Bir gün dışarı çıktım. Yolda yürürken bir kaplumbağa gördüm. Çok tatlıydı. Onu kenara çektim yoksa yolda ezilecekti. Babam bana aferin, dedi. Çok sevindim aferin aldığıma.
9 Aralık 2023 Cumartesi
KAPLUMBAĞA
Bir gün dışarı çıktım. Yolda yürürken bir kaplumbağa gördüm. Çok tatlıydı. Onu kenara çektim yoksa yolda ezilecekti. Babam bana aferin, dedi. Çok sevindim aferin aldığıma.
KEKİK KOKUSU
Bir dağın yakınlarında ailesiyle yaşayan bir çocuk varmış. Dağın etrafından hep kekik kokuları geliyormuş. Bu koku hasta olduğunda kendisine çok iyi geliyormuş. Hem de kekik çayı yapıp içiyormuş. Bir gün şehre taşınmayı düşünmüş ailesi. Bunu duyan çocuk çok üzülmüş. Bir daha kekik kokusunu alamayacağını düşünmüş ve gözleri dolmuş. O sırada çocuk camdan tak tak diye bir ses işitmiş ve cama bakmış. Küçük bir serçe onunla oyun oynamak istiyormuş bir süre oynamışlar ve kısa süre sonra şehre taşınmışlar.
Aylar, seneler yıllar çabucak geçmiş. Çocuk büyümüş, ortaokul, lise sonrası üniversite sınavını kazanmış. Şehir hayatına alışmış. Üniversite öğrenimi de bitince staja başlamış.
Bir gün staj yaptığı yerin penceresinin önüne bir serçe gelmiş. Cama tık tık vurmuş. Bu çocukken yaşadığı yerde gördüğü serçeymiş. Yıllar sonra o küçük serçeyi gördüğünde çok mutlu olmuş, adeta çocukluğuna dönmüş. Kekik kokularını ne kadar özlediğini hissetmiş.
KAYBOLAN ÇOCUK
Evvel zaman içinde uzak ülkelerden birinde yaşayan bir dev varmış. Dev, insanları hiç sevmez sürekli onları gördüğünde korkutur, onlara kötülükler yaparmış. Özellikle çocukları üzmekten, onların burunlarını, kulaklarını ısırmaktan çok mutluluk duyarmış. Dev çok güçlü olduğu için çocukların anne babaları da ona bir şey yapamazmış. Devin evi ormanda, büyük ağaçların arasında kocaman bir sığınakmış. Boş zamanlarında kocaman ağaçlar keser burada evini genişletirmiş. İnsanlar ormana yaklaşamazlar ama yeşilliklerin azaldığını her geçen gün uzaktan görürlermiş.
İnsanlar, hem kendilerini rahatsız eden hem de ormanı yok eden bu dev karşısında çaresizlermiş. Konuşmak istiyorlarmış onunla ancak korktukları için kimse yanına gidemiyormuş.
Günün birinde köydeki çocuklardan biri böğürtlen toplarken köyünden uzaklaşmış, uzaklaşmış, uzaklaşmış. Vaktin nasıl geçtiğini fark etmemiş. Bir de bakmış ki hava kararmak üzere. Tam çaresizce düşünürken gök gürlemeye ve yağmur da yağmaya başlamış. Telaşla sağa sola koşmuş ama kaybolduğunu fark edince çaresiz oturmuş ıslanmayacağı bir yere. Üç beş dakika etrafı seyretmiş. O sırada uzakta bir ışık görmüş. Burada yaşayan birileri varsa beni evime, köyüme götürür düşüncesiyle ışığa doğru koşmuş. İyice yaklaşınca kocaman, ağaçtan yapılmış bir sığınakla karşılaşmış. Sığınağın kapısını cılız bir biçimde tıklatmış ve bir süre sonra gürültü ve homurtuyla kapı açılmış. Karşısında herkesin korktuğu devi görünce çocuk bir an korkmuş ve dev’e demiş ki:
-Çok yorgunum ve kayboldum. Sana bir zararım olmaz, senin de bana zarar vermeyeceğini düşünüyorum. Beni köyüme götürür müsün?
Dev, önce gülmüş, kahkahalar atmış:
-Zavallı bir insanoğlu kapıma kadar gelmiş, bu ne cesaret! Başına neler geleceğini bilmiyor musun sen? Defol git yoksa sonun iyi olmaz, demiş.
Küçük çocuk korkuyormuş ama yapacak bir şey de yokmuş:
-Ne yaparsan yap, ben buradayım ve geceyi burada geçireceğim şayet beni köyüme götürmezsen, demiş.
Dev, kapıyı kapatarak içeri girmiş, çoluk çocukla uğraşacak zamanım yok, demiş içeri girerken. Çocuk bu duruma daha da üzülmüş. Köyüne dönmeye çalışsa ormanda yırtıcı hayvanlara yem olabilirmiş. Sığınağın kapısı önüne büzülmüş ve orada uyumuş. Uykusunun en derin yerinde dev kapıyı açmış, çocuğu halen orada görünce sinirlenmiş. Çocuğun ensesinden tutarak koşar adımlarla onu ormanın uzak bir yerine bırakmış, dönmüş. Ormanda çaresiz ve uykulu bir şekilde beklerken çocuk birden yanında bir peri görmüş. Peri ona:
-Üzülme küçük çocuk. Şanslı günündesin. Ben bu ormanın perisiyim. Devle benim de aram hiç iyi değil. Onu değiştirecek bir iksir yaptım ama bir türlü içmeye ikna edemedim. Şimdi seninle bir plan yapalım ve bu iksiri ona içirelim, demiş.
Plan şöyleymiş. Peri, çocuğu yeniden sığınağın önüne koyacakmış. Bu kez sana güzel bir içecek verirsem geceyi burada geçirebilir miyim, diyecekmiş. Zaten iksiri içen dev, artık zararsız hale gelecekmiş.
Planı uygulamışlar. Çocuk, devin kapısını çalmış. Dev daha öfkeli ve gür sesle:
-Senden kurtuluş yok mu? En iyisi seni sonsuza kadar susturmak, diye bağırmış. Çocuk:
-Eğer geceyi burada geçirirsem sana güzel bir içecek verebilirim, diyerek elindeki şişeyi uzatmış. Çok güzel ve faydalı bir şuruptur bu. Köyümüzde herkes bunu severek içer, demiş. Dev şişeyi alır ve çocuğu yeniden atarım bir yerlere diye düşünmüş. Şişeyi alıp içtiği anda birden yüzü önce sararmış, sonra gözleri dönmüş, başında yıldızlar dolaşmaya başlamış ve yere devrilmiş. Bayılmış. Olayları izleyen peri, korkacak bir şey olmadığını söylemiş. Çocuk yine de endişeleniyormuş. Devin yüzüne, ellerine su serpmek için içeri girmiş. Dev’in bardak olarak kullandığı kapları kova büyüklüğündeymiş. Bu kaplarla devin yüzüne ellerine su serpmiş çocuk. Dev uyandığında yüzünde küçük bir tebessüm varmış.
-Haydi küçük çocuk, seni köyüne götürelim, demiş. Birlikte yola koyulmuşlar. Dev artık sevecen, iyi kalpli biriymiş. Küçük çocuğa yol boyu devlerden, perilerden bahseden güzel masallar anlatmış. Köye vardıklarında çocuğun ailesi önce korkmuş ama Dev'i değişmiş buldukları için onunla sohbet etmeye başlamışlar. Dev, köyden ayrılırken artık ağır işlerinde insanlara yardım edeceğini ve doğayı koruyacağını da söylemiş. Orman Perisi, çocuk, köylüler ve Dev çok mutluymuş.
KEKİK ÇAYI
Elif Erva Öztürk
Havalar iyice soğumuştu. Boğazında hafif bir yanma hissediyor, hasta olacağından endişe ediyordu. Annesi Ayşe’ye nane limon kaynatıyordu. Nane, limon çayı güzeldi ama sürekli içilecek bir şey değildi. Annesi Ayşe’ye bir akşam farklı bir çay ikram etti. Çayı daha yudumlamadan kokusunu hissetti Ayşe. Kekik, dedi. Anne bunda kekik kokusu var. Annesi:
-Evet Ayşe, dedi. Kekik çayı da faydalıdır, vücut direncini artırır, dedi. Ayşe keyifle kekik kokusunu içine çekerek çayını yudumladı. Ertesi gün daha iyi hissediyordu kendisini. Ama aklında şöyle bir soru vardı:
Bu kekik acaba hangi dağlardan, hangi coğrafyadan toplanarak gelmiş, kendilerine içecek olmuştu?
GÜNEŞE YAKIN KEKİLER
Kekiği çok seven Fatma nine, her yaptığı çorbaya kekik koyuyordu. Bunun nedenini bilmeyen torunu Ayşe, Fatma ninenin çorbalarını içtikten sonra ninesinin neden kekiği çok sevdiğini anlıyordu.
Fatma nine yaz mevsiminde Ali amca ile köye gider o mis kokulu kekiklerinden toplardı. Fatma nine kekik toplamaya gidecekti. Bu kez Ayşe’yi de götürecekti. Hava rüzgarlıydı. Ayşe o taraftan bu tarafa savrulup duruyordu. Serçeler eşliğinde yola çıktılar. Kekikler o kadar güzel kokuyordu ki daha dağlara çıkmadan kokuları geliyordu. Ayşe en yakındaki kekiklerden toplayıp çorbalar yapacaktı. Kekik topladılar çokça. Hava kararmaya yakın Ali dede traktörle gelerek Fatma nine ve Ayşe’yi eve getirdi.
Ayşe’nin günü o kadar güzel geçti ki yattığı minderde yorgunluktan uyuyakalmıştı.
Sonraki günlerde kekikleri kuruttular ve kavanozlara koydular. Bir sonraki kış mevsiminde çorbalara katılacak kekiklerde artık Ayşe’nin de emeği vardı.
DAĞCI OLMAK İSTEYEN KIZ
Bir zamanlar küçük bir kız varmış. Hep dağcı olmayı düşünüyormuş. Bir gün babasına demiş:
-Baba, ben dağcı olmak istiyorum.
Babası:
-Rüzgar esince olursun, demiş.
Kız:
-Nasıl yani baba?
Babası:
-Büyüyünce olursun, demiş.
Kız içinden:
-Neyse, on yaşıma kaç gün kaldı ki?
Cama dönüp düşünmüş. Ben ne zaman büyüyüp serçe gibi uçacağım. Zamanlar aradan uçup gitmiş. Artık kız yirmi yaşına gelmiş. Dağa çıkınca demiş ki:
-Baba artık dağcıyım, burnuma kekik kokuları geliyor.
8 Aralık 2023 Cuma
RÜZGÂR
Elif Erva Candan
Esiyordu, esiyordu rüzgar. İçimi ferahlatan o güzel serinlik geçiyordu bir hafiflikle sokaklardan. İlkbahar rüzgarıydı bu insanın kalbini okşayan.
O gün çok güzel başlamıştı. Okula gitmek İlk defa hoşuma gitmişti. Okula vardığımda ise o dört duvar beni sıkıntıya boğmuştu her zamanki gibi. Uzaktan göründüğü kadar hoş değildi duvarların ardı. Okula ilk ben gelmiştim. Bu sessizlikti belki de beni rahatsız eden. Okulda tek sevdiğim şey arkadaşlarım, arkadaşlarımla zaman geçirmekti. Resim dersini bekliyordum mutlu olmak için. Resim çizmek beni mutlu eden bir şeydi ama o gün resim dersi de yoktu.
Bu sessizliğin içinde yuvarlanırken birden öğretmenim sınıfa geldi. Çok seviyordum onu. O da şaşkındı çünkü benden başka öğrenci halen yoktu sınıfta. Sessizlik ve şaşkınlık kısa sürdü. Sınıfım birinci kattaydı ve penceresi açıktı. Birden bire içeriye pencereden bir kedi girdi. Çok sevimli bir kediydi bu ancak garipti. Derken olan oldu. Meğer ağzında bir fare varmış kedinin. Fareyi öğretmenimizin ayaklarının dibine bıraktı kedicik. Öğretmenim neye uğradığını şaşırdı, ben o esnada bastım çığlığı. Fare bir iki debelendikten sonra kaçıp gitmişti bile. İkimiz de kediye bakakaldık. Siyah gözlü, beyaz tüylüydü kedi. Biz ona bakarken bir arslan gibi kükreyiverdi. Çok korkmuştum bu sesten. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ki her yer kapkaranlık oldu ve bunun bir rüya olduğunu ancak uyanınca anladım. Kendi kendime düşündüm: Her şey rüya ise rüzgar neden o kadar gerçekçiydi?
Ah, okula geç kalmışım, gitmem gerekiyor şimdi.
KİTAPLARIM
ANLADIM
7 Aralık 2023 Perşembe
ÇİÇEK
Üç yapraklı bir çiçek olmak isterdim
Yemyeşil çimenler içinde
Üç yaprağımın rengi de başka olsun isterdim
Sarı, mor, pembe
İnsanların bilmediği
Uzak çok uzak bir dağda
Üç yapraklı bir çiçek olmak isterdim
Özgürce yaşamak için yukarılarda