her yer karanlık oldu. Kendime geldiğimde kapalı dolabın önündeydim. 

                                    DEVAM EDECEK

5 Kasım 2023 Pazar

YEMEK AŞKIM


İlker Çitgez
 
İngilizce öğretmenim
Vermişti bir ödev 
Tasarlayın demişti bir ders programı
 
Bir şeyler yaptım saatlerce
Uğraştım, didindim
Güzel de oldu bence
 
Ama beğendiremedim
Çünkü farklı şeyler istemişti öğretmenim benden
Özgün olsun, başka olsun herkesten

Düşündüm saatlerce 
Ne yapsam özgün olurdu
Hedefi on ikiden vururdu

Bir lahmacun şeklinde 
Ders programı yapmayı düşündüm
Ve üşenmedim yaptım
Bu kez de beğenilmezse ne yapardım bilmiyorum
 
Gösterdim öğretmenime ödevimi
Beğendi sonunda
Sınıfa gösterdi
Yemek aşkım ilk kez bir işe yaramıştı böylece
İnsan mutlu oluyor demek ki
Lahmacunu düşününce bile

30 Eylül 2023 Cumartesi

SORULAR

 

İlker Çitgez

Her akşam tepelerin ardından
Yüzünü bize gösteren aydede
Yanına gelmek isterdim senin
Seninle konuşmak ve oynamak isterdim
 
Gerçekten o kadar küçük müsün
Neden bazen yüzünün yarısını bizden gizliyorsun
Kafamda pek çok soru var
Gündüzleri nereye gidiyorsun

23 Eylül 2023 Cumartesi

KAYBOLAN ADAM

 

            Ahmet Emir Koç, Semih Yılmaz, İlker Çitgez

Günlerden pazardı ve hava bir hayli güneşliydi. İnsanlar sıcağa aldırmadan kendilerini sokaklara atmışlardı. Yaşlı insanlar kalp krizi riskini düşünmeden otobüsleri doldurmuş, teyzeler ise kollarına çantalarını almış telefonla konuşarak yollarda ilerliyorlardı. Hiç kimse hiçbir şey düşünmüyordu uzaktan bakılınca. Sadece yürüyorlar, koşuyorlar, konuşuyorlar, bir yerlere gitmeye çalışıyorlardı. Yalnız bir adam vardı kalabalığın içinde hareket etmeden sadece kalabalığı izleyen. Uzun boylu, zayıf, esmer tenli, kırk yaşına yakın bir adamdı bu. Elleri cebindeydi. Hızla yanından geçen insanlar onu görmüyor gibiydi. Kimi ona çarparak yoluna devam ediyor kimi ise ona aldırış bile etmiyordu. Hava sıcaktı ve insanlar ellerinde su şişeleriyle geziyordu. Kimileri şemsiye almıştı güneşten korunmak için. Herkes terliyordu ama adam terlemiyordu, susamıyordu, konuşmuyordu… Kimdi bu adam? Şehrin ortasında durmuş ne yapıyordu? Nerede yaşıyordu? Yabancı mıydı? Belki de akıl sağlığı yerinde değildi.

Adam hava kararıncaya kadar tek adım atmadan, tek kelime etmeden, bir şey yiyip içmeden aynı yerde bekledi ve kimse onun farkına varmadı. Sokak lambaları yandı, araçlar hızlandı. Dedeler, nineler, teyzeler, çocuklar, ablalar, ağabeyler hepsi evlerine dönüyordu. Hatta kimsenin farkına varmadığı kuşlar bile yuvalarına dönmüştü.

Vakit gece olduğunda sokaklarda kimsecikler kalmamıştı ama adam halen oradaydı ve hareketsizdi. Gece bekçilerin dikkatini çekti adam ve ilk kez onun farkına varan birileri oluyordu. İki bekçi adama doğru usulca yürüdü ancak onun hareketsizliğinden korktular. Gece gece başlarına iş almak istemediler.

 Sabah oldu. Günlerden pazartesiydi. Sıcak hava yerini bulutlu bir güne bırakmıştı. Yollar yine kalabalıktı ama sadece sabah, öğlen ve akşam. Adam hiç kımıldamadan orada duruyordu. Adam, birkaç kişinin dikkatini çekmiş olacak ki yanına yaklaşıp önüne bozuk para bırakanlar olmaya başladı.

Akşam olduğunda adamın önünde hayli bozuk para birikmişti. Şehrin ortasındaki hareketsiz adam artık insanların dikkatini çekmeye başlamıştı. Gelip geçerken bakıyorlardı, yerinde mi?

İkinci gece bekçiler aynı adamı aynı yerde görünce cesaretleri arttı ve yanına gitmeye karar verdiler. İyice yaklaştılar, tam dokunacaklardı ki adam kayboldu.