10 Şubat 2024 Cumartesi

YENİ HAYAT

 Yiğit İbrahim Karain, Zeynep Göktaş, Aysel Zümra Yuvacı, 
Ahmet Said Yurttaş, Elif Erva Öztürk, Umut Pekyiğit

Gece büyük bir sarsıntıyla uyanmış, anne babasını ve ablasını bile göremeden büyük bir karanlığın içinde kendisini bulmuştu. Sarsıntılar, gürültüler, bağrışmalar duyuluyordu ancak karanlıktan dolayı ne olduğunu anlayamıyordu. Bir süre sonra yerinden doğrulup el yordamıyla etrafını yoklayarak ilerlemeye çalıştı ancak kırık duvarlar ve birbirine geçmiş eşyalarla her yer doluydu. Yürüyemedi. Yatağının yanında, masasında telefonu vardı, ona ulaşmaya çalıştı ama onu da beceremedi. Biraz kendisini toparladıktan sonra bağırmaya başladı:

-Anneee, babaaa, ablaaa!

Kimseden ses gelmiyor arada sarsıntı ve çatırtılar devam ediyordu. Yatağının kenarına uzandı ve beklemeye başladı. Zaman geçmek bilmiyordu ve karanlıktan korkuyordu. Annesi, babası ve ablasını merak etti. Acaba onlar ne haldeydi? Saatler öncesini düşündü. Hiç akıllarında böyle bir şey yoktu. Neşe ile akşam yemeğini yemişlerdi, film izlemişler, çay içmişlerdi ve ödevlerini tamamlamıştı. Huzur içinde uyumuştu ama uyumasının üzerinden birkaç saat geçtikten sonra neden olmuştu bunlar?

Düşünüyor, düşünüyor, düşünüyordu. Arada cılız sesiyle:

-Annee, babaaa, ablaa diye sesleniyor ancak bir cevap alamıyordu.

Birkaç saat böyle geçti. Bazen düşünmekten yoruldu ve daldı. Uyuyor ama hemen yeniden uyanıyordu. Yine tam gözleri dalmak üzereydi ki bir ses duydu:

-Meeert, neredesin?

Hayal mi görüyorum, rüyada mıyım, diye düşündü. Ancak aynı sesi yine duydu:

-Meeert, kardeşiiim!

Ses ablasına aitti. Sevindi. Sanki birkaç saatliğine duran dünya yeniden dönmeye başladı. Var gücüyle bağırdı:

-Ablaaa, buradayım. Her yer karanlık ve bir şey görmüyorum, yerimden de çıkamıyorum. Sen neredesin?

-Çok yakınındayım, yanındaki odadaydım biliyorsun. Bekleyelim, sabaha doğru mutlaka bizi kurtaracaklar. Annem ve babamdan haberin var mı?

-Bağırdım ama cevap alamadım. Sana da seslenmiştim.

-Ben baygındım galiba yeni kendime geldim.

Bu küçük konuşma her ikisi için de bir umut ışığı olmuştu. Sanki karanlık biraz dağılır gibi olmuştu. Ablası Mert’e enerjisini tüketmemesini söyledi. Arada bir ses vermesini istedi sadece.

Bir süre böyle geçti. Anne babalarından halen ses yoktu. Vaktin sabaha yaklaşmasıyla birlikte Mert’in bulunduğu yerde küçük bir aydınlık oluştu. Ablasına bağırdı:

-Abla, burada küçük bir boşluk var ve içeriye ışık geliyor. Senin bulunduğun yerde ışık var mı?

-Hayır, burası karanlık.

Sabahın gelmesiyle sesler arttı. Mert yakınından bulduğu küçük bir parçayla duvara vuruyor, arada bağırıyordu:

-Kimse yok mu?

Birkaç saat de böyle geçti. Nihayet Mert’in sesini duyan birileri olmuştu. İçeriye ışık gelen yerden konuşmaya başladılar:

-Kaç yaşındasın, adın ne, evde kaç kişi var, gibi sorulara Mert cevap vermeye çalıştı ve ablasına da durumu bildirdi.

Birkaç saat süre çalışmadan sonra nihayet Mert’i kurtarmayı başarmışlardı. Mert dışarıya çıkar çıkmaz önce su istedi ve ardından ablasının da hayatta olduğunu söyledi. Kurtarma ekibi Mert’in gösterdiği noktada çalışarak ablasına da ulaştılar ancak anne babasından halen haber yoktu. Mert’in ablası anne ve babanın odasının bulunduğu yeri ekibe tarif ederek onları da aramalarını istedi. Kurtarma ekibi ve yardım eden insanlar o bölgede de çalışmaya başladı. Her yerde bağıran, ağlayan, yardım isteyen insanlar vardı. Bütün şehir savaştan çıkmış gibiydi, toz duman her yerdeydi.

Bir süre sonra anne babanın odasına da ulaşıldı. İkisi de baygındı ancak ilkyardım ekibi ikisinin de hayatta olduğunu söyledi ve ilk müdahaleyi yaptılar. Bir süre sonra ikisi de uyandı ve başuçlarında iki çocuklarını gördüler. Tebessüm ettiler birbirlerine, sarıldılar. Kendilerini kurtaranlara teşekkür ettiler. Tam o sırada enkazın altından çıkan beyaz muhabbet kuşu ürkek bir sıçrama hareketinden sonra Mert’in omzuna konmuştu.

Nihayet ailenin son bireyi de kurtulmuştu. Etraftaki insanlar kendileri kadar şanslı görünmüyordu. Her yer büyük bir felaketi yaşamış gibiydi. Mert’in aklına komşuları, arkadaşları, öğretmenleri, akrabaları geliyordu. Yalnızca Mert’in değil diğer aile bireylerinin de aklında olan aynı şeylerdi. Kurtuldukları için sevinçliler ancak başlarından geçen facia için üzgündüler. Artık onları yeni ve sıfırdan bir hayat bekliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder