12 Ekim 2024 Cumartesi

ZAMAN AĞACI


Beste KAYA
Bir yaz günüydü. Güneş yerini aya bırakmıştı. Mary ve ailesi yürüyüşe çıkmışlardı. Mary’nin dikkatini büfenin önündeki pamuk şekerler çekmişti. Mary hemen pamuk şekerlerin yanına gitti ve dikkatle incelemeye başladı. Beş dakika filan inceledikten sonra babasından istemek için arkasını dönünce hayrete düştü. Ailesi etrafta yoktu. Ailesi Mary’yi fark etmeden yürüyüşe devam etmişti. Mary hemen ailesini aramaya başladı. On beş dakika olmuştu. Mary hala ailesini arıyordu. Ailesini ararken bir ormana girdi Mary. Saat on bir olmuştu. Ormandaki baykuş sesleri ürkütmüştü onu. Birazcık uykusu gelmiş, bir ağacın altına geçip uyumuştu. Sabah olduğunda kendini başka bir yerde buldu. Etrafı incelemeye başladı. Burası da bir ormandı ama farklı bir ülkenin farklı bir ormanı. Mary ormanın çıkış yolunu bulup ormandan çıktı. İnsanlar çok farklı konuşuyordu Mary’e göre ama onların dili buydu. Mary, etrafındaki bayraklardan buranın Gürcistan olduğunu anladı. Cebinde sadece Çanakkale yazan bir anahtarlık vardı Etrafa bakmaya başlayınca rahatlamıştı. Karşıda Museum yazan bir yer vardı. Museum, müze demekti. Mary hemen müzeye girdi ve oradaki çalışana Çanakkale yazan anahtarlığını gösterdi. Müze görevlisi onun Türkiye’den geldiğini anladı. Gerekli kişilerle görüştükten sonra onu havaalanına götürdü. Uçağının kalkmasına yarım saat vardı ve ailesi telaşla orada birileriyle görüşüyordu. Birdenbire karşılarında Mary’i görünce sevinçten havalara uçtular. Annesi sevinç gözyaşlarıyla Mary’ye sarıldı. Uçağın kalkmasına çok az bir süre kalmıştı. 
Mary, uçakta başından geçen küçük olayı anlattı. Ailesi de aslında kendilerinin kabahatli olduğunu söylüyordu. Böyle bir yerde insan çocuğuna sahip çıkmalıydı. Mary, Çanakkale’den aldıkları anahtarlığa baktı ve şöyle dedi:
-Bu Çanakkale hatırasını ölünceye kadar saklayacağım. O beni size kavuşturdu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder