Elif Masal Zontul, Eymen Arda Aydemir, Kadir Çağan Aydın, Ezgi Budak
Her günkünden daha durgun olduğunu hissetti. Normalde böyle değildi, gülümserdi, espri yapardı, arkadaşlarıyla sohbet ederdi ama o gün bir şeyler vardı konuşmasını, gülmesini engelleyen. Neden böyleydi? Kötü bir haber almamıştı. Kötü bir olay da yaşamamıştı. Birdenbire, kendiliğinden dışına düşmüştü yaşamın ve seyircisi haline gelmişti yaşadıklarının. Biraz hava alsam iyi olacak, dedi kendi kendine. Belki de önceki günlerde kendini fazla kaptırmıştı hayatın akışına ve birden yorulmuştu. Zaten şair de öyle demiyor muydu: İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur. Akşam değildi, yaşlı da değildi ama bir yerlerden okuduğu bu dize gelip içine oturmuştu.
Dışarıya çıktı ve kalabalıklar arasına karıştı. İstasyon Caddesi her zamanki gibi insan seliydi. Üstelik seçim propagandaları başlamıştı ve her yerde bayraklar asılıydı, müzikler çalıyordu. Yüzlerine baktı insanların. Hepsini ilk kez görüyor gibiydi. Belki de gerçekten ilk kez görüyordu. Tanıdık bir yüz aradı kalabalıkta. İlkokul arkadaşı da olurdu ortaokul arkadaşı da. Bir akraba veya bir komşu… Tanıdık bir yüz aradı kalabalıkta. Yüzlerce insan geçiyordu yanından ama hiçbirinin yüzü tanıdık değildi. Madem herkes yabancıydı tanıdık birilerini kendisi bulabilir, yanına gidebilirdi. Yıllardır tıraş olduğu berber geldi aklına. Zaten saçları da uzamıştı epey. Berber onu kendine getirirdi. Zaten sohbeti iyi biriydi. Mutlaka tıraş boyunca konuşacak ve konuşturacak bir konu bulurdu. Berberin bulunduğu sokağa saptı, biraz sonra dükkanın önündeydi. Tam içeriye girmek üzereydi ki burasının artık kasap olduğunu fark etti. Nasıl oluyordu bu? Çocukluğundan beri bu yolu adım adım biliyordu. Biraz geriye çekildi, sağa sola baktı. Burası berberdi. Yıllardır berberdi. Bir anda değişemezdi. Kötü bir rüya mıydı yaşadıkları? Cesaretini ve kafa karışıklığını toparlayıp dükkana girdi. Şükür ki berber içerdeydi ancak kasap önlüğü takmış işiyle meşguldü. Selam verdi ancak arkadaşı başını bile kaldırmadan selamını aldı ve devam etti:
-Buyurun efendim, size nasıl yardımcı olabilirim?
Bu beklemediği soğuk cevaptan dolayı da biraz canı sıkıldı.
-Demek artık iş değiştirdin. Ne zaman oldu bu değişiklik? Ben şimdi nerede tıraş olacağım?
Kasap, bu cümlelerden sonra başını kaldırdı ve:
-Ben yirmi yıldır burada kasap işletiyorum. Galiba biriyle karıştırdınız. Buyurun, size nasıl yardımcı olabilirim?
Bağırmamak için kendini zor tuttu ve dükkândan dışarıya çıktı. Dükkânın ilerisine yürüdü, döndü. Birilerini durdurup sormak istedi. Burası berber değil miydi, diyecekti yoldan geçen ilk kişiye ancak alacağı cevaptan korktu. Zaten saçları da çok uzamamıştı. Bir vitrinin önünde durdu, saçlarını taradı. Evet, daha birkaç hafta idare ederdi bu saçlarla.
İçini kemiren bir şeyler vardı. Normalde böyle değildi, gülümserdi, espri yapardı, arkadaşlarıyla sohbet ederdi ama o gün bir şeyler vardı konuşmasını, gülmesini engelleyen. Neden böyleydi? Eve gidip yemek yaparsa belki her şey normale dönerdi. Yemek yapmayı ve yemeyi çok severdi. Yemek yaparken bütün dünyayı unuturdu. Yemek hazırlamak güzel bir fikir, diye aklından geçirdi. Kasaptan malzeme alıp eve dönmeye karar verdi. Kasapla bu kez hiç muhatap olmayacaktı, selam bile vermeyecekti. İstediği malzemeyi alıp konuşmadan çıkacaktı. Kasabın önüne geldi, içeriye adım atar atmaz berber arkadaşı neşeli bir şekilde karşıladı:
-Nerelerdesin sen yahu? Haftalardır uğramıyorsun. Saçların da hayli uzamış. Otur, bir çay iç seni tıraş edeyim.
Başı döndü, oturmak zorundaydı. Önüne konulan çaya uzandı, arkadaşının yüzüne baktı. Bardak elinde dışarıya çıktı ve dükkanın tabelasına baktı. Bu esnada ilkokul arkadaşı yanına geldi ve hal hatır sordu. Tekrar içeri girdi ve tıraş sandalyesine oturdu. Aynada kendisini gördü. Dışarıya çıkmak iyi gelmişti.
5 Mart 2024 Salı
TIRAŞ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder