Reyyan Sibel Teke, Zeynep Gökçe Yılmaz
Her sabah aynı saatlerde uyanıyor, kahvaltısını yapıyor ve servisle okuluna gidiyordu. On bir yaşındaydı ve beş senedir hayatı hep böyleydi. Tatiller vardı elbette ama çabucak bitiyordu. Okula giderken tatili düşünüyordu, tatildeyken de okulu düşünüyordu. Okulda bazı dersler sıkıcıydı ama yine de okulu seviyordu çünkü okulda sevdiği arkadaşları ve öğretmenleri vardı.
Kafasında bu düşüncelerle okula ulaştı. Bahçeden içeriye girecekti ki kapının kenarında bir kağıt parçası gördü. Özellikle oraya tutuşturulmuş bir kağıttı bu üzerinde yazılar vardı. Dikkatini çektiği için kâğıda uzandı ve okumaya başladı. Kâğıtta sadece bir cümle yazıyordu: Bugün kendine dikkat etmelisin.
Bu cümlenin kendisiyle alakasının olmayacağını düşündü önce. Sonra kötü bir şaka olarak düşündü. Kâğıdı yere atamadı. Tam bu kâğıdın kendisiyle ilgisinin olmadığını düşünüp rahatlayacaktı ki arka yüzüne baktığında adını gördü: Duygu’ya önemli bir not.
Birden tepesinden buz gibi bir su aktarılmış gibi hissetti kendisini. Bu notu yanına alarak öğretmenine koştu. Öğretmeni notu alıp okuyunca gülümsedi:
-Arkadaşların sana bir şaka yapmış Duygu, dedi. Fakat bu sözler onu rahatlatmaya yetmedi çünkü arkadaşları böyle bir şey yapmazdı. Üstelik yazılar bilgisayarla yazılmıştı.
Öğleye kadar kafasında bin türlü hikâye yazdı ve korktu. Arada bir çıkarıp notu okuyordu. Arkadaşlarına da bu durumdan bahsetti ama arkadaşları çok umursamayan bir tavırdaydılar. Hatta gizli gizli arkadan gülenler vardı.
Öğlen olduğunda onun bu üzgün halini gören arkadaşları öğretmenleriyle birlikte Duygu’nun masasına geldiler. Masanın üzerine güzel ambalajlı bir kutu koydular. Duygu’nun umurunda değildi kutu. Öğretmeni açmasını istedi. Duygu istemeye istemeye kutuyu açtı. Bir hediyeydi bu ve not vardı içinde. Notu okumaya başladı: İyi ki doğdun Duygu. Bugün kendine dikkat etmelisin çünkü 12 yaşına girdin.